Ciddi bir itiraf!
Basına yansıdığı kadarı ile, makamının ne olduğunu bilmediğim bir kişi, Cumhurbaşkanının dış politikada tek yetkili olduğunu ve ne yapması gerektiğini ona kendisinin ya da benzerlerinin söylediğini “ifşa” etmiş. Bu ifade maalesef çok acı bir ifşadır. Bu ifadeye muhatap olan her kimse ilgili kişi hakkında mutlaka soruşturma başlatıp, dava açmalıdır. Zira söz konusu iddia çok ciddi bir ülke sorunudur. Bu nedenle, böylesi çirkin ifşaat karşısında ilgililerin, özellikle de doğrudan ilgili olarak Cumhurbaşkanının sessiz kalması tüm topluma karşı derin bir sorumsuzluk anlamına gelir.
Birincisi, ifade kendi içinde çelişkili duruyor. İlgili kişi hem dış politikayı Cumhurbaşkanının tek başına kurduğunu söylüyor, hem de kendisi de dahil, çevresindekilerin Cumhurbaşkanına akıl verdiğini ve onların dediğinin yapıldığını söylüyor. Durum böylece ortaya koyulunca, ifadenin gerçek dışı olma olasılığı oldukça düşük gözüküyor. Çünkü bu denli ciddi konuda böyle bir ifşaat ilgili mercilerce derhal yalanlanmadıkça, durum gerçek olarak kabul edilir. İkincisi, bu genç çok önemli bir görev yaptığı psikolojisi ile görevini faş ederken, kendisinin de hazmedilmemiş psikolojisini ortaya dökmüş oldu. Medya önünde böylesi bir ifşaat ya da itiraf dayanılmaz bir psikoloji patlaması yaşandığının kanıtıdır. Böyle bir patlama ise boşlukta yaşanamaz! Hal böyle ise, Cumhurbaşkanı güçlü bilgi ve deneyimi haiz olduğu kadar ketum olmasını da beceren dışişleri yetkililerini bir tarafa bırakarak, böylesi ulu-orta laf ederek hava atmaya çalışan deli fişeklerle iş yapmayı yeğliyor demektir. Zaten, dış ilişkilerimizdeki hazin manzara da bu durumun kanıtıdır.
Bu genç, gençlik cehaleti ile yaptığı şovda salt dış işleri ile ilgili bir ifşaatta bulunmuş olmayıp, ondan çok daha mühim bir yaraya el basmıştır. Şöyle ki, bu ifşaatla, Cumhurbaşkanının başta parlamento, bakanlar kurulu, yargı organları, üniversite ve tüm kamu kuruluşlarını nerede ise ifna ederek tek yetkili konuma yükselip, danışmanlarla işleri kotarmaya çalışmasının da vahameti açığa çıkmış oldu. Bu ifşaatı için söz konusu delikanlıya teşekkür etmemiz gerekir. Zira bu delikanlı dış politikada olduğu kadar tüm devlet işlerinin görülmesinde de yetkililerin dışlanıp, ne olduğu belirsiz ve hiçbir sorumluluk taşımayan danışmanlarla işlerin yürütülmesinin tehlikelerini görmemizin önüne sermiş oldu.
Mutlak yetkili olma sevdasındaki bir siyasinin ne olduğu belirsiz ve hiçbir sorumluluk taşımayan danışmanlar kullanması, ülke için olduğu kadar, kendisi için de fevkalade tehlikeli bir durumdur. Danışmanlar kılı kırk yararak bizzat egemen yönetici tarafından, tercihen hemşehri ilişkisi bağlamında da seçilmiş olabilir. Ancak, günümüzün psikolojik yöntemleri ve mali teşviklerle yönlendirilebilen Darvin mahlukları bolluğunda,var olan teknolojiler ve iletişim olanaklarında tek liderin etrafına danışman görüntülü ajan yerleştirmek, bırakın teknolojik düzeyi ileri gelişmiş merkez ülkeleri, herhangi bir komşu ülke için dahi işten bile değildir. Üstelik de, idam mangasında kimde gerçek kurşun olduğunu bizzat gerçek ateş edenin de bilemeyeceği gibi, kimin hangi devletçe tutulmuş ya da atanmış veya gönüllü casusu olduğunu kimse bilemez. İşte o zaman, ülkeler dış siyasette yalpa yapar, önce birbirleri ile kavgaya yönlendirilir, sonra bu kavga içeriye sıçratılır, ülke yönetilemez konuma sokulur, üslerinize asker ya da malzeme yığmalarına izin verme durumunda kalınır, vs..vs..
Bu cehalete ya da gaflete ne demeli ki! Bu genç hiç değilse şunu idrak etmeli ki, ülke yönetimi, hele de iki paralık aklını psikolojik patlaması ile kaybederek medya önünde hava atmaya heveslinin işi değildir. Keşke böylesi zırvalıklar önlense ve devlet işleri devlet adamları tarafından kotarılsa.
Evrensel'i Takip Et