Külliyen mafya
Fotoğraf: Envato
Sokakta aldım haberi…
Eve dönünce, tembihe uydum… Merakla okumaya başladım:
“Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istifasını istediği belediye başkanlarından Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur, bugün saat 17.00’de basın toplantısı düzenleyerek, görevinden ve partisinden istifa ettiğini duyurdu.” (30 Ekim 2017)
Başkanın buyurduğu gibi, “İrade-i külliye” tecelli etmiş… diyecektim ki…
Haberin devamında anladım; vaziyet öyle değilmiş…
Tamam aşinaydık:
Washington’a, al papazı ver papazı… çağrıları…
ABD ile Reza Zarrab pazarlığı… İddiaları…
Gözaltı… Tutuklama kodlu rehin alma…İddiaları…
Önce tutuklama, sonra suç uydurma… İddiaları…
Almanya ile tutuklu takası…
İddiaları…
Sık sık… Sık sık… Torba niyetine mütemadiyen büzülse de ağızları… Şer güçlerinin şayiaları dinmiyor…
İddialar iddiaları kovalıyordu…
AİLESİ TEHDİT EDİLEREK İSTİFA ETTİRİLİYORSA…
Ve fakat… Yine de pes!..
Bir kentin… Düzeltiyorum: Bir büyük şehrin belediye başkanı cebren görevden alıkonduğunu…
‘Zorla istifaya mecbur bırakıldım, izahatıyla,’ bildirdi milli iradeye:
“… Ailenize, evinize kadar ulaşan baskılar, hatta tehdide varan müdahaleler var. Bu katlanılacak bir durum olmanın ötesine geçmiştir.” (30 Ekim 2017)
Kim bunu diyen?
AKP’li Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur…
Geçmeyelim… Dikkatle altını çizelim:
Hıçkırıklara boğularak “istifa”ya neden ve nasıl mecbur bırakıldığını açıklayan Ahmet Edip Uğur ne diyor?
“… Ailenize, evinize kadar ulaşan baskılar, hatta tehdide varan müdahaleler var. Bu katlanılacak bir durum olmanın ötesine geçmiştir.”
Yani?
Şu:
Ben esasında istifa etmezdim… Ancak baskı ve tehditler ailemi hedef alınca katlanamadım… Onlara zarar verilebileceği endişesine kapıldım… Korktum… İstifa ediyorum.
Demeye getiriyor, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı…
KAMU GÖREVLİSİ GÖREVİNİ YAPAMAZ HALE GETİRİLMİŞ…
Şantaj ve tehdidin menziline aileyi de yerleştirerek, istenileni yapmaya mecbur bırakmak…
Alenen mafyacılık değil mi!?
Beyanlarını esas alacaksak, Balıkesir B.Ş. Belediye Başkanının da bi’nevi mafyöz usullerle istifaya mecbur bırakıldığını söyleyebiliriz…
Olan bitene ‘Düpedüz haydutluk’ tepkisi de kabul edilebilir…
Halbuki kahramanımız, vaktiyle, AKP’den gelen istifa çağrılarına tevazu ile cevap vermişti:
“İrade-i külliye ne derse o olur…”
İrade-i külliye?...
Münafıklara uymayın… Yanlış adreslere sapmayın…
İrade-i külliye, ezcümle, Allah’ın emir ve iradesi, demek…
Melih Gökçek’in -en nihayetinde- demirini kesen malum “Emir”i değil, Allah’ın emrini işaret ediyordu, Balıkesir’in Başkanı…
Görünen o ki, araya başka kuvvetler girmiş…
Ve Ahmet Edip Uğur için:”Netice de göreve devam etme imkanı bizler için ortadan kaldırılmıştır.”
TERÖR TAM DA BUDUR
Türkçe sözlüklerde terörün karşılığında,’yıldırı’ yazar…
Korkutarak yıldırma...
Balıkesir Belediye Başkanı da ‘yıldırı’ya uğradım…
Yıldırdılar, görev yapamaz hale geldim, açıklamasında bulunuyor:
“Göreve devam etme imkanı ortadan kaldırılmıştır.”
Ortadan kaldırılan ne?
“Göreve devam etme imkanı”
Kimin?
Halkın seçtiği kamu görevlisinin…
Kamu görevlisinin kamu görevini yerine getirme imkanının ortadan kaldırılması…
“Ailesine kadar uzanan baskı ve tehdit”le istifaya zorlanan Balıkesir Belediye Başkanı, söz konusu beyanıyla sadece yakınmıyor…
Edip Uğur, adeta suç duyurusunda bulunuyor…
Tabii… “Aileye kadar uzanan baskı ve tehdit”ler de milli iradenin icap ve hudutlarına dahil değilse…
AA DAHİL, SARAY MEDYASI BAŞKANIN “TEHDİTLE İSTİFAYA ZORLANDIM” AÇIKLAMASINI GÖRMEDİ…
Başlık yeterince açık…
Balıkesir B.Ş. Belediye Başkanının, nasıl bir ülkede yaşadığımızın beyanı olarak okunacak istifa gerekçelerini, Saray’ın maiyetindeki medya, okur ve izleyicisinden sakladı…
Başkanın açıklamalarını duyunca “havuz”a daldım…
Y. Akit, Yeni Şafak, Milliyet, Sabah, Vatan, Akşam, Star, Güneş gazetelerinin internet siteleri, Başkanın maruz kaldığı muameleye dair anlattıklarını yok saydı… Vermedi.
İstifa haberine en geniş yer ayıran karar [gazetesi].com’un haberi kullanışı ise dikkat çekiciydi…
Karar, pozisyonu ile örtüşen çizgide değerlendirmiş…
Mesela Başkanın şu cümlelerini okurlarına iletmekte sakınca görmemiş:
“Kamuoyunda seçimle gelen seçimle gider prensibimiz rafa kaldırılmış, emirle gider şeklinde algılanmaya başlanmıştır.”
“Millet iktidarından devlet iktidarına mı dönüşüyoruz sorularını sormak istiyoruz.”
“Demokrasi açığı her zaman cari açıktan da önemlidir.”
Karar’ın hani neredeyse tek sakladığı, Başkanın istifaya baskı ve tehditle mecbur bırakıldığına dair açıklamaları olmuş…
“Kamu” ajansı olarak AA ise yine şaşırtmadı; haberin esasını sansürledi...
SATIR ALTINDAN NOTLAR…
AKP’NİN ATATÜRK’Ü KEŞFETMESİNİN HİKMETİ
Sır değil. Tayyip Erdoğan’ın dili ‘Atatürk’ telaffuzuna pek yatkın değil(di.)
Gazi… Mustafa Kemal… Yetiyordu ona…
Dili geçmiş ifadesi boşuna değil…
Dikkatle kaydedenlere bakılırsa, ‘Atatürk’ü sökmüş gibi…
Sahiden de sanki sık kullanmaya başladı…
Bunu maiyet medyasından da test edebilirsiniz…
Misal. Odatv, “Sabah’ın başına taş mı düştü” başlığı attı (29 Ekim 2017)
Şaşkınlığının sebebi, Sabah’ın bu yıl 29 Ekim’i geçen yıla kıyaslanmayacak çapta büyük, manşetten görmesi…
Star Yazarı Ardan Zentürk, nedense, Atatürk’e övgüler dizdi...
Yazısının başlığı hayli manidardı:
“Kurtulun artık şu Atatürk kompleksinden...” (30 Ekim 2017)
Nagehan Alçı, “Atatürk’ü sevmek”yazılaması yaptı… (30 Ekim 2017)
Alçı yazar, Atatürk’ü tutucu Kemalistlerden kurtarıp, 15 Temmuz iklimiyle Atatürk sevgisi üretmekten dem vurdu…
Sahi ne oluyor?
Pek emim değilim ama… Galiba iki şık var…
İlki seçim taktiği:
Bilhassa kentli, Atatürk hassasiyetli seçmenleri tavlamaya dönük…
İkincisi, stratejik:
Şimdiye kadar pek çok egemen çevrenin yaptığı gibi, kendine göre bir Atatürk portresi üretmek ve sosyopolitik emelleri çerçevesinde işlevlendirmek…
Seçim yatırımı bana daha kuvvetli ihtimal olarak görünüyor…
Fakat doğrusu, “bağımsızlık,” “antiemperyalizm” demagojilerinden ekmek yemeye çalışan AKP için kitle yedeklemede Atatürk’e de görev biçilmiş olabilir…
AKP’nin son zamanlardaki Atatürk dillenmesi eğer tesadüf değilse…
Şayet bu gözlemler doğru ise…
İktidarın Atatürk’ü öpmeye meyil göstermesi boşuna değil…
İzlemek lazım…
İYİ PARTİ KİME ‘İYİ’ GELİR?
Ali Kenanoğlu, Evrensel’de, “İyi Parti’nin oy deposu CHP’dir” (27 Ekim 2017) diye yazdı.
Doğrusu ben arkadaşımız kadar cesur olamam.
Böyle iddialı konuşmayı ziyadesiyle erken bulurum…
Fakat ben de İyi Partinin -iddialarının arkasında durmayı becermesi halinde- CHP’ye pek iyi gelmeyebileceğini düşünüyorum…
Bilhassa kentlerde…
Bilhassa meşhur kıyı şeridinde…
AKP’yi durdurabilmek için CHP’ye mecbur hisseden sağcı seçmenin İyi Partiye kayması, özellikle yerel seçimlerde CHP’de kritik kayıplara yol açabilir…
İyi Partiye ne kadar yarar bu kayma, kestirmek zor…
Ancak CHP’den İyi Parti lehine muhtemel akışın AKP’nin hanesine yazacağı muhakkak…
İyi Partinin esas olarak muhalefetin oy potansiyeline ortak çıkması halinde… AKP’ye mesafeli modern, kentli sağcı seçmeni çekmesi, AKP’yi mesela Antalya’da rahatlatabilir…
Belki de ilk kez, İzmir için sahiden neden olmasın, dedirtebilir AKP’ye…
Tabii vaktiyle liberallerin AKP için oynadığı rolü, kimi ulusalcılar da İyi Parti için oynaması da beklenebilir...
Ataol Behramoğlu’nun İyi Partiye kredi açmadaki cömertliğini paylaşmaya aday çıkmayacağını kim söyleyebilir?
Çok su kaldır bu öneriler isabet kaydetme emareleri gösterirse…
Peki CHP sahiden resmedildiği gibi İyi Partinin aşındırma etkisini hissederse ne yapar?
Hakim reflekslerine bakarak, CHP’nin hiç yapmaması gerekeni yapabileceğini, ‘iyi’ce sağa oynayacağını bekleyebiliriz…
Bütün bu ihtimalleri önceleyen soru, elbette İyi Partinin siyasi dengeleri etkilemeye muktedir kuvvet olup olamayacağı…
Ama hepsi bir yana, galiba İyi Parti ile şunu göreceğiz:
Merkez sağ gerçek mi, efsane mi?
Merkez sağ parti ihtiyacını karşılaması beklenen İyi Partinin (hâlâ) üstüne oturabileceği merkez (sağ) var mı,öğreneceğiz…
AKP’nin ‘merkez’i ne kadar değiştirdiği, eski siyasi norm ve normali ne kadar kendine benzettiği tartışmasının sınama ve sağlamasını bir de bu sayede yaparız belki…
- 'Zamanın Ruhu' söyle bize: Sputnik’ten Sabah’a; grev kırıcıları ne yana düşer, bizim eski Beko İşçisi Kamber ne yana?.. 30 Eylül 2023 04:17
- ‘Beşli Çete’nin Nihat Özdemir’i ile İbrahim Çeçen Akbelen’de hayatı katlediyor ey insanlık… Desek, hedef mi göstermiş oluyoruz?.. 29 Temmuz 2023 04:40
- Muhasebe aynasına bakarak iğneli fıçıda dertleşme yazısı: Anlatılan sizin de hikayeniz olabilir mi? 18 Temmuz 2023 04:10
- Soner Yalçın’a Sözcü’deki okuru da sormalı: Kılıçdaroğlu’nu elimine etme karargahı olarak gösterilen, RTE’nin “Eski Özel Kalem Müdürü” Hasan Dağcı’nın yalısını yurt edindiğin iddiası doğru mu? 06 Mayıs 2023 04:38
- "Kılıçdaroğlu kazanamaz" yargısına iman ederek "millet"i devirmeye kalkmak, muhalefeti bölerek "Erdoğan kazansın" demenin Akşenercesi olur!.. 04 Mart 2023 04:22
- Atacağım hiçbir başlık, bu alengirli işleri izah edemez, isterseniz buyurun bir de siz deneyin… 24 Aralık 2022 04:48
- Otopsi Masası Raporu 2: Hulki Cevizoğlu gibi ikametgahını Saray’ın Bekçi Kulübesine aldıran ‘Ulusalcılar’ bakın kime benziyor… 10 Aralık 2022 04:27
- Otopsi masası raporu: Ahmet Hakan "gereğini yapıyor" olmanın gözünü çıkarırken, "yayın yasağını savunan genel yayın yönetmeni" olarak tarihe geçti 03 Aralık 2022 03:32
- Embedded Cüneyt (Özdemir) "Z Kuşağı"nı Saray'a "iliştirme" mesaisinde 03 Eylül 2022 04:20
- Halkı, basın özgürlüğü mücadelesiyle dayanışmaya çağırdığımız destek kuvveti saymakla yetinmeyelim… Medyanın demokratikleştirilmesi mücadelesinin kurucu öznesi, ikinci asli ayağı olarak örgütlemeyi tartışalım… 13 Temmuz 2022 04:40
- Rasim O. Kütahyalı herhangi bir devlet kurumunun elemanı mı? Değilse, neden ‘devletin bazı kurumlarındaki üstadlarımız’ diyor? Kim bu üstadları? 07 Haziran 2022 04:10
- İmamoğlu otobüsü devirdi – 2: Sol muhalefetin huzuruna Özkök ve Alçı ile çıkmanın, Cem Küçük ile ‘sivil ölüm’ mahkûmu 'Barış akademisyenleri’ni ziyarete gitmekten ne farkı var!.. 17 Mayıs 2022 00:06