Don Kişot'luğa özenen kayyımlar meselesi
Kirvem,
Senin de bildiğin gibi, geçtiğimiz günlerde öncelikle ülkenin dümeninde, kaptan köşkünde oturan bilumum “yetkili” erkanın canını fazlasıyla sıkan, sonra da birer “vatandaş” olarak bittabii ki hepimizin başını hayli ağrıtan “darbe girişimi”nin, maddi ve manevi “travma”sından sıyrılmak için çabalıyoruz.
Yaklaşık yarım asırlık bir zaman diliminde neredeyse on yılda bir siyah “postal”larıyla kapımızı tekmeleyen “darbekolik”lerin gölgesinde “dertli dolap” misali “inim inim” inlerken, diğer yandan da ağır aksak da olsa yine de dönüp duran “demokrasi” çarkımız, bu kez de bir gece ansızın gökten sanki zembille inen bu mendebur darbe girişimiyle aldığı yara berelerden kurtulmak için, umudunu şimdilik OHAL markalı “merhem” ve onun mütemmim cüzi niteliğindeki KHK “pansuman”larına bağlamış...
Kirvem, yine ezbere bildiğin üzere sık sık, yerli yersiz illa da bir “Muz Cumhuriyeti” olmadığımızı vurgularken, öte taraftan da “büyük devlet” olmanın verdiği deneyimlerden, daha da doğrusu zırt pırt darbelerle yatıp darbelerle kalkmanın verdiği tecrübelerden yola çıkıp, böylece tez elden, çarçabuk, hiç zaman kaybetmeden bu darbe girişiminin önce muhasebesini yapıp, peşi sıra da bundan kurtulmanın yollarını aramaya koyulduk...
Aslında atalarımız “acele işe şeytan karışır” deyip uyardıkları halde; bu kez atasözü, şeytan meytan falan feşmekan dinlemeden bir an önce kollarımızı sıvar sıvamaz bu melun işe soyunan, bulaşan, yanından yöresinden teğet geçip giden bilumum “hain”lerin yanı sıra, keza bu eli kanlı “çete”nin değirmenine şu veya bu yollarla su taşıyan “gafil”lerin bir an önce defterini dürüp, dolayısıyla analarından emdikleri sütü fitil fitil burunlarından getirmek için gösterdiğimiz bu cevvaliyet sonucunda ipin ucunu belki de farkında olmadan kaçırıp, böylece kendisi de amiyane deyimiyle bizatihi bu “varta”dan kıl payı kurtulan cumhurumuzun başının deyimiyle “at izini it izine” öylesine karıştırdık ki, şimdilerde başımız biraz da bu işleri acaba nasıl rayına oturturuz diye fazlasıyla meşgul...
Bu meşguliyetlerin yanı sıra, ayrıca yıllardan beri bir türlü çözülmediği gibi, tam aksine özellikle son zamanlarda giderek büyüyen Kürt meselesinin köküne de kibrit suyu döküp, böylece ülkenin gündeminden tamamen söküp atmak için şu an yürürlükte olan KHK (Kanun Hükmündeki Kararname)lerden yola çıkıp, böylece kimi belediye başkanlarıının yerine atadığımız “kayyım”lar vasıtasıyla bazı il, ilçe ve beldelerdeki belediyeleri yoluna sokmaya çalışıyoruz...
Kirvem, kimi hukukçuların ve bu işin uzmanlarının dediklerine bakılırsa; halkın iradesiyle “seçilmiş” bir belediye başkanının koltuğuna şıpınişi “atanan” kayyımlar meselesi, elhamdülillah Muz Cumhuriyeti olmayan yüce devletimizin kanunlarına göre terso bir davranış ama ben özüm bu konuyu yine bu işin uzmanlarına ciro ettikten sonra asıl diyeceğim şu: Kayyım olarak daha koltuklarına oturur oturmaz gerek Diyadin, gerekse Derik belediyelerine atanan bu muhterem zevatın her ikisi de; evvelemirde yapacak, kotarılacak herhangi bir işleri sanki yokmuşçasına, hemen birer Don Kişot kesilip yeldeğirmenleri yerine, kayyım seçildikleri belediyelerin tabelalarına karşı savaş açarken, bu “işgüzarlık”larıyla, bu “kraldan çok kralcı” yaklaşımlarıyla acaba memleketin, milletin hangi meselelerini çözeceklerini sandılar, gerçekten de merak ediyorum Kirvem!
Evrensel'i Takip Et