21 Kasım 2016 00:57

Menderes’in ‘hür dünyası’nın başı dertte!..

Menderes’in ‘hür dünyası’nın başı dertte!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gelişmelerle hızlı mı hızlı.

Zamanında, 12 Eylül’ün hemen ardından tekellerin sözcülerinden Halit Narin: “Şimdiye kadar işçiler gülüyordu, artık gülme sırası bizde” demişti. İşçilerin önceden de güldükleri yoktu, ama TİSK Başkanı tekellerle faşist diktatörlük arasındaki kopmaz bağa veciz bir vurgu yapmıştı.

Şimdi TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes diktatörlük yönündeki gidişattan yakınıyor: “Bir toplumda adalet duygusu sarsılıyorsa, sistemin toplumun farklı kesimlerine karşı adil işlediğine inanç zayıflıyorsa, gelirin ve fırsatların adil dağılmadığına yönelik kanı giderek artıyorsa, kendini dışlanmış görenler çoğalıyorsa, yeni kuşakların öncekilerden daha iyi yaşayacağına dair umutlar azalıyorsa, hem ekonomik hem de siyasal meşruiyet de gittikçe artan şekilde sorgulanır, toplumlar da buldukları her fırsatta tepkilerini bir şekilde gösterir.”

Vay ki vay! Sistemin sahiplerinin sözcüsü böyle konuşuyorsa önemli günlerdeyiz demektir; çünkü ekonomik egemenliği ellerinde tutanların siyaseten muhalif görüntüleri adetten değildir.

Başaran, tabii, sömürülen yığınların uğradıkları adaletsizlikler, dışlanmışlıkları ve umutsuzluklarından çok, benzer olumsuzlukların kendilerini hedefe koyması dolayısıyla konuşuyor. Yoksa zaten onlar da emeğin ürünlerine el koyagelmişler, adaletsizlik, dışlanma ve umutsuzluk üretiminde başkalarından katiyen geri kalmamışlardır. Ama şimdi iş başa düşmüş görünmektedir: Başta dev ihaleler, bütün devlet olanakları “Anadolu Kaplanları”ndan olma “yeni yetme” burjuvalara gitmekte, hatta bazı “eskiler” vergi cezalarına bile çarptırılmaktadır. Üstelik aralarında koca koca holdinglerin de olduğu şirketlerin mülkiyetine “FETÖ” gerekçesiyle el konmaktadır, umutsuzluk nedeni olarak yarın kimin kapısının çalınacağı meçhuldür. Yine üstelik Menderes’ten bu yana “küçük Amerika” olma hayali ve Amerikancılıkla ardından Avrupa’ya açılan yelkenlerin rüzgarı dolmaz olmuş, üstüne doların dayanılmaz yükselişiyle büyüme dahil tüm ekonomik göstergelerdeki bozulma binmiştir. Gidişatı “normal” bulmayan Başaran “normalleşme için güvenin yeniden acilen tesisi gerekiyor” deyip devam ediyor: “Bu tür zor değişim dönemlerinden geçerken en çok dikkat etmemiz gereken, iktisadi kurumlar, demokratik hak ve özgürlükler, rekabet gücümüz, uluslararası zemindeki yerimiz, işbirliklerimiz gibi alanlardaki kazanımlarımızı kaybetmemek.”

Kuşkusuz tümünü tekeller için talep ediyor. Şirketler ve hakları.. Ve önemlisi, “uluslararası zemindeki yerimiz”le tanımlanan ABD ve Batı yanlılığıyla AB “çıpası” ve “işbirliklerimiz”le kastedilen Batı mali sermayesiyle doğumdan başlayarak kurulmuş girift mali, sınai, ticari vb. “ortaklıklar” ya da açık deyişiyle işbirlikçilik ilişkileri.

“Uluslararası zemindeki yer” ile “işbirlikleri” önemli, çünkü, C.Bşk. önce şaka yaparak gibi, sonra giderek ciddileşerek “Şanghay Beşlisi”ni adres gösteriyor. Olur olmaz, ayrı konu; ama özellikle Suriye ve Irak’ta neredeyse karşı karşıya gelinen Amerikalıların 15 Temmuz’un asli faili olduğu inancı sarsılmaz ve Avrupalılarla polemikler ve sertlikleri artarken, hamleler ciddileşmektedir. Sıkışılmıştır, “denize düşülmüş”, “yılana sarılma” noktasına gelinmektedir. Hem içeride, hem dışarıda.

20 Kasım tarihli gazeteler Şanghay Beşlisi’ne aşk ilanı vesikası gibidir. Sanki Enver’in dümeni Alman yandaşlığına kırdığı günleri andırmaktadır. Ama tabii ki kolay değildir. Alın “Şanghay Neden Olmasın” manşeti atan Star’ın aynı birinci sayfasını, “Rusya ve Esad rejimi Halep’teki saldırılarda dün kentin tek çocuk hastanesini hedef aldı” yazmaktadır. “Şanghay Beşlisi”nin patronu Rusya’nın teşhiri yani. Rusya ile “Parlamentolar Arası Dostluk Grubu” için düğmeye basılmıştır, ama Milliyet’in bir haberinde Savunma Bakanı Işık, bir haftadır uçak uçurulamayan “ElBab konusunda sadece Türkiye’nin değil, Amerika ve Rusya’nın da bazı düşünceleri var. Konuyu masada ve iletişim yoluyla götürmenin gayreti içindeyiz” demektedir. Yani Rusya’yla problem yok değildir.

Bir de Rus Elçisi var, maşallah tam bir Türk, Türkiye’nin menfaatlerinin derdinde: “Türk Akımı’nı yaptırım tehditlerine karşı Ankara’nın AB’ye verdiği yanıt olarak algılıyoruz. C.Bşk. Erdoğan’a dış politika hamlelerini yaparken her şeyden evvel ülke menfaatlerini düşündüğü için minnettarız.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa