02 Kasım 2016 23:53

İş birliği

İş birliği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Nisan ayında 13. İslam Ülkeleri Zirvesi’nin açılış konuşmasını yapan Erdoğan ‘insanlığın ve müslümanlığın yarısını oluşturan kadınların ailenin taşıyıcısı olma vasıflarını güçlendirmekiçin’İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bir Kadın Konseyi oluşturması gerektiğini söylemişti. Adımlar hızlı atıldı; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ev sahipliğinde İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü 6. Bakanlar Konferansı dün İstanbul’da başladı. Ana tema‘Güncel Tecrübeler Işığında Üye Ülkelerde Kadınların Durumu’.  Hedef ise Erdoğan’ın önerdiği Kadın Konseyi’nin kurulması. Konferansın ana panelinin moderatörü Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’tı. Açılış konuşmacısı da elbette Erdoğan! Yazının yazıldığı saatlerde henüz konuşmasını yapmamıştı. Ama ‘yerli ve milli kadın hakları’ kıstaslarını İslam ülkeleri üzerinde oynamaya çalıştığı hamilik rolünün bir parçası olarak diğer üye ülkelere bir model olarak sunacağını söylemek zor değil.  

Aile Bakanı’nın buluştuğu ve deneyim paylaştığı ülkelerde biri Endonezya; iki gün önce 20 yaşındaki bir kadının, ‘erkek arkadaşına fazla yakın durduğu’ gerekçesiyle halkın gözü önünde 23 değnek cezasına çarptırıldığı ülke.  

Diğeri Nijerya; radikal İslamcı Boko Haram örgütünün yarattığı dehşetten kaçarak yerel kamplara yerleşen kadın ve kız çocuklarının, polis ve yerel görevlilerin cinsel istismarına maruz kaldıkları ülke.

Diğeri Mali;  her 100 kadından 85’inin kadın sünnetiyle sakat bırakıldığı ülke... 

Diğeri Uganda; ‘kadınları korumak için’mini etek ve taytın yasaklanmasına yönelik çabaların okullarda ve sokaklarda ‘kılık kıyafet kontrolü’ ile fiilen uygulanmaya başladığı ülke...  

Diğeri İran; çocuk yaşta evlendirilen Zeynep’in defalarca şiddetten kaçıp ailesine ve polise sığınmasına rağmen korunmadığı, 17 yaşındayken can havliyle kocasını öldürdüğü için idam edildiği, 9 yaşındaki kızların reşit sayıldığı ülke.  

Her biri; kadınların hayatta kalabilmek için inanılmaz mücadeleler vermek zorunda kaldıkları ülkeler. Tıpkı Türkiye gibi... 

Aile Bakanı ise bu ülkelerde ‘kadından sorumlu görevlilerle’ yaptıkları buluşmalardan “hepsinin gözü Türkiye’de, çünkü Türkiye kadınların sorunlarının çözüldüğü ülke” sonucunun çıktığını anlattı TRT Haber’de. Biz de kendi deneyimlerimizi anlatalım. 

Bakanın ‘gözleri bizim üzerimizde’ dediği ülke kadının adının devletin her kademesinden ve hayatın her alanından silindiği, hatta kadınların adının ‘ölümden’ bile silindiği ülke. Otobüste şort giydiği için bir kadına şiddet uygulayan adamın üç kere de tutuklansa üç kere de salıverileceğinin bilgisinin sırıtışında resmedildiği, kadınlara evden dışarı çıkmama, erkeklere sokağa çıkan kadınlara ‘mırıldanma’ hakkının tanındığı ülke. Burası çocuk istismarında ‘rıza’ yaşını fiilen 15 yaştan 12 yaşa indirmek için meclisin harıl harıl çalıştığı, çocuk istismarınını önlemek için kurulan meclis komisyonunun aylardır bir rapor bile açıklayamadığı ülke. Burası imamlara nikah yetkisinin tartışıldığı, kadınların boşanmasının engellenmesi için devlet ve diyanet eliyle ikna odalarının kurulduğu, kadın işsizliğinin tavan yaptığı, kiralık işçilik yasasıyla kadınların güvenceli iş olanaklarının sıfıra indirildiği ülke. Burası, kadınların her alanda güçsüzleştirilmeye çalışıldığı bir memleket tablosunda sınırlı olanaklarıyla kadınlara yerel yönetimlerin her türden faaliyetinde ‘eşitlik’ sağlamak için mücadele eden belediyelere kayyımlar atanarak tüm kazanımların bir anda yok edildiği, kadınların mücadelesiyle seçilmiş belediye eş başkanlarının adeta bir göz dağı gibi tutuklandığı ülke. Burası, kadınların birlikte dünyayı değiştirme mücadelesine ses olan kadın yayın kuruluşlarının mühürle susturulmaya çalışıldığı ülke. 

Kadınların güçlendirilmesi için evrensel eşitlik ilkelerini “batı safsatası” olarak sunan ve “eşitlik fıtratımızda yok” diyerek haklarımızı şer’i hükümlerin sultası altında “yerli ve millileştirerek” yok etmeye çalışan zihniyetlebu zihniyeti sınır ötesinde farklı görünümlerle taşıyan iktidarlar işbirliği halinde. Ama biz kadınlar değiliz. Onların işbirliği; kadınların yüz yıllık kazanımlarını “yerel değerlerimize uygun değil” diyerek toptan yok etmenin peşinde. Biz, elimizdeki güdük haklar elimizden alınmasın diye parça pinçik mücadeleler yürütüyoruz. İşbirliği meselesi önemli. 25 Kasım sürecinde bunu daha çok konuşmak üzere... 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa