11 Nisan 2016 00:51

Biz şimdi Aile Bakanı’yla mı dayanışacağız Kılıçdaroğlu’yla mı?

Biz şimdi Aile Bakanı’yla mı dayanışacağız Kılıçdaroğlu’yla mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Karaman’da ortaya çıkan çocuk istismarına ilişkin yaptığı açıklamalarla çocukları değil vakfı koruduğunu ayan beyan ortaya koydu Aile Bakanı. Kılıçdaroğlu Aile Bakanı hakkında izansız bir laf etti. Derken bir düello sahnesine dönüştü ülke… Kılıç, bir bu yana bir öbür yana sallanıyor. Arada kıyılan yine çocuklar. Ve kadınlar… 

Bu tuhaf kavgaya şaşıramıyoruz da artık. Çünkü ne zaman iktidarın halk nezdinde sorgulandığı bir süreç yaşasak, meselenin esasını konuşmamızın önüne geçen bir hamle yapılıyor, kimin kılıcının daha keskin olduğunu konuşur duruma getiriliyoruz. 

Üstelik her seferinde kadınların dişiyle tırnağıyla kazandığı çeşitli kavramların içinin boşaltılarak bu kavgaya meze haline getirildiğine şahit oluyoruz. Hatırlayın; Kabataş olayında “kadının beyanı esastır”ın nasıl kullanıldığını... Anaokullarına kadar inen türban serbestisinin nasıl da “kadın özgürlüğü” olarak tartıştırıldığını… Ve şimdi de kadınların siyaset arenasına ilişkin dile getirdiği en temel meselelerden biri olan “cinsiyetçilik ve eril dil”in, çocuk istismarı gibi korkunç bir suça yardım ve yataklık eden bir zihniyetin aklanmasında nasıl kullanılabildiğini seyrediyoruz! Üstelik düelloda kılıç sallayanların arkasına hizalanan kadınların bir o partinin önünde bir bu partinin önünde basın açıklamaları yapmalarına şahit oluyoruz. Ne idüğü belli olmayan, daha önce kadınların ve çocukların uğradığı hiçbir hak gaspında yanlarında saf tuttuğunu görmediğimiz kadın platformları imzasıyla Aile Bakanına sahip çıkan billboard afişleri, açıklamalar görüyoruz. Kim “çocuklar istismar edildi, sorumlular aklanıyor“ diyecek olsa “ama bir kadına cinsiyetçi laflar edildi…” diye lafı ağzına tıkılıyor. Pes!

Elbette ki cinsiyetçilik meselemizdir, itirazımızdır, gündemimizdir.  Bugün kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizliğin, kadınların uğradığı her türden ayrımcılığın toprağına can suyu dökmenin adıdır cinsiyetçilik. Meclis kürsülerinden yükselip evlerimizin ta içlerine kadar dolan, AKP sözcülerinin de pek mahir olduğu “cinsiyetçilik”, kadınları ve çocukları eşitsizliğe mahkûm eden bir suç aletidir. Tam da bu yüzden iktidarın, çocuk istismarını kolaylaştıran ve üzerini örten zihniyetinin sorgulanmasını “cinsiyetçilik” zırhına sarılarak örtbas etmeye çalışması daha da çok meselemizdir.

AKP’nin her sıkıştığında kadınların mücadeleyle lügatimize soktuğu kavramların arkasına sığınarak kendisini temize çektiğini, ilk temiz sayfada da özellikle kadınların kazanımlarına saldırdığını biliyoruz. Her türden cinsiyetçiliğin kitabını yazıp kadınlara hayatı dar edenlerin her sıkıştıklarında kadın haklarına sarılıyor olması bir tesadüf mü? Hayır!

Bu hamle, ister dindar olsun ister laik, ister başörtülü olsun ister başı açık, çocukların istismar edilmesi gibi bir mesele söz konusu olduğunda birlikte hareket edecek, birlikte sorgulayacak kadınların arasına duvar örme hamlesidir. Bilerek ve isteyerek kadınlar bölünmektedir. Bu bölünmeden medet umulmaktadır. Çünkü tam da bu olayla, örneğin çocuklarının “dindar bir neslin parçası” olarak büyümesini isteyen inançlı kadınlarda da soru işaretleri oluştuğunu görmektedir iktidar. Kadınların devletin gözetimindeki kurumlarda yaşanan taciz ve istismar olaylarını tartıştıklarını, dini kurumlara gözü kapalı güven duyarak çocuklarını teslim ediyor olmalarının ne kadar doğru olduğunu sorguladıklarını görmektedir. “Dindar nesil yetiştirme projesinin yaratacağı sorunlar, her kesimden insan için laikliğin önemi” gibi konuların artık başka zeminlerde de gündem olacağını görmektedir. 

İşte tam da bu yüzden meselenin “cinsiyetçilik” ve “kadınlara hakaret” üzerinden tartıştırılmasına en çok biz kadınlar izin vermemeliyiz. Meselenin gerçek zemininden, olması gereken zemininden uzaklaşmaması en çok bizim derdimiz çünkü… 

Biz kadınlar, Sema Ramazanoğlu’ya baktığımızda dayanışma gösterilecek bir kadın değil, kadınları ve çocukları şiddetle sarmalanmış bir hayatın ortasında bırakmakta bir beis görmeyen, üstelik kadınlara ve çocuklara yönelik işlenen suçların üzerini örten bir emir kulu görüyoruz. 

Kadınların bu tartışmada dayanışma göstereceği biri varsa o ne Sema Ramazanoğlu, ne Kılıçdaroğlu ne de başka biridir. Dayanışma gösterilip sahip çıkılacak tek özne çocuklardır. Ötesi sahtekârlıktır, yalandır.    

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa