Üniversitelerimiz topluca açıldı. Hayırlı olsun.
Bu yıl tek tek açılışlara ilave olarak bir de Cumhurbaşkanlığında toplu açılış yapıldı. Salon doluydu. Sanırım güvenlik ve yer darlığı nedeniyle sadece rektörler, dekanlar ve seçilmiş hoca ve öğrenciler oradaydı. Cumhurbaşkanımız 1 saate yakın konuştu. Özellikle yüksek öğrenimde kalitenin en önemli şartını hoca başına düşen öğrenci sayısının azaltılması, yani akademisyen sayısının arttırılması olarak belirlemesi ülkenin ve üniversitelerin yıllardır çözemediği en büyük sorunlardan. Hele var olanların yok imza attı, çamura battı denilerek özensizce üniversitelerden uzaklaştırılmış olması bu sorunu daha da büyütmüş durumda. Bir ülkede polis sayısını, memur sayısını, işçi sayısını, seyyar satıcı sayısını bir günde arttırabilirsiniz ancak hoca kolay yetişmiyor. Yüksek lisansı, doktorası, yardımcı doçentliği filan derken bir akademisyenin profesör olması en az 15 yılını alıyor. Gerçekten ülkede üniversite sayısı arttı, üniversitede okuyan öğrenci sayısı arttı, isteyen istemediği bölüm de olsa iyi kötü, en azından açık öğretim fakültesi, bir bölüme girebiliyor. Parası çok olana zaten yurt içinde ve yurt dışında çeşitli çözümler mevcut. Ancak bu, bilinen nedenlerle toplumsal refahın yükselmesini, işsizlik oranının azalmasını, katma değeri yüksek teknolojik ürünlerin üretilebilmesini sağlamıyor.
Ama verilen mesajda bir başka tespit daha var. “Öğrenciler en azından İstiklal Marşlarını okuyabilsinler. Misakımilli’yi bilsinler. Tarihi yorumlayabilsinler.” İtirazım yok. Bilgi iyidir. Hele bilgiyi doğru yorumlama ve uygulama daha da iyidir.
Bunun için 12 Eylülcüler üniversitelere mecburi tarih dersi koymuşlardı. Yani 36 yıldır her üniversite öğrencisi cumhuriyet tarihini, Misakımilli’yi, Lozan’ı, Sevr’i okuyor. Ama yine de teknolojide ve bilimde bir türlü beklenen atılımı yapamıyoruz. Bilimsel yayın sıralamasında İran bizi geçti. Çünkü akademide din, dil, mezhep, ırk, renk ayrımı olmaz. Bilim öncelikle insanlık için yapılır ve insanlığın hizmetine sunulur. Bilimin metalaşması ve ürüne dönüşerek bir sömürü aracına dönüşmesi tamamen kapitalist sistem ile ilgili bir sorundur. Bilimin milliyeti olmaz. Ankara’da, Sivas’ta, Mardin’de bir üniversitede okuyan öğrenci her şeyden önce matematiği, fiziği,kim- yayı, sosyolojiyi, biyolojiyi ve ilgili olduğu konuları bilmelidir. Bu dersleri sadece İstiklal Marşımızı bilen ve diğer konulardaki açığını da marş söyleyerek kapatan hocalardan değil, varsa konusunda uzman bilim insanlarından almalıdır. Milli Eğitim Bakanı olmasına rağmen eski bakanlığı olan Savunma Bakanlığı kafasını sıfırlamamış olan Sayın Bakan “Eline bayrak alıp sokaklara çıkacak gençler yetiştireceğiz” diyeceğine “Kafası çalışan, sorgulayan, bilen, bilmediğini soran öğrenen, uzayı hedeflemiş onurlu gençler yetiştireceğiz” dese zaten o gençlerin ülkesinde faşizm, darbe filan olmaz.
20 Ekim 2016
DİĞER YAZILARI
Hadi yine iyiyiz
6 Şubat 2025
Sorun modelde
30 Ocak 2025
Tan ile Bulu
23 Ocak 2025
İkinci çocuk
16 Ocak 2025
Pislik
9 Ocak 2025
Benim adamımdan hoca
2 Ocak 2025
Ne çabuk unutuyoruz
26 Aralık 2024
Yeter ulan
19 Aralık 2024
Esaaad
12 Aralık 2024
Zekai Çıngıllıoğlu
5 Aralık 2024
EVRENSEL'İNMANŞETİ
Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.
Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.
Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.
BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Evrensel'i Takip Et