Emek cephesinde birlik ve ortak mücadele sorunu
İşçiler ve emekçiler açısından OHAL’in nasıl, kimin lehine, kimin aleyhine bir yönetim olduğu, kimi baskı altına alarak düzenini sürdürmeye çalıştığı giderek daha çok hissediliyor.
Bir yandan pervasız bir biçimde kamu emekçilerinin işlerine son veren ya da meslekten ihraç ederek sindirmeye çalışan AKP Hükümetinin uygulamaları, her tür işçi ve emekçi mücadelesini de hedefe koyarak amaçlarına varmaya çalışıyor.
Sendikalaştı diye işten atılan arkadaşlarını destekleyen, ücretini alamadığı için direnişe geçen, greve çıkan, basın açıklaması, yürüyüş ya da diğer kamuya açık yollarla taleplerini dile getiren işçiler, giderek artan biçimde “OHAL var yapamazsınız!” diyen güvenlik güçleriyle karşı karşıya geliyorlar.
Patronlar da oluşturduğu puslu havadan yararlanarak, çalışma koşullarını ağırlaştırarak, işçilerin daha çok çalışmaya zorlayarak, işten çıkarmalara hız vererek, işçileri daha çok sömürecekleri, işçilerin olduğu kadarıyla örgütlenmelerini dağıtarak, OHAL’i kendileri için bir fırsata dönüştürmek için her imkanı değerlendiriyorlar.
EN ÖNEMLİ SORUN İŞÇİLERİN BÖLÜNMESİ
Gerek muhabirlerimizin işçiler arasında yaptığı haberlerde gerekse gazetemize mektup yazan işçiler, emekçiler gerekse kamu emekçileri, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, Kürt-Türk, Alevi-Sünni, şu siyasi parti bu siyasi parti yanlısı bölünmenin bugüne kadar olamadığı kadar açık bir hal aldığından şikayet ediyorlar.
Elbette ki, “işçilerin talepleri etrafında birliği” ve bu birlik üstünden sermayeye ve hükümetin saldırılarına karşı mücadele birliği geliştirme sorunu ülkemizde her zaman çok önemli olmuştur. Ama bugün işçiler arasında açıkça itiş kakışa varabilecek ya da “kavga çıkar” (Daha yaygın olanı bu) diye konuşmamaya varan gerilim ortamı, “birlik sorununu” daha da büyütmüş bulunmaktadır.
Patronlar ve sendikal bürokrasi de bunun farkında olduğu için işçilerin bu zaafını kullanmaktadır. Ya da Hükümet, bu parçalanmışlığı gördüğü için, şimdi 30 yıldır kaldırmak için manevralar yaptığı “memurun iş güvencesini” ortadan kaldırmak için harekete geçmiştir. Şimdi bunu OHAL’i kullanarak fiilen yaparken öte yandan da yasal düzenleme için hazırlıklarını tamamlamaktadır.
BİRLİK ORTAK TALEPLER ÜSTÜNDEN KURULABİLİR!
Sınıflar mücadelesinin 200 yıllık deneyimi göstermektedir ki, işçiler arasında birlik ne aralarında kavga edip bir tarafın susturulmasıyla, ne görüşmelerini birbirinden saklayarak ne de konuşmayarak sağlanabilir. Tersine işçilerin birliği, konuşarak, aralarında tartışarak gerçekleşebilir. Ama içinden geçilen dönemde, “birlik” sorununun daha da hassaslaştığı dikkate alındığında, işçilerin ortak talepleri etrafındaki birliklerinin düne göre bile daha önem kazandığı anlaşılmaktadır. Bu yüzden de işçilerin, kamu emekçilerinin ortak talepleri etrafında birliği ve bu birliğin “Ortak talepler etrafında mücadele birliği” olarak ilerletilmesi, tüm diğer konuların (OHAL; KHK’ler, savaş politikaları, Kürt sorununun çözümü, AKP anayasası, başkanlık sistemi, ifade, inanç ve basın özgürlüğü...) ortak talepler için mücadeleye giriştikleri koşullarda daha anlaşılır biçimde tartışılacağı da açıktır. Hele de mücadelenin karşısında yer alanlar bileşiminin patronlardan hükümete, güvenlik güçlerinden sendikal bürokrasiye ve sermaye partilerinden dinci-mezhepçi-şoven milliyetçi odaklara kadar uzanacağı dikkate alındığında talepler etrafındaki mücadele birliğinin hızla işçilerin sermayeye ve hükümetlerin politikalarına ve sermaye partileri blokuna karşı bir mücadeleye evrilmesi için çok vakit geçmeyecektir.
Özellikle de
* Bir yandan asgari ücret tartışmalarının öte yandan metal iş kolunda MESS’le yapılacak sözleşmenin gündeme gelmeye başladığı, çeşitli işletmelerde işçilerin işyerine has taleplerinin daha da yakıcı hale geldiği,
* Öte yandan kamu emekçilerinin iş güvencesinin kaldırılması ve hizmet birimlerinde baskıların ayyuka çıktığı dikkate alındığında talepler etrafında bir birlik ve ortak mücadele tutumunun imkanlarının arttığı çok daha açıkça görülür.
TALEPLER MÜCADELESİ VE SİYASİ TALEPLER
Ortak mücadele işçilerin arasındaki sınıf dayanışmasının, kardeşleşmenin, sermayeye ve onun güçlerine karşı birleşmenin en kestirme yoludur. Böyle bir mücadeleye geçmişte tanık olan her işçi, ortak mücadelenin işçiler arasında sanki ezelden beri varolan ve ebedi olarak süreceği sanılan bölünmüşlüklerin mücadele günlerinin öncesinde kaldığını görmüştür. Bunun en son örneğini 2015’teki metal işçilerinin mücadelesinde gördük.
Demek ki, bugünün mücadele ilkesi;
* Her işçinin, emekçinin kendi işyerindeki, işyeri ortak talepleri etrafında,
* İş kolundaki, özellikle de TİS’ler üstünden oluşacak talepler etrafında,
* Asgari ücret, kıdem tazminatı, taşeron çalışmasına karşı mücadele, kamu emekçilerinin iş güvencesini savunma gibi, tüm emekçilerin talepleri etrafında birlik ve ortak mücadeledir.
Elbette bu söylenenlerden, sınıf içinde çalışan sınıf partisinin taraftarlarının ve ileri işçilerin, OHAL’den anayasa ve başkanlık sistemine, Hükümetin savaş politikalarından Kürt sorununa, inanç, ifade ve basın özgürlüğünü savunma gibi konularda propaganda ya da ajitasyon yapmayacağı anlamına gelmez. Tersine ileri işçiler arasında bu konuları tartışmak ve birlik sağlamak, bu birlik etrafında işçiler arasında bu konularda tartışmalar açmak, konferanslar, paneller, salon toplantıları yapmak ya da bu talepler etrafında yapılacak mitinglere gösterilere katılmak, elbette ki, ileri işçiler ve sınıftan yana sendikacılar için ertelenecek bir mücadele değildir. Tersine ileri işçiler bu mücadeleye katıldıkları ölçüde gerek işyerleri gerekse geneldeki mücadelenin gidişatına işçi damgasının vurulması mümkün olabilecektir.
Evrensel'i Takip Et