Gözaltılar, baskılar gerçek gazetecileri yıldıramayacak!
Gazetemizin Mersin muhabirleri Cemil Uğur ve Halil Polat, 14 gündür Mersin Emniyeti’nde “gözaltında” tutuluyor.
Suçları bir etkinliğin haberini yapmak üzere etkinlik alanına gitmiş olmaları!
Bu iki gazetecinin orada gözaltına alınmaları zaten basın özgürlüğünün ihlaliyken, Emniyet o günden beri “OHAL var o zaman bir ay süreyle biz bu kişileri gözaltında tutabiliriz” diyerek bu arkadaşlarımızı gözaltında tutmaktadır.
Cemil ve Halil, avukatları Ali Bozan ve Tugay Bek’in girişimlerine karşın beş gün boyunca, “OHAL’de gözaltında beş gün dolmadan avukat görüşü yapılamıyor” gerekçesiyle avukatlarıyla görüştürülmedi. Dahası arkadaşlarımız, Mersin Barosu, Mersin Gazeteciler Cemiyeti ve CHP milletvekillerinin girişimlerine karşın 14 günden beri mahkemeye çıkarılmamakta; avukatlar, “OHAL yasası bunu gerektiriyor”, “Yok TEM’e götürüldüler”, “Yok götürülmemişler”... gibi yanlış bilgilendirmelerle oyalanmak istenmektedir.
Bunların da ötesinde arkadaşlarımız kendilerinin “gözaltında öldürmek, pencereden atmak”la tehdit edildiklerini, Metin Göktepe, Erdal Eren’le ilgili konuyla hiç de ilgisi olmayan sorular sorup onlara küfrederek, “Gazeteniz sizi sattı. Sizin durumunuzla ilgilenmiyor” gibi yalanlarla psikolojik baskı uyguladıklarını belirtiyorlar.
Kısacası Mersin Emniyeti, sadece işlerinin gereğini yapmak üzere olay yerinde bulunan iki muhabiri gözaltına alarak basın özgürlüğünü ve halkın haber alma özgürlüğünü çiğneyerek işlediği suçu, gazetecilik yapmayı OHAL kapsamına sokarak, OHAL yasasını istismar ederek, suç işlemeye devam etmektedir.
Mersin Emniyeti bir an önce bu pek çok yasayı ihlal eden hukuksuzluktan dönmeli, arkadaşlarımız Cemil Uğur ve Halil Polat’ı bir an önce serbest bırakmalıdır.
İnsanları gerçek bir neden olmadan gözaltına alma, gözaltına aldıklarını tehdit etme, sindirip kişiliklerine saldırma, gerçek kanıtlar olmadan her gözaltına alınanı, dönemin “en ağır suçu”yla suçlama, bütün darbe dönemlerinin en klasik “polis tutumu”dur. Hatta bir darbenin ötekinin yarım bıraktığını tamamlamak için organize edildiği ülkemizde bu tutum, bir “polis içgüdüsü” olarak oluşmuştur.
Mersin Emniyeti’nin, bu “içgüdünün” harekete geçirdiği uygulamayı “yasal gereklilik”miş gibi göstererek, “görevini yerine getirmek” istediği anlaşılmaktadır. Ancak bu yolla ne Evrensel gerçeğin haberini yapmaktan caydırılabilir ne de Evrensel’in muhabirleri sindirilip gerçeklerin peşinden koşmaktan alıkonabilir.
Çünkü bu tür baskılardan, tehditlerden, tutuklamalardan, katletmelerden... bu ülkenin gerçek gazetecilerinin çıkardığı ders; gerçeğe gözlerimizi kapatarak, gidişata ayak uydurmak değil, bütün baskılara, sindirme girişimlerine karşı mücadele etmektir.
Bütün gerçek gazeteciler gibi “gerçeğe gözünü diken” bir gazetecilik geleneğinin de okulu olarak Evrensel’in her bir muhabiri de gözaltılarla, şu ya da bu şekilde gerçek dışı suçlamalarla, tehditlerle yıldırılamazlar.
Türkiye’de basın kendi tarihin en ağır saldırısı altındadır. Ve bu baskı giderek artan bir eğilim göstermektedir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Erdoğan-AKP yönetimi, bir yandan “bağımsız basın” diye övüyor görünmüştür ama darbe tehdidi savuşturulduktan sonra “darbe girişiminin lütfu”ndan yararlanmanın öne çıkmasıyla birlikte, gerçeklerin haberini yapan basın ve TV kanalları da hedefe konmuştur. Onun içindir ki, “FETÖ”cülüğe bağlanmış kimi “gazeteciler”e yönelik girişimler bahane edilerek gerçeğin haberini yapmayı ilke edinmiş gazeteciler de süren baskıların yanı sıra “OHAL”in de hedefi yapılmıştır.
Ama bu gerçeği haber yapan gazeteciliği baskı ve şiddetle sindirerek gerçeklerin üstünü örtme yolunun çıkmaz olduğu hem Türkiye’nin hem de insanlığın mücadele tarihinin yakın geçmişinin en önemli dersidir. Bugün yüz dolayında gazetecinin, cezaevinde olması, Özgür Gümdem’le dayanışmak amacıyla “bir günlük yayın yönetmeliği nöbetine” katılan onlarca gazeteci, aydın hakkında davalar açılmış olması, bu kapsamda Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay gibi tanınmış yazar ve aydınların tutuklanması gerçeklerin yazılmaya, söylenmeye devam edilmesini önleyememiştir.
Bu dersten öğrenmeyenler bir kez daha akamete uğrayacaklar, gerçeklerin üstünü örtmeyi başaramayacaklardır!
Evrensel'i Takip Et