Gazeteleri ve partileri kim yönetecek?
Önceki gün HDP Eş Başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ’ın içinde olduğu dokuz HDP milletvekili, dün de Cumhuriyet Gazetesinin Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun içinde olduğu 9 yöneticisi ve yazarı tutuklandı.
Cumhuriyet'in iki yazarı Hikmet Çetinkaya ve Aydın Engin ise “yaşlarına hürmeten” ve “denetimli serbestlik uygulaması”yla serbest bırakıldı.
Türkiye artık bütün dünyanın gözünde, muhalif partilerin yöneticilerinin, gazetelerin yöneticilerinin ve gazetecilerin, TV’lerin güvencesinin iktidarın iki dudağı arasında olduğu bir ülkedir.
Çünkü gerek HDP’li vekiller gerekse Cumhuriyet yazarlarına yönetilen suçlamalar, somut eylemlerinden dolayı değil, “Terör örgütüne üye olmak” ya da “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütünün amaçları doğrultusunda yayın yapmak” diye özetleyebileceğimiz suçlamalardır. Ve bu mantıkla gidildiğinde AKP’yi, CHP’yi (Hatta MHP’yi bile) Hürriyet gazetesini, CNN’i, Evrensel’i ya da Sabah’ı, Yeni Şafak’ı, Sözcü’yü de aynı gerekçelerle suçlayabilirsiniz.
İlk bakışta bu, “Çok adil bir suçlama” gibi görünür. Ama, burada kritik nokta, suçlayanın siyasi iktidar olmasıdır ve bu durum onun gücünü rakip gördüğü partilere ve medyaya karşı bir silaha dönüştürür. Çünkü, burada suçlamanın kime yönetileceğini belirleyen hukuk değil siyasi iradedir.
Ve bu durumda siyasi iktidarın eline sadece muhalefeti bastırmak için kılıç vermez, aynı zamanda kendine destek veren medyayı ve siyasi çevreleri de sürekli “hazır ol”da tutar.
Bugün durum hiç bir oraya buraya çekme imkanı bile vermeyecek biçimde böyledir. Kamu emekçilerinin güvenceli çalışmasına dair yasanın fiiliyatta ortadan kaldırılması gibi, Siyasi Partiler Yasası ve Basın Yasası’nın sağladığı güvencelerin de fiiliyatta bir geçerliliği kalmamıştır.
Artık muhalif siyasetin ve Hükümetin hoşuna gitmeyen medyanın halkın, ilerici demokrat güçlerin mücadelesi dışında hiçbir güvencesi yoktur.
DÜNYAYA YENİ BİR EKİM DEVRİMİ LAZIM
Bugün 1917’de gerçekleşen Büyük Ekim Devrimi’nin 99. yıl dönümü.
Rus takvimine göre 25-26 Ekim günlerinde gerçekleşen (Miladi takvimde 6-7 Kasım) Ekim Devrimi, 99 yıldan beri dünyanın her yanında ki sosyalizme gönül vermiş işçi sınıfı ve ezilen halklar tarafından çeşitli biçimlerde kutlanıyor.
Evet, Ekim Devrimi, bundan 99 yıl önce Rusya proletaryası ve kendi geleceğini işçi sınıfına bağlayan yoksul köylü yığınları tarafından gerçekleştirildikten sonra “dünya düzenine” yeni normlar koydu, eski normların içeriğini büyük ölçüde değiştirdi.
O güne kadar dünyaya hükmeden emperyalist büyük güçlerin dünyası artık, işçi sınıfı ve ezilen halklar tarafından konan normların giderek yayıldığı bir dünya haline geldi. Demokrasinin, barışın, özgürlüğün, adaletin, kardeşliğin anlamı değişti. Dün emperyalist-kapitalist yağma ve sömürü düzenini kutsayan değerler tedavülden düşerken, sömürünün, savaşların olmadığı, halkların kardeşleştiği bir dünya talebi işçi sınıfı ve ezilen halkların bayrağındaki ana talep oldu.
EKİM DEVRİMİ TÜM DÜNYAYA DAMGASINI VURDU
Ekim Devrimi Rusya’da oldu; ama onun değerleri bütün dünyada sömürülen, ezilen işçi sınıfı ve halkların sarıldığı değerler oldu. Dahası en gelişmiş ülkelerde işçi sınıfı ve emekçilerin sosyal güvenlik ve işçi-emekçi haklarında büyük kazanımlar oldu. Kapitalistler işçilere, “Sosyalizm işçiye ne veriyorsa biz de vereceğiz” demek zorunda kaldı.
Ama SB’de kapitalizmin yeniden inşasıyla, kapitalist dünyanın sosyalizmin tehdidinden kurtulmasından beri kapitalistler, sosyalizmin dünyaya vurduğu barış, demokrasi, sosyal haklar, halkların kendi kaderini tayin haklarına kadar her alanda Ekim Devrimi’nin insanlığa kazandırdığı ne varsa onu silmeye, kapitalizmin aslına dönüşü için bütün alanlarda yoğun saldırılar başlattı ve bu saldırılar 40 yılı aşan bir zamandan beri de sürüyor. Küreselleşme, neoliberalizm adına yapılanların asli amacının, Ekim Devrimi üstünden sosyalizmin dünyaya bıraktığı izi silmek olduğunu söylesek bir abartı yapmamış oluruz.
KAPİTALİST EMPERYALİZMİN DÜNYA DÜZENİNİ İNSANLIK REDDEDİYOR
Ancak kapitalist emperyalizm elindeki büyük ekonomik-askeri güce ve devasa propaganda aygıtına karşın dünya halklarına dayattığı düzeni kabul ettirmekte zorlanmaktadır. Dahası son yıllarda hakların tepkisi;
- Sömürülen, ezilen yığınların kazanılmış haklarını savunma mücadelesi yaygın ve kesintisiz biçimde sürüyor.
- Sömürgecilik ve emperyalist sömürünün yoksullaştırdığı ülke halkları, kitleler halinde “refah ülkesi” sandıkları batı ülkelerine her yolla göç ediyorlar. Gelişmiş ülkeler, bu göçü önlemek için Orta Çağ’ın derebeyleri gibi ülkelerini surlarla sınırlara tel çekip duvar örerek), etrafında kazdıkları hendeklere su doldurarak (Akdeniz ve Ege) koruyor ve her yıl on binlerce göçmen denizlerde ve ülkeden ülkeye savruldukları sefalet koşulları tarafından telef ediliyor.
- İslam ülkelerinde derin yoksulluk, eğitimsizlik, sosyal sınıflar arasındaki gelir uçurumu, mezhep çatışmalarının... harekete geçirdiği “deprem” cihatist terörizm biçiminde, kapitalist emperyalizmden kurtuluşu, Orta Çağ değerlerine dönerek kurtuluş biçiminde kendisini ortaya koyarken, batılı ülkelerde ise bu tepki faşizm, ırkçılık olarak yansıyor.
- Dünya, yer altı ve yer üstü servetlerinin sınırsız yağması karşısında, atmosferiyle, toprağı ile, denizleri ile kapitalist emperyalizmin insanlığı bir doğa felaketine doğru sürüklediğini gösteriyor.
Kısacası insanlık; şu ya da bu zarflar içinde olsa bile, Ekim Devrimi’nin vaatleri olan barış, kardeşlik, adalet, eşitlik sömürüsüz ve savaşsız, yaşanabilir bir dünya vaadine bağlanacak talepler öne sürüyor ve kapitalist emperyalizmin, savaş, yağma ve sömürü dünyasını reddediyor. Bu düzene çeşitli biçimde tepkilerini ifade etmekten de geri durmuyorlar.
YENİ BİR EKİM DEVRİMİ İÇİN MÜCADELEYE!
Bugün kapitalizmin akıllı temsilcileri de kabul ediyor ki, bugünkü dünya düzeni böyle gitmez, gidemez. Çünkü insanlık, barış içinde, halkların kardeş olduğu, adaletin, eşitliğin az çok gerçekleştiği, dünya nimetlerinin adil paylaşıldığı bir dünya isteğini ifade ediyor.
Eğer bu isteklerin gerçekleşmesini istiyorsak, farkında olalım ya da olmayalım, biz bir Ekim Devrimi istiyoruz demektir.
Bu, Ekim Devrimi’nden 99 yıl sonra insanlığın ikinci bir Ekim Devrimi’ne ihtiyaç duyduğu anlamına gelir.
2017 yılı, Ekim Devrimi’nin 100. yılı! Ve Emek Partisinin de içinde olduğu CİPOML ve dünyanın her yerinde başka birçok çevre, Ekim Devrimi’nin yüzüncü yılını kutlayacak, onun değerlerinin işçi sınıfı içinde yaygınlaştırılması için adımlarını yoğunlaştıracaklar. Dahası bu güçler, Ekim Devrimi’nin dünyaya vurduğu damganın izlerinden giderek, insanlığın ilerlemesini yaptığı büyük katkıyı göstererek, Ekim Devrimi’nin “insanlığın dünü değil geleceği” olduğunu göstermek için tüm imkanlarını seferber edecek.
- 100. yıl vesilesiyle Ekim Devrimi’nin değerlerini bir kez daha yüceltmek,
- 100. yılında Ekim Devrimi değerlerinin yaygınlaştırılması ve Ekim Devrimi’nin güçlerini birleştirmede “özel girişimlerle” desteklenen yeni ve ortak adımlar atma dileği ile...
Evrensel'i Takip Et