15 Haziran 2011 03:58

12 Haziran seçimleri: AKP ve Blok

12 Haziran seçimleri: AKP ve Blok

Fotoğraf: Envato

Paylaş

12 Haziran seçimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar, çeşitli açılardan analiz edilmeyi gerektiren bir tablo ortaya koydu.

Öncelikle, artık refleks haline gelmiş iki algı biçimine dikkat çekerek başlayalım. Bunlardan biri, tüm seçmenleri, her türlü çelişkiden azade sosyolojik bir bütün olarak varsayan ve bir odaya kapanarak seçime giren parti ve adaylara oy veren bir jüri gibi gören kolaycı anlayış.

Büyük oranda medya ortamında üretilmiş olan bu anlayışı kanıksamış olanlar son seçimleri analiz ederken de, bunun doğal bir sonucu olarak şöyle düşündüler: “Seçmen AKP’ye bir dönem daha tek başına iktidar şansı verdi ama, başkanlık, tek başına anayasa değişikliği gibi seçeneklerin önünü kapatarak da önemli bir mesaj verdi. CHP’ye de, ‘Kılıçdardoğlu açılımından ötürü seni ödüllendiriyorum ama daha fazla değişime ihtiyacın var, bu halini tam da tutmadım’ dedi.”

Sayıları konuşturmaya dayalı bu yaklaşımın diğer partilerin durumuna dair neler söyleyebileceğini kestirmek güç olmadığından burada noktalayarak, refleks haline gelmiş ikinci algı biçimine geçelim. Bu da, AKP’nin aldığı yüzde 49.9’luk oy karşısında, “Bu halk adam olmaz”, “Bizim halkımız koyun, koyun” diyerek kendini rahatlatmaya çalışan, halktan kopuk, bir ölçüde nihilist, “bezgin solcu” yaklaşımıdır.

Bu marazlı yaklaşımları paranteze alarak bir kenara koyduktan sonra devam edelim. Bu seçimlerin en özgün yanının, muhalefetin merkezine oturmaya aday Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku olduğunu seçimler öncesinde söylemiştik. Seçimler sonucunda 36 milletvekili ile Meclise girmeyi başaran Blokun bu başarısında pay sahibi olan herkesi kutluyoruz. Blokun bundan sonra nasıl bir siyasi yapı ile varlığını devam ettireceğini önümüzdeki dönemde daha net göreceğiz. Ancak şimdiden şunu söyleyebiliriz ki Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blokuna seçimlerde destek vermiş olan kesimler, bu güç birliğinin kökleşerek ve daha etkin biçimde, Türkiye’de bütün ezilenlerin güvenini kazanarak iktidara alternatif bir politik merkez olmasını da talep etmiş oldular. Bloku oluşturan siyasi parti ve güçler şimdi bunun gereği için çaba gösterme sorumluluğu ile yüz yüzeler.

12 Haziran seçimlerinin diğer partiler açısından ortaya çıkardığı sonuçlara dair notlara başka bir yazıda devam etmek üzere şimdi de, her ne kadar tek başına anayasa değişikliği hedefine ulaşamamış olsa da, oylarını arttırarak üçüncü döneminde yüzde 49.9 gibi önemli bir başarıya imza atmış olan AKP’nin aldığı sonuca ilişkin saptamalarımızı sıralayalım:

-AKP’yi tek başına iktidara getiren 2002 seçimleri, hatırlanacağı gibi 2001 ekonomik krizinin etkilerinin sıcak biçimde hissedildiği bir süreçte gerçekleşmişti. Daha önce iktidar olmuş partilerin barajın altında kaldığı bu seçimlerde, koalisyonsuz biçimde istikrarlı bir iktidar arayışı diğer etkenlerle birlikte AKP’yi tek başına iktidara taşıdı. Aradan geçen yıllarda işsizlik, yoksulluk gibi gerçeklikler ortada olsa da, AKP’yi iktidara taşıyan kriz sonrası ortaya çıkan yeni zeminde, AKP’nin altındaki halıyı çekecek kadar güçlü bir fay kırılması henüz yaşanmadı. “İstikrar Sürsün, Türkiye Büyüsün” sloganını kullanan AKP, ona destek veren yoksullar açısından hâlâ, düşük bir ateşte de olsa ‘tencerenin kaynadığı’ bir dönemin iktidarını temsil etmektedir.

- Ana muhalefet partisi CHP, Kılıçdaroğlu dönemiyle birlikte de, halk tarafından bir iktidar seçeneği olarak görülmemiştir. Önceki dönemlerde din ve Kürt sorunu gibi konulardaki kutuplaşmacı siyaseti, ‘Cumhuriyet mitingleri’ gibi çıkışlarıyla AKP’yi güçlendiren bir çizgi izleyen CHP, bu seçimlerde görece bu çizginin dışına çıkmıştır, ancak Türkiye’nin çözüm bekleyen temel sorunlarını çözecek bir politika ve programa sahip olmamasının da sonuçlarını yaşamıştır.

- DP, DYP, BBP, Saadet Partisi, Has Parti gibi partiler artık halk tarafından, verilen oyun önemli ölçüde boşa gideceği partiler olarak görülmektedir. Oyları iyiden iyiye eriyen bu partilere, bir önceki seçimlerde oy vermiş olanlar, 12 Haziranda, iktidar partisine yönelmişlerdir.

- Dini cemaatler, rahat örgütlenme imkanları bakımından oylarını bölmeyerek AKP çatısı altında birleşme siyaseti izlemiştir.

-Hazineden aldığı devasa seçim yardımı ve sahip olduğu devlet imkanları, belediyelerin olanaklarının AKP için harekete geçirilmiş olması da, 12 Haziranda AKP’nin “göz dolduran” bir kampanya gerçekleştirmesinin dayanakları olmuştur.

- AKP’nin hem Türkiye geneli, hem de tek tek kentler bazında dile getirdiği projeler de, ona oy sağlayıcı bir faktör olarak iş görmüştür. “Hizmet” propagandasının bir karşılığı vardır ve olmaktadır. - Emekten, halktan yana siyaset yapanların zayıflıkları da, AKP iktidarını hem rahatlatan, hem de güçlendiren bir başka faktördür.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa