Barut fıçısına çevrilen dünya nereye gidiyor?
Dünya, emperyalist devletler ve silah tekelleri tarafından barut fıçısına çevrilmiş halde. Hafta içinde Stockholm Barış Enstitüsü (SIPRI) tarafından yayımlanan rakamlara göre, 2012-2016 yılları arasında Doğu Blokunun yıkılması, Varşova Paktı’nın dağılmasından bu yana silah satışları rekor düzeye ulaşmış. Son beş yıl içinde silah satışı, bir önceki beş yıla göre yüzde 8.4 artmış.
Grafikler genel olarak “Soğuk Savaş”ın bitmesinden sonra silah satışı ve silahlanmanın artış yönünde ilerlediğini gösteriyor. Bu demektir ki, önümüzdeki yıllarda silah satışlarında yeni rekorlara tanıklık edeceğiz. Silah satışına ABD (yüzde 33) birinciliği, Rusya (yüzde 23) ikinciliği kimseye kaptırma niyetinde değil. Bu ülkeleri yıllara göre yerleri değişmekle birlikte Almanya, Çin ve Fransa takip ediyor.
En büyük alıcılar Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin ve Cezayir. Türkiye, Alman hükümetinin hazırladığı rapora göre, 2006-2010 yılları arasında en çok silah satın alan 15 ülke arasında 13. sırada yer alıyordu.
Bu verilere rağmen dünyadaki silahlanmayı tek başına silah alışverişinden ibaret görmemek gerekiyor. Bu sadece bir boyutu. Diğer önemli boyutu ise ülkelerin “savunma” adına silahlanmaya, ordunun eğitilmesi ve geliştirmesine ayırmış olduğu bütçelerdir.
“Bütçe yetersizliği” gerekçe gösterilerek sağlık, eğitim, sosyal gibi temel alanlarda kesintilerin yaptığı günümüzde, askeri bütçeler istikrarlı şekilde yükseliş içerisinde. Almanya İstatistik Dairesinin rakamlarına göre, 1999-2015 arasında dünya genelinde askeri harcamalar neredeyse iki katına çıkmış. Örneğin 1999’da toplam harcamalar 1093 milyar dolar iken 2015’te 1760 milyar dolara çıkmış. Gelişmeler bu artışın hızla devam edeceğini gösteriyor.
Özellikle NATO ülkelerinde...
Hafta sonu Münih’te yapılan 53. NATO Güvenlik Konferansının başlıca konuları arasında, NATO üyesi ülkelerin askeri harcamalarını en kısa zamanda gayrisafi yurt içi hasılalarının (GSYİH) yüzde 2’sine çıkarması yer alıyordu.
Zira, 2014’te Galler’de yapılan NATO Zirvesinde bütün üye ülkelere askeri harcamalarını GSYİH’nin yüzde 2’sine çıkarması zorunluluğu getirilmişti. Alman basınında yer alan haberlere göre, şu anda NATO ülkeleri arasında sadece ABD, İngiltere, Polonya, Litvanya ve kriz içerisindeki Yunanistan bu şartı yerine getiriyor. Bazı kaynaklar, Türkiye’nin 2014’teki askeri harcamalarının yüze 2.2 olduğunu ileri sürüyor. Ancak NATO kaynakları ve Alman basınında Türkiye’nin yüzde 2 kriterini yerine getirdiğine dair veri yok. Bu önümüzdeki dönem Türkiye’nin de askeri harcamalarını artırmak zorunda kalacağını gösteriyor.
Halkın cebinden alıp askeri alanlara yatırım yapması gereken ülkelerin başında Almanya da geliyor. ABD’nin bu konudaki eleştirilerini “teferruat” olarak tanımlayan Başbakan Merkel, bir bakıma “Para sorun değil” diyor.
Mesele Avrupa ve dünya üzerinde egemenlik yarışına dahil olma olunca parayı sorun görmeyen Merkel; sosyal alanlar, eğitim, sağlık söz konusu olunca rahat bir şekilde “bütçe yok” diyebiliyor.
Hesaplamalara göre, Almanya’nın 2024’e kadar yıllık askeri harcamalarını 75 milyar avroya çıkarması gerekiyor. Şu an bu miktar 36 milyar avro. Bu demektir ki, yedi yılda askeri harcamalar iki katına çıkacak. Dolayısıyla, önümüzdeki dönem pek çok ülkede “yüzde 2 kriteri” gerekçe gösterilerek sosyal haklarda, eğitimde, sağlıkta... yeni kısıtlamalar ya da ek vergiler gündeme getirilecek. NATO ülkeleri geçen yıl askeri harcamalara toplam 900 milyar avro harcamış. Almanya, askeri harcamaları artırırken aynı zamanda Avrupa’nın en büyük ordusunu kurmayı da gözüne kestirmiş durumda. Daha önce var olan asker sayısındaki üst sınırın kaldırılması da bunun işaretiydi.
Haftalık Die Zeit gazetesinin dün yayınladığı “Amerika için silahlanmak mı?” başlıklı yazıda, AB Komisyonu Güvenlik Danışmanı Michael Barnier’in hazırladığı rapora göndermede bulunarak, “Toplamında baktığımızda Avrupa en fazla askeri harcama yapan ikinci güç. Ancak ikinci askeri güç olmaktan uzak” diyor ve çözüm için AB çapında “askeri entegrasyonu” öneriyor. Yani tek tek ulus devletler yerine ortak bir Avrupa gücü ve yatırımlar...
Özetle, emperyalist rekabet gelinen aşamada, dünyanın pek ülkesi ve bölgesini barut fıçısına çevirmekle kalmamış, askeri harcamaları alabildiğince yükseltmiş ve bu yükselişin devam edeceğini gösteriyor.
Silahlanma ve militarizme dair gelişmeler dünyamızın, insanlığın büyük savaşlar ve çatışmalarla karşı karşıya olduğunu yeterince gösteriyor. Bu nedenle militarist politikalara, silah satışlarına, savaşlara karşı mücadele dünyanın her tarafında büyük bir önem kazanmış durumda.
Bugünden savaşa karşı mücadele örgütlenmediği takdirde yarın çok geç olabilir...
Evrensel'i Takip Et