4 Eylül 2016

Auckland Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Maria Armoudian’ın Reporting from the Danger Zone: Frontline Journalists, Their Jobs and an Increasingly Perilous Future (Tehlike bölgesinden haber vermek: Cephedeki gazeteciler, işleri ve giderek artan oranda tehlikeli hale gelen gelecek) başlıklı kitabının tanıtım yazısı düştü önüme. Armoudian kendisine bu araştırma için ilham verenin Hrant Dink olduğunu söylüyor. Kendisiyle kitap için bir görüşme de yapmış, Dink’in riskli durumuna rağmen cesaretle mücadele ettiğini, bedelini de çok ağır biçimde ödediğini söylüyor. Ne yazık ki bu topraklar hep bedel ödeyen yazarlarıyla, gazetecileriyle, akademisyenleriyle ilham oluyor epeydir. Evrensel gazetesinin Mersin Muhabirleri Cemil Uğur ve Halil İbrahim Polat’ın gözaltında geçirdikleri süre 13 günü buldu. Bu esnada darbedildiler, hakaretlere uğradılar. Cuma akşamı aldığımız habere göre yine TEM’e götürülmüşler. Sosyal medya hesaplarında Erdal Eren’in resmini görüp sormuşlar, sonra ona da hakaret etmişler. Okumayıp vatan haini olmadığına şükreden polislerin Erdoğan’ın 2010’da Eren için kürsüde gözyaşı döktüğünü bilmemesi şaşırtıcı değil. Polisler Cemil Uğur’u “Seni buradan aşağı atarız ya sakat kalırsın ya da ölürsün” diye tehdit etmişler. Kastettikleri Metin Göktepe’nin öldürülme biçimi.
Oysa nice genç gazetecinin ilham kaynağı Metin Göktepe. Halen tutuklu olan JINHA Muhabiri Zehra Doğan ödül töreninde Metin Göktepe’yi örnek alarak gazeteciliğe başladığını anlatmıştı. Fikrini değiştirdiğini hiç sanmıyorum.
Aslı Erdoğan barış istediği için 17 gündür tutuklu. Tutukluluğa itirazı yarın değerlendirilecekmiş, acelesi yok diye düşündüler herhalde. Bu süreçte Aslı Erdoğan’ın kitaplarını okumaya başlayan, onu dik duruşunu örnek alan nice insan var. Necmiye Alpay’ı 12 Eylül Darbesi’nin de cezaevine koyduğunu unutmuşuz, “Tutukluluğum barışa hizmet edecekse yıllarca sürebilir” mesajıyla barış mücadelecilerine büyük cesaret verdi.
Ya da bir gece yarısı kanun hükmünde kararname ile işlerinden olan aralarında uluslararası alanda tanınan çok değerli akademisyenler. 41’i barış istediği için rektörlerin hedefi oldu. İşten atarak onları susturacağınızı mı sanıyorsunuz? Aksine artık sesleri daha gür çıkacak, belki çok daha özgür olarak çalışmalarını sürdürecekler. Kimisi ise onlara kapılarını açan başka üniversitelere gidecekler. Tıpkı Nazi Almanyası’ndan kaçan akademisyenler gibi, ki bir kısmı Hasan Ali Yücel tarafından Türkiye’ye davet edilmiş, akademinin gelişimine büyük katkı sunmuşlardı.
Celal Başlangıç Haber Nöbeti’nde yarının en iyi savaş muhabirleri bu ülkede yetişiyor demişti, vurulduğu halde kamerasını elinden bırakmayan Refik Tekin’i ve sokağa çıkma yasakları altında görev yapan muhabirleri kastederek.
Trajikomik işte, Meclis Başkanı İsmail Kahraman pek çok sosyaliste ilham olan Che Guevara’yı eşkıya ilan ederken ülkede onun gibi idealistler çoğalıyor. Onların mücadelesi ülkenin içinde bulunduğu durumdan duyulan çaresizliğin dermanı oluyor.
Armoudian’ın dediği gibi gelecek daha da karanlık, otoriter iktidarlar sayesinde gazetecilik çok daha zor ve riskli, gazeteciler kaçırılıyor, tutuklanıyor, işkence görüyor, post travmatik stres bozukluğu ile mücadele ediyor. Türkiye’de buna akademisyenleri, doktorları, aktivistleri de eklemek mümkün. İktidar artık tüm dünyanın gözünde bu lekeyle anılacak, bir de ileride ödemek zorunda kalacağı tazminatlarla…
Bu arada hatırlatmakta yarar var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Özgür Gündem’in ofislerinin talan edilmesi, çalışanlarının tutuklanması, öldürülmesi, yayının durdurulması nedeniyle 1993’te yaptığı başvuru 2000’de sonuçlandırıp Türkiye’yi mahkum etmişti. Gerekçesinde ise “Sorumlu Devlet’in Özgür Gündem’in ifade özgürlüğünü koruması için yeterli koruma ve soruşturma tedbirleri almadığı, 10 Aralık 1993 tarihli arama ve tutuklama operasyonu ve gazetenin çeşitli sayıları ile ilgili olarak açılan birçok dava ve verilen mahkumiyet kararlarıyla, meşru amacın takip edilmesine uygun olmayan haksız ve orantısız birçok tedbir alındığı sonucuna varmıştır. Bu faktörlerin etkenlerin sonucunda gazetenin basımı durdurulmuştur. Bu nedenle Sözleşme’nin 10. maddesi ihlal edilmiştir.” demişti. Devleti hem gazeteye hem de manevi zarar karşılığı Fahri Ferda Çetin ve Yaşar Kaya’ya tazminat ödemeye mahkum etmişti.

Evrensel'i Takip Et