‘Işığı yontma’ya çağrı!
Dün Metin Göktepe’nin doğum günüydü.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da doğum gününde Metin Göktepe gazetecilik ödüllerini alan gazetecilere ödülleri verildi. İstanbul dışında olduğum için ödül dağıtımına ve yaş günü kutlamasına katılamadım ama aklım da yüreğim de oradaydı.
Dün, aynı zamanda 101 barış mücadelecisinin IŞİD’li “canlı bombalar”ın saldırısında hayatını kaybettiği 10 Ekim Ankara Katliamı’nın da altıncı ayıydı.
Katliamın üstünden altı ay geçti ve son günlerdeki bir tutuklama dışında yeni bir gelişme yok! Varsa bile dosyaya “ulaşım engeli” sürdüğü için soruşturma ile ilgili bir ilerlemenin olup olmadığına dair ne avukatların ne katliamın kurbanlarının yakınlarının, elbette ne de kamuoyunun bir bilgisi var. Dahası katliamın üstünden altı ay geçmesine karşın bir iddianame de yok ortada.
IŞİD saldırılarına karşı çok toleranslı olan güç odaklarının tutumu da dikkate alındığında bu katliamın arkasındaki güçlerin aydınlatılması için ciddi bir çabanın olduğu konusunda da herkes endişeli. “Dosyaya ulaşım engeli”nin altı aydır sürmesi de bu endişeleri artırıyor.
Nitekim, Bir ay kadar önce kurulan 10 Ekim Der’in Başkanı Avukat Mehtap Sakinci Çoşgun, gazetemizdeki söyleşisinde, gelişmelerle ilgi taleplerini ve endişelerini dile getiriyordu.
‘METİN VE KORKMAZ NE KADAR ÇOK BENZİYORLAR’ MI?
Metin Göktepe’nin doğum günü ile 10 Ekim katliamının altıncı ayının çakışması, bir izlenimimi yeniden canlandırdı. Katliamdan iki ay kadar sonra, Ankara Katliamı’nda hayatını kaybeden Korkmaz Tedik’in ablası Edge’nin evinde Annesi Zöhre ve babası Erdoğan Tedik’i ziyaret etmiştim.
Ev (taziye evi), Korkmaz’ın çeşitli büyük boy fotoğraflarıyla adeta doluydu. Çok değişik zamanlarda ve yerlerde çekilmiş fotoğrafların tümünde de Korkmaz’ın yüzündeki gülümsemediği halde gülümsüyor, bir muziplik düşünmediği halde bir muziplik düşünüyor duygusu uyandıran, fotoğrafın çekildiği mekandan olmadığı hissedilen bir “ışık” vardı.
Ziyaretten sonra Korkmaz’ın yüzüne, içinden yansıyan bu “gizemli ışık” aklıma takılıp durmuştu. Ta ki, bir süre önce Metin Göktepe Gazetecilik ödülleri vesilesiyle, gazetemizin internet sitesinde bir dizi siyah-beyaz Metin Göktepe fotoğrafına arka arkaya bakınca, “Metin’le Korkmaz ne kadar çok birbirine benziyormuş” diye düşündüğümü fark edene kadar. Dahası, Korkmaz’ın yüzündeki “gizemli ışık” sanki Metin’in yüzünde de vardı.
Oysa Metin’i de Korkmaz’ı da sağlıklarında tanıyan birisi olarak onları birbirine benzetmek hiç aklıma gelmemişti.
Dahası da var!
Birkaç hafta önce yine Ankara Katliamı’nda hayatını kaybeden, Elif Kanlıoğlu’nun babası Ümit Kanlıoğlu, Elif’in ve aynı katliamın kurbanlarından Şebnem Yurtman’ın benimle (2015 nisan ayında Mersin’de çekilmiş) bir fotoğrafını verdi. Hayretle gördüm ki, onların da genç yüzlerinde Metin ve Korkmaz’a benzeyen bir “ışık” aydınlatıyor gibiydi!
ONLAR ‘GÜNEŞİN IŞIĞINI YONTANLAR’DANDI!
Yoksa aynı “iç ışık” Deniz’in, Erdal’ın, diğer genç yaşta katledilen arkadaşlarımızın, yoldaşlarımızın fotoğraflarında da yansıyor muydu diye düşünmeye başladım!
“Yok artık, bu ne metafizik!” diye kendimle tartışmaya girişecekken, Atilla İlhan’ın Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in üstünden o kuşağın genç yaşta hayatlarını kaybeden devrimcilerinin yaşamlarından ilham alarak yazdığı şiiri, “Sert adamlardıGüneşin ışığını yontarlardı” dizesi aklıma geldi.
Bu köşenin okurları her yazının sonunda açıkça söylenmiş bir “hüküm” görmeye alışıktırlar. Ama bu sefer böyle değil.
Bu sefer İbni Haldun’un söylemini kullanacağım. Benim, Atilla İlhan’ın şiirinin de yardımıyla anladığım; onları birbirine benzeten, yüzlerindeki ışığın onların yüzüne fotoğrafın çekildiği mekandan yansımadığı, ama kısa hayatları boyunca büyük bir enerjiyle “yonttukları güneş ışığı”ndan yansıdığıdır!
Bu yaklaşım, benzerliklerinin sırrının anlaşılması için bir anahtar olabilir.
Ama, sırrın daha çoğunu öğrenmenin tek yolu var; ki o da güneşin ışığını yontmaya devam etmektir. Çünkü güneş ışığını yontanlar, yonttuklarını değiştirirken yonttukları da yontanları değiştirir.
Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm de bize bunu söylüyor.
Birbirimize benzemenin tek yolu da ışığı yontmaya devam etmektir!
Saldırılarda, kanlı katliamlarda yaşamların yitiren yoldaşlarımızı anmanın gerçekçi yolu da, onların bize çağrısı da budur: Işığı yontmaya devam edin!
Evrensel'i Takip Et