24 Şubat 2017

'Hayır' cephesi tehditlere boyun eğmeyecek!

Referandumda “hayır” diyenlere saldırı, ana muhalefet partisi CHP’nin Sözcüsü Selin Sayek Böke’yi canlı yayında “ölümle tehdit” etmeye kadar vardı.

CNN’de, Şirin Payzın’ın programına katılan Böke’ye, canlı yayın sırasında kanalı arayan bir kişi tarafından, “Yaşamına son verilecek, evine gidemeyecek” tehdidinde bulunuldu.

Tehditçi bir meczup mu, fanatik bir “evetçi” mi, partinin izlediği gerilim siyasetinden vazife çıkaran sadık bir AKP’li mi? Bu henüz bilinmiyor. Ama bu tehdidin, referandumun gündeme gelmesiyle bağlantılı olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’dan başlayarak; “hayır” diyenleri, “teröristler”le, “vatan hainleri”yle aynı safta olmakla suçlamasıyla başlayan tartışma ile sıkı sıkıya bağlantılı oluğunu söylemek için pek çok neden var.

BÖKE’YE TEHDİT MÜNFERİT DEĞİL!

Böke’yi “ölümle tehdit”in öncesindeki gelişmeler de toplumda infial uyandıracak mahiyetteydi.

Örneğin;

-Manisa AKP İl Başkanı Yardımcısı Ozan Erdem’in, AKP’li gençlere “Eğer referandumda evet çıkmazsa iç savaşa hazır olun” çağrısı yapması,

-Antalya Başsavcı Vekili Cevdet Kayafoğlu’nun, sosyal medyadaki hesabından ‘hayır’ oyu verecek olanların PKK’ya destek olacağını ve PKK ile aynı muameleyi göreceklerini” belirtmesi, “Haberim yoktu demeyin” diyecek kadar pervasızlaşması,

-“Kardeş Kal Türkiye” grubunun kurucusu Bilal Erdoğan’ın kayınpederi, Orhan Uzuner’in, silahlı milis kurduklarını açıkça ilan etmesi ve kimsenin bu zata “Gel bakalım ne milisiymiş?” dememesi,

-AKP Küçükçekmece İlçe Başkanı Mustafa Korkut ile Belediye Başkanı Temel Karadeniz’in ilçe binasında çekilmiş fotoğraflarında bir uzun namlulu tüfeğin de görünmesi,

-Müjdat Gezen Sanat Merkezinin kundaklanması ve yakalanan kundakçının AKP’li olması, gibi gelişmeler dikkate alındığında, Selin Sayek Böke’ye ölüm tehdidinin bu saldırı ve tehdit silsilesinin üstünden gelmesi, Böke’ye yönelik “ölüm tehdidi”nin kendi başına, “münferit” bir olay olmadığını göstermektedir.

Tersine bu tür çağrılar ve eylemler, eğer bir merkezden emir almadan yapılıyorsa, en azından en yukarıdan oluşturulan ve referandumda “hayır” diyenlerin linç etmeye yönelik, “hayır demenin teröristlerle vatan hainleriyle aynı safta” olduğunu iddia eden propagandadan vazife çıkaranların marifeti olduğunu söylemek gerçeği ifade etmek olur.

‘HATTA HDP’LİLERİ’ BİLE ‘EVET’ DEMEYE ÇAĞIRIYOR!

AKP propagandasını “hayır” diyenleri teröristlerle aynı safta ilan eden tutumunun “hayır”a yaradığını iddia ederek, AKP’nin propagandasında daha yumuşak bir noktaya çekilmesini savunan basındaki “AKP perest” takımı, son günlerde Başbakan ve Cumhurbaşkanının söylemlerinin çok değiştiğini eski “Sert üsluplarını yumuşattıkların iddia etmektedirler.

Dün Hürriyet’teki köşesinde Abdulkadir Selvi basındaki bu tartışmaları köşesine taşıdı. Ve AKP propagandasının yumuşaması”nın, kanıtı olarak da önceki gün müteahhitlere konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediklerini gösterdi. 

Ne diyordu Cumhurbaşkanı bakalım:

 “Gerek AK Parti, gerek MHP, gerek CHP’ye gönül vermiş vatandaşlarıma, hatta HDP’ye gönül vermiş vatandaşlarıma sesleniyorum.... gelin 16 Nisan’da güçlü bir konsolidasyona gidelim!..” diyor Cumhurbaşkanı. Ama “evet için, yani kendi arkasında birleşilmesi için çağrı yaparken bile Cumhurbaşkanı ayırımcılıktan vazgeçmiyor; AKP, MHP ve CHP’li “vatandaşlara” çağrı yaptıktan sonra ekliyor; “Hatta HDP’ye gönül vermiş vatandaşlarıma sesleniyorum” diyerek, HDP’lileri “hatta” diyerek anıyor. Bir zamanlar Ermenilerden söz ederken, “Affedersin Ermeni” denmesi gibi. Şimdi de “hatta HDP’ye gönül vermiş vatandaşları” da “evet” demeye çağırıyor. 

Bununla da yetinmiyor Cumhurbaşkanı, ekliyor: “Açıkça söylemeliyim. Bir evet safı var bir de hayır. Kandil ne diyor? Gelin ‘hayır’da buluşalım diyor. 40 yıldır bu ülke bunlarla mücadele ediyor. Bunların çağrısı hayır oyuna. Burası çok önemli: Kişi sevdikleriyle beraberdir bunu unutmayın!” diyerek, ‘hayır’ safını PKK, FETÖ ile aynı olarak görmeye devam ettiklerini gösteriyor. Ki, Antalya Savcı Vekili, bundan vazife çıkarıp “hayır” diyenleri terörle “iltisaplı” diye dava açılacağını ilan ediyor!

HAYIR CEPHESİ DİK DURURSA, SALDIRGANLIK KENDİLERİNİ VURUR

Bütün bu “iç savaş çağrısı”, “Hayırcıları terörist diye yargılayalım”, “makamda silah gösterme”, “silahlı milisler kurulduğunu” ilan etme, “Kültür merkezi kundaklama”, “ölümle tehdit” gibi şeyler; bir bölümü somut hedeflere yönelik ve gerçekleşebilir olsa da asıl hedef “Hayır cephesini sindirme” amaçlıdır.

Nitekim CHP Sözcüsü Böke, “Demirden korksak trene binmezdik” diyor. Müjdat Gezen de “Bunlar bizi yıldıramaz. Gerekirse cumhuriyet için canımızı da veririz” diyerek saldırganlara meydan okuyorlar. Saldırının doğrudan hedefi olanların böyle açık ve cesur tutum takınması elbette ki takdirle karşılanacak bir tutumdur. Ancak bu saldırganların stratejik hedefi de en öndekileri yok etmek değil, “Hayır oyu verecek”, “evet diyenlerle de her gün yüz yüze gelen ve onlara “Neden hayır demek gerektiği” tartışmasına girişecek olan geniş kesimlerdir.

Elbette ki, ‘hayır’ cephesinin geniş yelpazesi ve Türkiye’nin cuntalar, sıkıyönetimler ve OHAL’lerden geçe geçe bugüne geldiği dikkate alındığında bu tür tehditlerin, kurt masallarının, korkuluk sallamaların “evetçilerin” ve onların stratejistlerinin beklediği gibi,  “hayır” cephesini sindirmesi kolay olmayacaktır. Hatta bu girişimlerin ters tepme ihtimali daha yüksektir. Ki, bunun belirtileri de yok değildir. 

Bu yüzden de mücadelenin önünde yer alan merkezi ve yerel sözcülerin, merkezi ve yerel siyasi erkin, emekçilerin ileri kesimlerinin, geniş halk kitlelerinin önünde dik duranların, tehditlere boyun eğmeyen, yığınlara örnek olacak bir çalışma hattında durmaları belirleyici önemde olacaktır. 

Eğer en öndekilerden başlayarak “hayır” cephesi saldırılara, tehditlere boyun eğmeyen bir tutum izlemeyi başarırsa, “evetçiler”in, tehdit ve saldırı girişimleri dönüp kendilerini vuracaktır. 

Evrensel'i Takip Et