Nâzım Hikmet ve Necip Fazıl’a tarihin merceğinden bakmak
Fotoğraf: Envato
Türkiye’de Nâzım Hikmet ile Necip Fazıl kıyaslamaları, onlarca yıldır ara ara tanık olduğumuz konulardandır. Nâzım Hikmet ile Necip Fazıl Kısakürek’in birbirleriyle yaptıkları polemikler de edebiyat tarihinin unutulmazlarındandır.
Nâzım Hikmet ile Necip Fazıl şimdi de, Kafa dergisinin temmuz sayısında İpek Bozkaya imzasıyla yer alan karşılaştırma ile gündemde. Sosyal medyada tepkilere neden olan ve edebiyat çevrelerinden de eleştiri alan karşılaştırmada en çok kızılan Nâzım Hikmet’in “bireysel iyileşme”, Necip Fazıl’ın da “toplumsal örgütlenme” maddeleri ile anılması.
Bozkaya gelen tepkiler üzerine, maksadının Nâzım Hikmet’in toplumculuğunu yok saymak olmadığını belirterek, “Maksadını aşan böyle bir anlamaya sebebiyet verdiğim için çok üzgün olduğumun bilinmesini isterim. Sebebiyet verdiğim yanlış anlamadan ötürü tüm okuyucularımızdan özür dilerim.” dedi.
Simge olmuş böyle isimlere dair yazarken ve hele soyutlama yaparken onların hem yazdıklarına hem de yaşadıkları dönemdeki pratiklerine vakıf olmak gerekiyor. Ayrıca birçok önemli yazarın ilk dönemleri ile sonrasındaki dönemleri arasındaki farklılıkların da bilgisine sahip olmak gerekiyor. Bu konuda yeterli araştırmayı yapmadan ya da gerekli titizliği göstermeden klavyenin başına oturursanız parmaklarınız sizi, ayakları yerden kesik cümlelere doğru savurabilir.
Necip Fazıl ilk gençlik dönemlerinde şiirleriyle tanınırdı ve aşağı yukarı 1930’ların ilk yarısına kadar da bu böyle olmuştur. Ve özellikle ‘Kaldırımlar’ edebiyat dünyasının önemli isimlerinin beğenisini kazanmıştır. Bu övgüleri yapanlardan biri de şiirimizin önemli isimlerinden Cahit Sıtkı Tarancı’dır.
Can Yayınları, Cahit Sıtkı Tarancı’nın, mektupları, makaleleri ve konuşmalarından oluşan kitaplarını yeniden bastı.
Bunlardan birinde ‘Şiirimizin Bir Zirvesi: Necip Fazıl’ başlıklı bir bölüm var. Orada Cahit Sıtkı Tarancı Necip Fazıl için şunları söylüyor:
“Kaldırımlar’daki bütün şiirleri güzeldir.
“Bana öyle geliyor ki Necip Fazıl gittikçe yükselmekte ve şiirimizde henüz kimsenin çıkamadığı şahikalara tırmanmaktadır. Hecenin üstadı sıfatını her ne kadar Faruk Nafiz’e atfederlerse de ben bu sıfatı Necip Fazıl’a daha çok yakıştırıyorum.
“Bugün en büyük şairlerimiz diye tanıdığımız Abdülhak Hâmit, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Faruk Nafiz isimlerine Necip Fazıl ismini de hiç tereddüt etmeden ilave edebiliriz.” (Cahit Sıtkı Tarancı, Akademi, s.7, 15 Nisan 1931, s.16-17. Cahit Sıtkı Tarancı, Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar, Hazırlayan: Hakan Sazyek, Can Yayınları, 2. basım, haziran 2016, s.26)
Necip Fazıl, 1934 yılında Abdülhakîm Arvâsî ile tanıştıktan sonra yaşadığı değişim sonucu, bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın da konuşmalarında referans gösterdiği İslami damarın en önemli temsilcilerinden biri haline gelir.
Nâzım Hikmet’in, Zekeriye Sertel tarafından yayımlanan Resimli Ay dergisinde başlattığı
“Putları Yıkıyoruz” kampanyasında hedef aldığı şairler arasındadır Necip Fazıl.
Orada Necip Fazıl için şunu yazmıştır: “Sen eskinin yenisisin ve en iyisisin. Ama eskisin.”
Necip Fazıl ise Nâzım’a, “Yeni olmayı, yeninin en gerisi olmayı, eskinin en iyisi olmaya tercih ederdi” diye yanıt verdi.
Necip Fazıl, 1943-1978 arasında 512 sayı yayımlanan Büyük Doğu dergisi yoluyla İslamcı görüşlerini kamuoyuna duyurmuş ve Büyük Doğu Hareketine önderlik eden bir rol oynamıştır. Bu dergi, Türkiye’de antisemitizmin yayılmasında öncü bir rol oynayan bir dergi olarak da bilinmektedir.
Uğradığı bu değişim Necip Fazıl’ın şiirini de mistisizmin, idealizmin hakim olduğu bir şiir haline getirir. Ve Necip Fazıl bu dönemden sonra artık ‘komünizmle mücadele’yi kendine rehber edinerek ideolojik tarihi şekillenen ve bugün ülkeyi yöneten ekibin en önemli beslenme kaynaklarından biri haline gelir.
Nâzım Hikmet ise hep toplumcu olarak yaşar ve öyle kalır. Hayatı mistisizm ile idealizmle mücadeleyle geçer.
Nâzım Hikmet’in bireye verdiği değer de, bu toplumsallığın içinde anlam kazanır. Onun ‘bireyi’ toplumculaştıkça sistem karşısında daha da özgürleşen bir bireydir.
Necip Fazıl ise, hayatının gençlik döneminden sonra yaşadığı değişimle bireyi de, toplumu da idealist esaretin, tevekkülün çaresizliğine terk eder ve öylece bırakır.
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00
- ‘Yerli ve milli muhalefet’ tuzağı 07 Ekim 2024 05:13
- Bu sadece bir İsrail savaşı değil 30 Eylül 2024 05:00
- Savaş satanların yarışında söz sahibi olmak... 23 Eylül 2024 05:00
- Önce ölüm fermanını imzaladı, sonra kurbanıyla kağıt oynadı 16 Eylül 2024 05:30
- Çürüyen sınıfın adaletine karşı… 09 Eylül 2024 05:35
- Yeni yetme Türk naziler ‘siyasi yeğen’ midir? 02 Eylül 2024 06:05