‘Anayasa-babayasa’ meselesi (9)

Kirvem,

Memlekette şu ya da bu nedenlerle işlerimiz hafif yollu bozulduğunda ya da can sıkıcı boyutlara ulaşıp hepten sarpa sardığında, vatandaş kimliğimizle ister istemez bittabii ki öncelikle üzülürken, diğer taraftan da bu nahoş durumlardan kurtulmanın yolunu yordamını bulmak için de el birliğiyle seferber oluyoruz.

Birinci Cihan Harbi’nde ilan edilen ve onun akabindeki yıllarda "seferberlik hikayeleri”yle büyüyen bir neslin ahvadı, onun torun ve torbaları olarak “seferberlik meselesi”ne yabancı olmadığımız gibi, ayrıca şu veya bu nedenlerle başımız sıkıştığında her defasında da “seferberlik türküleri” çığırıp duruyoruz...

Nitekim tam da şu sıralar “yeni” bir seferberlik faslının başladığını daha geçenlerde cumhurumuzun muhterem reisinin verdiği beyanatından öğrendik:

“Terör örgütlerine karşı, bir milli seferberlik ruhu içerisinde hep birlikte kararlılıkla mücadele edeceğiz”.

Kirvem, senin de bildiğin üzere çeşitli vesilelerle ülkemizin gündeminini oluşturan, bazen “milli seferberlik ruhu”, arada bir “milli birlik ve beraberlik ruhu” gibi kavramların “moda”sı şu bizim cennet vatanımızda hiç geçmediği gibi, keza bunun sihrine kendilerini kaptıran gelmiş geçmiş veya çiçeği burnunda bilumum devletlularımızın neredeyse tümünün de, ikide bir dillendirip durdukları bu “mübarek” kavram sanki bir nevi “can simidi” işlevi görüyor!

Aslında kullanıla kullanıla miadını doldurduğu halde yine de tedavülden düşmeyip, hatta tam aksine, “siyaset” alemimizin hepsi de birbirinden usta, biri yek diğerinden dirayetli bezirganlarınca şatafatlı cümleler eşliğinde giderek daha çok gündeme taşıanan bu kavramın milletçe belki de farkında olmadan medyunu mu olduk ne!

Mesela daha geçenlerde bir gece ansızın kapımızı çalan, kökü, kökeni “dini bütünler” tayfasına dayanan kimi “hain”lerin, saman altından su yürütüp, böylece milletin yüce meclisine, dolayısıyla devletimizin temeline dinamit koymaya yönelik bir “darbe girişimi”ni ağır bedeller ödeyip bertaraf edince, anında  “milli birlik sığınağı”na balıklama dalmaktan başka ne yapabilirdik ki!

Yenikapı ruhu...

Atalarımızın buyurdukları, ecdadımızın kulaklarımızdan incili küpe misali astıkları, “zorla güzellik olmaz” deyimine rağmen, yine de “vatan elden gidiyor” şaşkınlığı içinde “devletin ve milletin bütünlüğünü” korumak refleksiyle bilmem kaç milyon “yurttaş” güya el ele, yürek yüreğe soluğu Yeni kapıda alır almaz “tek ses, tek nefes” halinde “ruh” çağırma “seans”ına katıldık ama şimdilerde  memleket semalarında esen rüzgarlara bakıldığında; görünen o ki, bu Yenikapı ruhu, ne yazık ki çoktan “nane ruhu”na dönüştü!

İşte mal ayan beyan meydanda! Yıllar yılı kiminin paçası İspanyol pantolonu gibi geniş, kimininki golf pantolon misali diz hizasında, öteki tıpkı İskoç eteğini andırıyor, beriki de hepten şalvardan farksız diye diye elimizdeki terzi makaslarıyla, berber usturalarıyla kesip, biçip, kısaltıp, daraltıp eninde sonunda üstümüze başımıza uygun bir pantolon, bir ceket yapmayı beceremediğimiz gibi, şimdilerde de dertlerimize derman, sorunlarımıza çözüm üretecek “milli ve yerli” bir “anayasa” yapmak için güya kollarımızı sıvadık ama bu konuda da yaya kaldık!

Neden?

Çünkü yasaların yasası olan “anayasa”lardan ziyade “tekçi zihniyet” mağduru olan “babayasalar”ı fıtratımıza daha yakın bulduk vesselamın aleykum selam Kirvem!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çocukları öğüten çark

Çocukları öğüten çark

Yoksulluğun pençesindeki ailelerin çocukları tüm dünyada acımasızca emek piyasasına çekilirken, Türkiye kapitalizmi bu konuda en önde koşuyor. Çarklar köle koşullarında dönsün diye devlet gücünü seferber etmekten geri durmayan iktidar, milyon milyon işçileştirdiği çocukların da uzun ve ağır çalıştırılmasına, onlarcasının ölüme sürüklenmesine göz yumuyor.

2.3 milyon çocuk MESEM kapsamında günde 8-10 saat çalışıp ustalık belgesi aldı

15-17 yaş grubundaki neredeyse her 4 çocuktan biri çalışma hayatında

71 çocuk 2024'te çalışırken hayatını kaybetti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
16 Şubat 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et