Fabrikadaki kadınlar tuvaletinin kapısından referandum notları
Fotoğraf: Envato
Umutvar olmamak için hiç bir neden yok! Çokça söylendi; bunca propaganda tekeline, devlet ve sermaye olanaklarının bunca akıtıldığı ‘evet’ kampanyasına, işyerlerine bakan ve milletvekili davet ederek, olmadı ‘Evet demezseniz işten atarım’ diye tehdit ederek korkutmalara, kaygı, korku ve yılgınlık yayarak oy toplama çabalarına rağmen sandıktan çıkarta çıkarta yüzde 51 “evet” çıkartabildiler. Aralarında AKP’nin kalesi olarak görülen illerin de olduğu büyük illerin “hayır”ı, şaibelerin ve hile hurdaların her gün bir yenisinin açığa çıkması ise cabası.
Boşuna değil “Hayır, biz kazandık” lafı...
Kadınlar cephesinden sayısal bir analiz yapmak kolay ve bu koşullar altında çok olanaklı değil. Ancak son 3 aydır yüz yüze geldiğimiz kadınların anlattıkları, ülkenin farklı bölgelerinden kadınlarla tartışmalar yürüten kadınların gazetemize ve “ekmekvegul.net”e aktarımları, yazılan mektuplar, toplantılarda ve sohbetlerde ortaya çıkan tablo şöyle bir gerçeği ortaya koyuyor. Özellikle işçi havzaları -ki buralar aynı zamanda AKP’nin oy havuzu olarak da değerlendirilmesine neden olacak biçimde son 10 yıldır istikrarlı bir biçimde AKP’ye oy veren yerler- kadınların kocalarına, babalarına, ağabeylerine, patronlarına rağmen “hayır” oyu kullanacaklarını ifade ettikleri yerler oldu.
16 Nisan’ın ertesi günü işçi servislerindeki suskunluğu bozanların referandumda “hayır” oyu kullanmış olan kadın işçiler olduğuna ilişkin izlenimler aktarıyor kadınlar. Cesaretle ve öz güvenle şaibeleri, sonuçların AKP için nasıl bir hezimet olduğunu, bundan sonra ne olacağına ilişkin fikirlerini yüksek sesle dile getiriyorlar.
Denizli’de büyük bir tekstil fabrikasında açıktan “evet” oyu kullanma çağrısı yapan patron ve ustabaşlarının denetimi altında fikirlerini tartışamayan kadın işçiler, kadınlar tuvaletinin kapısının arkasına yazılar yazarak yürütmüşler tartışmalarını. O tuvaletin kapısı kadınların neden “hayır” demek gerektiğini fabrikadaki koşullardan şikayetlerle, çocuk istismarı ve şiddet rakamlarıyla, “hayır” diyeceğini söyleyen işçilerin vardiyalarının ve servislerinin değiştirilmesine duydukları öfkeyle, birbirlerine attıkları laflarla bir tartışma panosuna dönüştürülmüş. Kimisi tahmin ettiği oy oranını yazmış, kimisi “Reisi seviyoruz” yazmış, kimisi eline geçen bir “hayır” broşüründen, bildirisinden alıntı yazarak cevap vermiş, kimisi bir gün önce facebook’tan okuduğunu söylediği bir bilgiyi paylaşmış, kimisi o bilginin yanına “yanlış biliyorsun o iş öyle değil” cevabını yazmış...
17 Nisan sabahına kadar baştan aşağıya yazıyla ve tartışmayla dolan tuvalet kapısına ise en son bir rujla şunu yazan kadın işçinin söylediği şu olmuş işte Denizli’de: “Ben demedim mi size, yıkılıyor kaleler :)”
İşyerlerindeki korkunç baskı ve korkutmalara rağmen yaratıcı yöntemlerle fikir beyan edip, fikir öğrenme çabasının çok güzel örneklerinden biri işte bu.
Şu 3 aylık süre içerisinde anayasa değişikliğine ilişkin kamusal tartışma olanaklarından her anlamda yoksun bırakılan kadınlar, kendi kamusallıklarını yaratma başarısı gösterdiler. Kuaförler, bakkallar, dernekler, çocuklarını bekledikleri okul bahçeleri, erkeklerden farklı olarak sadece kendi fikrini ifade etmeye değil, karşısındakinin fikrini değiştirmeye de dönük bir çabayı gösterip alanlarını genişletmeye çalıştıkları yerler oldu.
Ve kadın hareketi de bu sürece damga vuran eylemlerle, “hayır” sözünü, sadece bir referandum tartışması olmaktan çıkarıp kadınların hayatına, emeklerine, bedenlerine kasteden bir düzene itiraz noktasına çıkarma başarısıyla ve sokağı bırakmayan birlikteliklerle çok önemli bir yerde duruyordu. Sadece kadınlar açısından değil, herkes açısından...
Denizli’deki işçi kadınların ne yapıp edip sözlerini söylemenin bir yolunu bulmasıyla, kadınların OHAL koşullarında ne yapıp edip sözlerini sokakta söylemekten vazgeçmemesi... Denizli’deki işçi kadının rujla yazdığı “Ben demedim mi size, yıkılıyor kaleler:)” öz güveniyle, referandumun hemen sonrasında sokak eylemlerinde “Kadınların ‘hayır’ı biter mi sandın” öz güveni arasında bir bağ var. Kadınların “hayır” gerekçelerinin meşruiyeti ve hayatiliği farklı kesimlerden geniş kadın kesimlerini ortaklaştırıyor. Bu ortaklaşmayı güçlendirmek için sözümüzü geniş tutmayı sürdürmeye, kadınların yaratıcı bir biçimde açmaya çalıştıkları tartışma alanlarının kapanmasına izin vermeden devam ettirmeye ihtiyacımız var...
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52