6 Ağustos 2016

Burnundan kıl aldırmayan, her şeyin en doğrusunu sadece kendisinin bilmesini bir erdem sayan sermaye siyaseti dünyasında bir öz eleştiri salgını başladı, başlayacak!

Darbe girişiminin baş aktörü ‘FETÖ’yü yıllarca kucağında beslediğini inkar edememesi karşısında Erdoğan’ın, “Rahmetli Özal, Demirel, Ecevit de bunları göremedi; biz de onları samimi Müslüman olarak gördük, her yardımı yaptık. Bizi de Rabbim affetsin, milletimiz affetsin!” diyerek öz eleştiri yapması sağ, “sol”, liberal... her çevrede, “Vay Cumhurbaşkanı öz eleştiri yapıyor” heyecanıyla karşılandı!

Bunun kamuoyunda bir karşılığı olduğu görülünce de Cumhurbaşkanı her vesileyle bu öz eleştiriyi yeniden yeniden yineledi; öyle görünüyor ki bundan böyle de, prim yaptığı sürece tedavülde tutacak!

‘ÖZ ELEŞTİRİCİLİK’ SALGINA DÖNÜŞECEK! 
Ama Cumhurbaşkanı böyle bir öz eleştiri yaparsa bunun böyle kalmayacağı da besbellidir. Başbakan, arkasından bakanların, AKP önde gelenlerinin, yandaş basın erbabının...”Ben de ‘FETÖ’nün gerçek yüzünü görememiş, ona destek vermiştim. Beni de Rabbim affetsin, milletim affetsin” diyerek öz eleştiri kuyruğuna girmesi artık an meselesidir. Bunun ipuçları da çıkmaya başladı. 

Ama bu “fiili başkan” olan Cumhurbaşkanının başlattığı bir öz eleştiriyse, sadece AKP cephesiyle sınırlı kalamaz; muhalifiyle münafığıyla herkes bu öz eleştiri korosuna katılmalıdır!

Öyle ya Gülenci Cemaatin, aslında neye hizmet ettiğini anlamayan sadece iktidar mıydı? 

Nitekim bunun da ipuçları var.

Muhalefete de “Örneğin, ‘17-25 Aralık’ın bir ‘FETÖ’ darbesi olduğunu, ‘Hrant Dink cinayeti’nin, ‘Rus uçağının düşürülmesi’nin, ‘Roboskî Katliamı’nın sorumlularının, hatta barış sürecini provoke edenin ‘FETÖ’ olduğunu, ‘Gezi direnişi’nin yine FETÖ destekli bir darbe girişimi olduğunu görmediğinin öz eleştirisini yapsın!” denecek; denmeye de başlandı. 

Önceki geçe NTV’ye çıkan Nagehan Alçı, “Muhalefet de ‘FETÖ’yü görmedi onlar da öz eleştiri yapsın” diye açıkça çağrılar yapmaya başladı bile!

ÖZ ELEŞTİRİ GÜNAH ÇIKARMA DEĞİLDİR
15 Temmuz darbe girişimi, bu girişimin ülkeyi 15 yıldır tek başına yöneten Erdoğan-AKP iktidarının burnunun dibinde hazırlanmış olmasının, darbe girişiminin bile MİT’ten değil enişteden, kardeşten, kayınbiraderden öğrenilmesinin yarattığı infial bir “öz eleştiriyi” de zorunlu kıldı. Cumhurbaşkanı darbe sonrasında kazandığı pozisyonun öz güveniyle, “öz eleştiri” yaptı. Ve AKP propagandası ile ona teslim olmuş sermaye medyası bu “öz eleştiriyi” ve Cumhurbaşkanını göklere çıkardı!  

Öz eleştiri, insanın kendi kendisinin eylemini eleştirmesidir.

Ama öz eleştiri kişinin sadece kendi kendisinin eleştirisi olursa vicdan rahatlatmaktan öte bir faydası da olmaz. Tıpkı Hristiyanların günah çıkarması gibi!

Hele öz eleştiriyi yapan ülkeyi yöneten siyasetçilerse, öz eleştiri eski yanlışların eleştirisi temelinde aynı zamanda yeni bir siyasal yönelişe de karşılık gelmek durumundadır. Aksi halde öz eleştiri yapılmış görünse de eskinin yeni biçimde ve yeni koşullarda yanılışların tekrarından başka bir sonucu olamaz.

Dünyada siyaset geleneğinde bireysel düzeyde öz eleştirinin karşılığı olan iki tutum vardır. Bunlardan birisi Japonların “harakiri”sidir; yanlışı yapan hayatına son verir! Ötekisi ise batılı ülkelerde yanlış yapan politikacının, eğer bu yanlış ayrıca bir suç teşkil etmiyorsa; başbakan, bakanlık ya da yüksek devlet görevlisi ise bu görevlerden çekilmesi, yanlış daha büyükse bunlara ek olarak kendi partisindeki görevlerinden de ayrılması ve nihayet siyasetten tümden çekilerek hayatına “sıradan” vatandaş olarak devam etmesidir!

FATURASI OLMAYAN BİR ÖZ ELEŞTİRİ ÖZ ELEŞTİRİ OLMAZ
Türkiye her iki gelenekten de kendisini azade sayan politikacılar cennetidir! Ama bu sefer ortadaki sorun öylesine devasadır ki, “Aldatıldık!” demekle olduğu kadar, onun bir adım ilerisi olan “Rabbim de milletim de bizi affetsin!” demek görünüşte bir öz eleştiridir ama gerçekte bir karşılığı yoktur.

Çünkü Cumhurbaşkanı “Rabbim ve milletim affetsin!” derken, 15 yıllık iktidarı boyunca yapılan bu yanlış, ülkenin çıkarlarına büyük zararlar verdiği gibi binlerce, on binlerce, milyonlarca, bütün bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına derece derece de olsa zarar vermiştir. Ancak Cumhurbaşkanı bu yanlışı kabul ettiği halde kişisel hiçbir fatura ödemeyi de düşünmemektedir.

Ve burada kalındığı sürece öz eleştirinin bir anlamı olduğu da söylenemez.

Yapılan “yanlış” aynı zamanda ülkenin özgürlükleri, demokratikleşme, Kürt sorununun çözümü, Alevilerin inanç özgürlüğü, Türkiye’nin gelecekte nasıl bir ülke olacağını da doğrudan etkileyen sonuçlara da yol açmıştır. Bu yüzden de eğer bu öz eleştiri, demokratikleşmeyi, özgürlükleri, Kürt sorununun demokratik çözümü, ‘FETÖ’nün kendisini bir İslami anlayış olarak tarif ettiği dikkate alındığında, en başta da laisizm konusunda bir öz eleştiriyle birleşmek durumundadır.

LAİSİZM ÖZ ELEŞTİRİNİN GERÇEKLİĞİNİN MİHENK TAŞIDIR 
Ancak ne Cumhurbaşkanının ne de AKP Hükümetinin öz eleştiriyi böyle ilerletmeye niyeti olduğunu gösteren hiç bir belirti yoktur. Bu da bu öz eleştirinin siyasi ve toplumsal bir karşılığının olmadığını göstermektedir.

Bu haliyle kaldığında, ister Cumhurbaşkanının öz eleştirisi, isterse AKP cenahında bu öz eleştirinin koro olarak yinelenmesi, TSK, emniyet, yargı başta olmak üzere devletin yeniden yapılandırılmasının, “AKP devleti” olarak inşa etmenin örtüsü olmayı aşan sonuçlar doğurmaz, doğuramaz.

Önceki gün sona eren “Olağanüstü Din Şûrası’nın “sonuç bildirgesi”nden de anlıyoruz ki, Hükümetin gerçek bir laisizme yönelmesi (‘FETÖ’nün İslami bir ideolojiye sahipliği dikkate alındığında laisizm sorununun mihenk taşıdır) söz konusu değildir. “FETÖ’ İslam dışı bir organizasyondur ve bizim İslam anlayışımız gerçek İslam’dır” çizgisinde ısrar edecek görünüyor. Ki, bu da Erdoğan-AKP Hükümetinin gerçek bir öz eleştiriye yönelmediğinin işaretidir! 

Evrensel'i Takip Et