‘Altın nesil’den alıp ‘dindar nesil’e verme operasyonu!
Dün sabah yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Hükümet; askeri okulları kapattı; kuvvet komutanlıklarını Milli Savunma Bakanlığı’na bağladı. Milli Savunma Üniversitesinin kurulmasına karar verdi. Tüm askeri hastaneler de Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Askeri okullardaki öğrenciler, sivil okullarda eğitimlerine devam edecek. Tersaneler de Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı.
Bu büyük değişikliğin ayrıntılarını haber sayfalarımızda okuyacaksınız.
Önceki gece bir TV kanalına çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün sabah KHK’nin Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla öğrendiğimiz değişikliklerden söz ederken, bunlara “Küçük bir Anayasa değişikliği ile MİT ve Genelkurmay’ın da Cumhurbaşkanlığına bağlanmasının” ekleneceğini belirtmişti.
Böylece “sistem” tamamlanacak, TSK, AKP’nin TSK’sinin inşasının iskelesi olurken, “fiili başkanlık” da adı Cumhurbaşkanlığı kalsa da gerçekte başkanlık olacak!
ALIN SİZE UZLAŞI, ALIN SİZE DEMOKRASİ!
Kısacası Erdoğan-AKP yönetimi, Cumhuriyetin başında kurulan askeri kurum ve kuruluşlar ile oluşturulan hiyerarşiyi bir KHK ile ortadan kaldırarak, askeri okullardan Genelkurmay’a kadar yeni bir askeri yapı ve hiyerarşi oluşturdu.
Yapılan değişikliklerin ana iddiası; ordunun kendi içinde kapalı bir hiyerarşi oluşturup tüm kuvvetleri Genelkurmay’da merkezileştiren mevcut sistemin “darbeler ürettiği”, bu sistem değiştirilerek darbelerin artık tarih olacağıdır! Dolayısıyla bu iddianın sahipleri, eğer güç Genelkurmay’da toplanmaz, değişik bakanlıklar arasında dağıtılırsa, hem emir komuta sistemi içinde “siviller”in etkisi artar hem de darbeciler Genelkurmayı ele geçirdiklerinde bile tüm güce hükmeder duruma gelemez demektedirler.
Kuşkusuz ki, bu iddia, daha baştan “Öyleyse darbeler neden 1923’ten değil de 1960’tan itibaren başladı” sorusuna bile yanıt verememektedir. Ve Cumhuriyetin kuruluşundan beri TSK’deki en büyük değişimi, muhalefet partilerinin, aydınların, akademi dünyası ve tüm halkın, bir gün sabah kalktığında öğrenmiş olması kendi başına büyük bir handikaptır. Bu yüzden de önümüzdeki günlerden başlayarak, AKP’nin demokrasi anlayışından TSK’nin rolüne ve biçimlenişine ilişkin yıllara yayılacak bir tartışma da başlamış bulunmaktadır.
CHP, KHK’LER İÇİN AÇIK ÇEK Mİ VERDİ?
Sorunun bu boyutu bu köşenin sınırlarını aşar. Bu yüzden de burada bugün; “Darbeyi ne ya da kim nasıl üretiyor”dan değil; “15 Temmuz Darbe Girişimi”nden sonra AKP-CHP-MHP arasında sözü edilen “uzlaşma”dan söz edeceğiz. Çünkü günlerdir, AKP sözcülerinin haber bültenleri ve TV kanallarındaki tartışmalarda AKP’nin, Hükümetin, hatta Cumhurbaşkanının olup bitenden ders çıkardığını ve artık eskisi gibi sorunları halkı kutuplaşmaya iterek değil muhalefetle de konuşup uzlaşarak, toplumun her kesimiyle istişare içinde çözecek bir çizgiye girdiğini iddia ediyorlardı.
TSK’nin hiçbir tartışma ve fikir alışverişine fırsat verilmeden bir KHK ile oldu bittiye getirilmesi hemen şu soruları da akla getiriyor:
* Böyle önemli bir düzenlemenin KHK ile yapılmasında amaç nedir; demokratik bir yaklaşım mıdır; yoksa Erdoğan-AKP yönetiminin demokrasi anlayışı artık böyle bir çizgiye mi çekilmiştir?
* Dün yayımlanan KHK ile yürürlüğe sokulan düzenlemelerde Cumhuriyet tarihinin TSK ile ilgili en büyük değişimi için CHP ya da onun Genel Başkanı Kılıçdaroğlu (MHP ve Bahçeli vermiştir) Hükümete açık çek mi vermiştir?
* Yapılan düzenleme ile iktidar partisi, daha Milli Savunma Üniversitesi’ne öğrenci almaya başlarken, kendine yakın, kendi gençlik örgütlerinden gelen, hatta gençlik örgütlerini bile harp okullarına (devletin diğer kurumlarına da) girmek için organize etmeyeceğinin, TSK’nin “dindar nesillerin” ordusu olmamasının garantisi nedir?
Bu soruların her biri önemlidir. Ama burada yukarıdaki sorulara ve başka pek çok önemli sorunun yanıtına anlam kazandıracak bir konuya dikkat çekeceğiz.
AKP HANGİ DAYATMALARINDAN VAZGEÇMEKTEDİR?
AKP’nin olup bitenden çıkardığı ve “dayatma ve kutuplaşmalarla değil muhalefetle uzlaşarak ülke sorunlarını çözmeye yönelen bir çizgiye geçme” biçiminde ifade edilen politika değişikliğinin işaretleri nedir?
Örneğin “muhafazakar toplum inşası” ve buna bağlı Milli Eğitim müfredatını dinileştirme girişimlerinden, bununla bağlantılı olan “dindar nesiller yetiştirme” ya da bunların siyasetteki yansıması olan “başkanlık sistemi” amacından vazgeçilmiş midir? Yoksa Fethullah’ın “altın neslini” tasfiye ederken onların yerine “Asımın nesli olan ‘dindar nesli’ mi geçirmeyi amaçlamaktadır?”
Eğer Erdoğan-AKP yönetimi, ”muhafazakar toplum”, “dindar nesiller yetiştirme”, ülkenin geleceğini bu “dindar nesillere emanet edecek” politikalarından vazgeçmediyse (bunu bir belirtisi yoktur) bugünkü “yıldırım” düzenlemeler sadece TSK’nin tümüyle “dindar nesillerin eline geçirilmesi”, TSK’nin bir AKP ordusuna dönüştürülmesi operasyonu olabilir.
DARBELERİ SİSTEMLER DEĞİL, İNSANLAR YAPAR!
Evet, bir “sistemin” işlerin nasıl yapılmasında rolü vardır ama darbe yapan ya da yapmayanlar sistemler değil, çıkarları uğruna birbiriyle mücadele eden sınıflar, bu sınıfların temsilcileri ve nihayet, bu çıkarların gerçekleşmesi için elinde silahı olan askeri kazanıp kendi adına onu harekete geçiren egemenlerdir.
Bu yüzden de asıl olan şu ya da bu sistemden çok; devletin kurumlarının, en başta da polisin, askerin, istihbaratın bu mücadelede kliklerin biri tarafından diğer rakiplerine karşı kullanılmasıdır. Bu kullanımın biçimi, şekli, şemali, devreye sokulan araçlar, çatışmanın şiddetine göre değişir!
“Ben darbe üreten eski sistemi kaldırdım. Harp okullarını YÖK’e ya da MSB’ye bağladım, artık darbe yapılamaz” demek sadece asıl gerçeğin üstünü örteceği gibi darbelere karşı toplumsal duyarlılığı da zayıflatır.Şimdi Erdoğan-AKP yönetimi tek parti döneminde CHP’den ve FETÖ’den öğrendikleriyle kendi TSK’sini inşa etmeye girişmiştir. Olan budur!
Bu da elbette; hele de bölgenin içinden geçtiği koşullar ve Türkiye’nin çözülmemiş büyük sorunları dikkate alındığında, “Ben yaptım oldu” denecek kadar basit ve kolay bir sorun değildir. Çünkü her girişim kendi karşıtlarını da oluşturur ve bu yüzden de “yeni sistem” de kendi “cuntalarını”, kendi “darbe girişimlerini” üretmeye adaydır. Belki de önceki “sistem”den den daha çok ve daha hızlı olarak!
Evrensel'i Takip Et