Halimiz ahvalimiz meselesi (7)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Ülkemizin herhangi bir şehrinin şu veya bu semtinde, devlet ricalinin hemen burnunun dibindeki payitahtımız Ankara’nın göbeğinde, birbirinin peşi sıra patlatılan bombalar sonucunda masum insanlarımızın bir kısmı maalesef hayatlarını kaybedip ya da yaralandıklarında, “vatandaş” olarak dinleye dinleye bıkıp usandığımız “klasik” devlet söyleminin, hiç gecikmeden üç aşağı beş yukarı aşağıdaki şu cümlelerle devreye girdiği artık hepimizce malum!
“...Öncelikle bu saldırıyı yapanları şiddetle lanetliyoruz... Ülkemizin birliğini, dirliğini kimse bölemez, bozamaz... Bu vesileyle şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine, milletimize başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz... Şu anda hastanelerimizde yaralılar için gereken her türlü ciddi bakım yapılıyor... İlk anından itibaren iki dakika içinde ambulanslar olay yerine intikal etmiştir... Terör kimden, nereden gelirse gelsin kınıyoruz... Milletimizin huzuru için gerekli tedbirleri alıyoruz, bu hususta kimsenin şüphesi olmasın... Şimdiye kadar ölen vatandaşlarımızın sayısı tam belli olmamakla beraber bu konuda ilgili birimlerimizin çalışmaları fasılasız devam ediyor...”
Kirvem, bu gibi olayların hemen akabinde bilumum “devletlular”ımız bu işlere bulaşan terör örgütlerinin kimliğini, kimler tarafından nasıl tezgahlandığını, “üç vakte” kalmayıp neredeyse anında belirtirken, diğer yandan olayların öncesinde bu konuda ne hikmetse zerre kadar bilgileri mafiş!
Yani atı alan “hain”ler Üsküdar’ı geçip ortalığı kan gölüne çevirdikten sonra, televizyon ekranlarından halkımızın karşısına dikilen bu her şeye kadir “Bizimkiler” tayfasının, gari çarşıya pazara götürsen üç kapik, delikli bir kuruş dahi etmeyecek bu “nakarat”ları büyük bir ciddiyetle, nemli gözlerle dillendirip sözde milletimizin “acı” larını paylaşırken, aslında farkında olmadan belki de “aciz”liklerini mi belirtiyorlar acaba?
Yıllardan beri papağanlara taş çıkartacak bir maharetle tekrarlana tekrarlana gerçekten de kabak tadı veren bu “ başsağlığı” mesajlarının, halkımızın nezdinde kıymetiharbiyesinin olmadığını, hatta tam aksine giderek kanıksandığı için bir bakıma “baş ağrısı”na dönüştüğünü, dolayısıyla Ankara’yı mesken tutmuş bu zat-ı şahanelerinin ‘Yeni Türkiye’ diyerek yere göğe sığdıramadıkları bu “mübarek” vatan topraklarında, özellikle bu terör meselesiyle ilgili artık milletimizin neredeyse duymaktan bıkıp usandıkları “bayat”, bir o kadar da “miadı” çoktan dolmuş bu boş lafları terk etmeleri için acaba daha kaç fırın somun yemeleri gerekir!
Ancak yine de yiğidi, yiğitleri öldürmeden haklarını teslim etmek gerekirse; eskiden beri, yani “İttihat-Terakki” zihniyetinin tek sesli “ti” borusunun öttüğü yıllardan itibaren ta günümüze varıncaya kadar, devletimizin en yüce makamlarında ve de bu makamların şatafatlı koltuklarında oturan bilumum “yetkili zevat”ın neredeyse cemi cümlesi, atalarımızdan miras kalan “Su uyur düşman uyumaz” hükmünden yola çıkıp, böylece memleketimizin, milletimizin ali menfaatlerini koruyup kollamak için her daim, her yerde, yaban ellerde, ya da vatan sathında “dahili ve harici” düşman kovalamakta görevlerini asla ihmal etmedikleri için, bugün, bu saat uluslararası camia içinde yıkılmadık dimdik ayaktayız elhamdülillah!
Kirvem, on dört yıldan beri tek başlarına ülkemizin “kader”ine yön veren başta kaptan-ı deryamız olmak üzere yanı sıra her kademede, her koltukta görev üstlenen “dava” arkadaşlarının gerek memlekette gerekse yaban ellerde öncelikle milletimiz, yanı sıra tüm insanlık alemi için “hayırlara vesile” olması dileğiyle gerçekleştirdikleri icraatların değerlendirmesini tarihçilere bırakırsak, öte taraftan bir zamanlar ülke sathındaki gidişata kendilerince yeşil ışık yakarak “yetmez ama evet!” diyen vatandaşlarımız, şu an itibariyle ülkemizin içinde bulunduğu bu “hal ve ahval”imiz karşısında acaba yine aynı tavırlarını mı sürdürürler şimdilik meçhul ama özüme kalırsa memleket manzaraları ne yazık ki her geçen günün ardından giderek kırmızı ışığa doğru göz kırparken, aynı zamanda da “yetmez ama no!” kulvarlarına doğru hafiften hafife galiba “dümen” mi kırıyor bilemiyorum Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30