26 Ağustos 2017

Her şey, muhalefeti sindirmek ve 'Tek Adam'ı güçlendirmek için!

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümeti, ülkeyi KHK’lerle yönetme kararlılıklarını sürdürüyor. Medya, yargı ve kamuda çalışanlar başta olmak üzere Türkiye’nin halklarının başının üstünde bir “Demokles Kılıcı” olarak kullanılan kararnameler zincirine iki kararname daha eklendi.
Dün Resmi Gazete’de yayımlanan 693 ve 694 sayılı KHK’lerle;

-    120’si üniversitelerden olmak üzere 922 kişi kamudaki görevinden ihraç edildi,
-    Diyarbakır merkezli Dihaber ajansı, Gazete Şujin ve Rojeva Medya gazetesi kapatılarak yayın araçları Hazineye devredildi.
-    Milletvekillerine işledikleri suçlardan dolayı, dokunulmazlıklarının olup olmadığına bakılmadan soruşturma açılabilecek. Soruşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülecek. 
-    Milli İstihbarat Teşkilatı ve Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu cumhurbaşkanına bağlandı.
-    Artık MİT Müsteşarı hakkında soruşturma yapılması cumhurbaşkanının iznine bağlı olacak.
-    Milli Savunma Bakanlığı ve TSK’de istihbarat hizmetleri MİT tarafından yürütülecek.

ÖZGÜRLÜKLERİ AYAK ALTINA ALMAYA DEVAM EDİLİYOR!

Resmi Gazete’de yayımlanan iki KHK’de elbette ki her biri ayrı bir yazı konusu olabilecek pek çok ayrıntıda düzenleme yapılıyor. Bunları haber sayfalarımızda okuyacaksınız. Burada KHK’lerdeki en dikkat çekici olanları özetledik. 

Bu kararlara bakıldığında; alınan kararların, “terörle mücadele”, “FETÖ ile mücadele” ile bir ilgisinin olmadığı, ama tersine; özgürlükleri sınırlayan “tek parti tek adam rejimi” adımlarını  güçlendirecek, iktidara muhalefet eden medya kuruluşlarını hedef alan, milletvekilinin dokunulmazlığını sınırlayan ve iktidarın keyfiliğini güçlendiren önlemler olduğu görülmektedir. Ama burada en önemli değişiklik; MİT’in ve “İstihbarat Koordinasyon Kurulu”nun başbakandan alınıp cumhurbaşkanına bağlanmasıdır. Bu vesileyle, MİT müsteşarının dokunulmazlık zırhı kalınlaştırılmış, MİT’in yetkileri de genişletilmiştir. CHP sözcüsü bu durumu, başbakanlığın içinin boşaltılarak, “boşbakanlığa dönüşmesi” ve “Abdülhamit düzenine geçiş” olarak değerlendirdi.  

Böylece, iki kararnameyle cumhurbaşkanının yetkilerine yeni ve önemli bir yetki daha eklenerek, MİT’in etki alanının genişletilip MİT müsteşarının dokunulmazlığı güçlendirilirken, milletvekili dokunulmazlığında bir gedik daha açılmıştır. Dahası, üç Kürt medya kuruluşu kapatılıp yayın araçlarına el konulmuş, böylece basına ayar verme ve baskı altında tutma adımları da sürdürülmüştür. 

Yani iki kararnameyle; özgürlüklere yeni sınırlar getirilip “tek adamı” güçlendirme adımları atılırken, muhalefet güçlerini sindirme önlemlerine yenileri eklenmiştir. 

OHAL’E VE KHK’LERLE YÖNETİME HAYIR!

Artık siyasetteki gelişmeleri az çok gerçekçi bir çizgiden izleyen hiç kimsenin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümetinden, ‘Bir gün OHAL’i kaldırır, KHK’lerle ülkeyi yönetmekten kendiliğinden vazgeçer’ biçiminde bir beklentisi kalmamıştır. Cumhurbaşkanı da bunu saklamıyor; “Ülke huzur ve güvene kavuştuğunda OHAL kaldırılacaktır” gibi OHAL’i kaldırmayı belirsiz bir zamana, belki de bu iktidar oldukça hiçbir zaman olmayacak bir geleceğe ertelenmektedir. Hükümet de karşılaştığı her sorunu KHK’lerle çözüp Meclisi devre dışı bırakmak için hiçbir fırsatı kaçırmayarak, ülkeyi OHAL ve KHK’lerle yönetme hevesini göstermektedir. 

Ama OHAL ve KHK’lerle yönetim, demokrasi güçleri ve talepleri için mücadele eden toplum kesimleri tarafından tepki ile karşılanmakta; “OHAL’in kaldırılması ve KHK’lerin iptal edilmesi” talebi her geçen gün daha yaygın biçimde ifade edilmektedir. Nitekim, referandum ve Adalet Yürüyüşü’nde her kesimden halk, çeşitli vesilelerle, “OHAL ve kararnamelerle yönetime hayır” demeyi öne çıkartmıştır.

Bugün Çanakkale’de başlayan Adalet Kurultayında da, pek çok tartışmanın; “tek parti tek adam rejimi” ve  “OHAL ve KHK ile yönetme” ile “adalet talebi” arasındaki sıkı bağa dikkat çeken bir eksende yoğunlaşacağından şüphe yoktur.

Bu ve bugüne kadar ortaya çıkan gerçekler göstermektedir ki, “OHAL’in kaldırılması ve KHK’lerin geri çekilmesi”, Türkiye’nin, “tek adım rejimi”ne karşı çıkan, demokrasiyi, özgürlükleri savunan güçlerinin “OHAL ve KHK’lerle yönetime” karşı mücadele etmeleriyle mümkündür. 
Bu yüzden, bu son iki KHK ile devreye sokulan uygulamalar; demokrasi güçlerinin “OHAL’le yönetim” ve “tek adam rejimi”ne karşı mücadelesinin önemi ve aciliyeti olduğu kadar, bu mücadelenin güçlerinin ortaklaşması için daha büyük bir gayretle çalışma zorunluluğunu da hatırlamıştır. 

Evrensel'i Takip Et