Kirvem,

Son zamanlarda “milli irade” denen bir laf kimi devletlularımızın ağzında sakız misali ha babam de babam çiğnenip duruyor; işin “irade” faslını es geçersek, beri taraftan da bu “milli”lik sınırının nerde başlayıp nerelere kadar uzadığına dair doğru dürüst bir kerteriz noktası da bulunmadığı halde, yine de gökten sanki zembille inen bu “milli irade” söyleminin çevresinde tıpkı bir nevi avara kasnak gibi boşu boşuna dönenip duruyoruz...

Payitahtımız Ankara’nın yüksek yüksek  tepelerinde on beş yıldan beri “taht” kurmuş muhterem zevatın, kim bilir  hangi kör kuyudan iğneyle kazıp akabinde de sözde günyüzüne alay-ı vala ile çıkardıkları bu kavramla yetinmeyip, buna ilaveten ayrıca peşine bir de “yerli ve milli” kulpunu takınca, memlekette her şeyin tam anlamıyla yolunda gideceğini hesapladılar ama nafile!

Nafile, zira on beş yıllık tek tabancalı iktidarlarının gelip dayandığı şu günlerde, memleket sathında gelişen tatsız tutsuz olaylara bakılırsa; görünen o ki, mili, yerli yamalarla dikilen bu çizgili pijamanın sadece modası geçmemiş, aynı zamanda da halkımızın nezdinde de zerre kadar kıymeti harbiyesi mafiş!

Nitekim tam da şu günlerde yurttaşlarımızın tümünü aynı mesafede kucaklayacak yeni bir anayasanın devreye girebilmesi için, hepsi de elhamdülillah birbirinden değerli olan bilumum vatandaşlarımızın referandum yoluyla verecekleri kararın arifesindeyken, tercihlerini “evet” ten yana kullanacaklarını beyan eden “vatansever” kadrolarla, aksini savunup, dolayısıyla “hayır” demeyi planlayan “hain”lerin arasında kopan vaveylanın bini bir para ise, demek ki bu referandumun istikbali hayli karanlık!

Neden?

Çünkü ülkemizin meselelerini çözmek için bunun yeni bir anayasayı kaleme almaktan geçtiğini beyan eden yetkili ağızların dün folluk folluk gezerek yumurtladıkları laflarla, bugün bu bapta verdikleri “fetva”ların neredeyse tümü, tam anlamıyla çelişkiler yumağının sanki çatlak aynası!

Vee...daha düne kadar “tek adam” ve “milli şef” yönetimlerinin katarlar dolusu “fiyasko”larını birbirinin peşi sıra “doksan dokuzlu tespih taneleri” gibi dizip, böylece tekçi idare tarzını paspas misali yerden yere vururken, şimdilerde ol devran değişince, bunca zamandan beri yarım yamalak da olsa kendi kulvarında yürüyüp giden “parlamenter” yapının orasından burasından tıraşlayıp, “alengirli formüller”le kuşa çevirip, sonra da bunun yerine dolambaçlı yollarla tek adamlığa kırk türlü takla attıracak kertede “usta”ca manevralarla dünyada eşi menendi olmayan bir idare tarzına doğru inşallah yelken açmak için çırpınıyoruz...

Üstelik yarın neyin nesi, kimin fesi olacağı henüz bilinmediği gibi, keza bu konuda halka, ya da namıdiğeriyle “sokaktaki vatandaşlar”a doğru dürüst aydınlatıcı bilgi verilmezken, diğer yandan yakında yapılacak referandum sonucunda “hayır” oylarının bir tekinin bile ülkemizi içinden çıkılmaz badirelere doğru sürükleyeceğini, mikser misali karıştırıp parçalayacağını, bunu da gün yirmi dört saat memleketin hemen hemen bilumum televizyonlarından nağmeler eşliğinde dillendirip duran, dahası da çoğulcu demokrasiden, düşünceyi ifade özgürlüğünden yana zerre kadar nasibini almamış, alamamış böylesine “çarpık bir zihniyet”in varlığı, belki de üzerine tir tir titrediğimiz “milli birlik ve bütünlük” masalının bu gidişle tümden şapa oturacağının sanki kötü habercisi midir, kim bilir Kirvem!

Evrensel'i Takip Et