'Atma Recep din kardeşiyiz' meselesi (2)
Fotoğraf: Envato
Kirvem
Dört sene içinde terörün köküne kibrit suyu döküp diri diri mezara gömeceğini belirten Kılıçdaroğlu’nun bu söylemi karşısında; kimi vatandaşlarımız, hani amiyane deyimiyle daha dereyi görmeden uzun, beyaz donlarını sıvayıp, tirşe eşofmanlarının morumsu uçkurunu çözüp, bunun heyecanını, sevincini peşinen yaşamayı düşlerken, aniden esen bir rüzgarın ardından umutları savrulup gitti.
Nitekim Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasının hemen akabinde, Beştepe sırtlarındaki koltuğunda oturan cumhurumuzun başı, bu tür boş laflarla peynir gemisinin yürümediğini belirttip, ardından da “Sen kimsin ya dört yılda neyi bitireceksin” diyerek kendi üslubunca yağıp gürledi!
İmdii...işin hepimizce bilinen bu faslını bir kenera dehledikten sonra, milletçe sormamız gereken soru şu: Anamuhalefet lideri kimliğiyle ortalarda gezinen bu zatı muhteremin bol kepçeden destursuz atıp tuttuğu bu laf karşısında cumhurumuzun başkanının tiz perdeden verip veriştirdiği böylesine bir tepki acaba doğru muydu?
Özüme kalırsa doğrunun da ötesinde, yerden göğe kadar da haklıydı!
Haklıydı...çünkü bu gibi durumlarda, yani haddini, hukukunu bilmeyip, bir bakıma durduk yere hemen her şeye “maydanoz” kesilip, dolayısyla boylarını fersah fersah aşan lafları orada burada uluorta dillendirenlere, yeri, zamanı geldiğinde hadlerini bildirip “siga”ya çekmek, hem doğru, hem de önemliydi...
Evet, herkes haddini hukukunu bilmeliydi; cumhurumuzun başının hemen her fırsatta gün yirmi dört saat fasılasız dİllendirdiği gibi, kimileri sözde gazeteci kılıklı “kalemşorlar”, kimileri uyduruk diplomalarının gölgesine sığınıp laflayıp duran “akademisyen” lakaplı densizlerin yanı sıra, ayrıca “yerli ve milli” hassasiyetlerden yana nasibini yeterince alamamış zavallıların cemi cümlesi, hıyanet “çete”leriyle bir taraftan “al takke ver külah” yarenliği içindeyken, öte yandan da ülkemizin gündemine yıllardan beri lök gibi çöken bu “mesele”nin özellikle son günlerde alınan ilave tedbirlerle, insansız hava araçlarıyla bugün, hatta bugünden de yakın bir vakte kadar kesinlikle yer ile yeksan edileceği yetkililer tarafından “aççık-seççik” belirtildiği halde, bu işin, bu “sorun”un dört yıl içinde çözülebileceğine dair “Atma Recep din kardeşiyiz!” misali atıp tutmak; herkesin, hele hele ülkemizin hangi taşını kaldırsan altından elhamdülillah “adalet” fışkıracak kadar adil hukuk sistemini inatla görmezlikten gelip, bunun yerine Ankara’dan peşine taktığı bilumum hain, bölücü, sergerde, işsiz gücsüz tayfasıyla dirsek dirseğe İstanbul’a doğru tabanvayla yürümek acaba neyin nesi, hangi zelil düşüncenin subliminal” ifadesi?..
Üstelik ülkemizin her tarafını örümcek ağı misali fırdolayı sarıp sarmalayıp böylece “istikbalimiz ve istiklalimize” göz diken “gavurlar”ın kahir ekseriyeti sanki yetmezmişçesine, aynı kıbleyi paylaştığımız din kardeşlerimizin bir kısmının da aslında kuyumuzu kazmaya kalkışan zalimler olduğunu maalesef tam da şu günlerde özellikle güney sınırlarımız boyunca yaşarken, aynı zamanda da “anca beraber, kanca beraber” diyerek hemen neredeyse her konuda hesapça “dost”, keza “müttefik” bellediğimiz kimi devletlerin de şu sıralar tufasına gelişimiz belki de “kader” imiz mi ne!
Eğer öyleyse?
Ehh o zaman batsın bu kara bahtımız Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30