‘Patronuma söylemeyin beni işten kovar’
Fotoğraf: Envato
Bu yazı, sigarayı özendiriyor diye Cem Yılmaz’ı dava eden bir profesörün çevreye zehirli gaz salacak olan bir tesisin tanıtım elemanlığını yapmış olması haberi üzerine beni geçmişe taşıdı ve yazının şekillendirilmesine sebep oldu.
Bilemiyorum, insanlar bu denli bilinçsiz nasıl olabiliyor! Her şeyden önce nasıl oluyor da, öğretim üyeleri çeşitli tanıtım programlarında ya da reklamlarda yer alabiliyor! Öğretim üyelerinin reklamlarda ya da tanıtım programlarında yer alması, açıktır ki bazı pop parçalarında rol alan dansçılar misali, projenin halk nezdinde etkisinin güçlendirilmesini amaçlamaktadır.
Bir öğretim üyesi reklam ya da tanıtım programının içeriğinin üzerinde bir etki oluşumu yaratabilmek için bir programda yer alıyorsa, halkın bu reklama ya da tanıtıma inanmaması gerekir. İşin öğretim üyesinin algılama ve içine sindirme meselesine gelince, bu konu bizzat kendisi ile ilgili olduğu için değinmeyeceğim.
Bu yazının başlığı, yıllar önce Cumhuriyet Bilim-Teknik ekinde yer almış bir yazının başlığıdır. Yazının konusu şöyle: Hacettepe Üniversitesinde bir öğretim üyesi, Orta Anadolu’nun bir yöresinden çok sayıda kanser hastasının gelmesi üzerine konuya eğiliyor ve durumun o bölgenin toprak özelliği ile ilgili olduğunu saptıyor. Bunun üzerine araştırmalarını derinleştiren hoca, bu konu ile ilgili bir Amerikalı profesörün de zamanla araştırma yapmak üzere bölgeye gelmiş ve araştırmalarının sonucunda yayın da yapmış olduğunu saptıyor.
O esnada ABD’de bu konuda yapılan bir kongreye katılan profesörümüz konuyu anlatırken vaktiyle Türkiye’ye gelmiş ve araştırma yapmış olan ABD’li profesörün sert tepkileri ile karşılaşıyor. Bunun üzerine daha ufak bir toplantıda, yanında da ABD’li profesör varken, aynı konu üzerinde yapılan tartışmalarda profesörümüz meseleyi yine açtığında ABD’li profesörün “Bunları nereden buldu?” gibisinden bir tepkisi ile karşılaşıyor. Bu tepki üzerine profesörümüz derhal çantasından kitabı çıkartıyor ve bizzat ABD’li öğretim üyesinin yazısını kendisine göstererek, “Bunları sizlerden öğrendim” mealinde bir cümle sarf edince, ABD’li profesör kulağına eğiliyor ve, “Lütfen bunları patronuma söyleme, beni işten kovar” ricasında bulunuyor. Meğer, ABD’li profesör kendi ülkesinde de kanser yapıcı madde ile üretim yapan bir firmaya danışmanlık yapıyormuş.
Benzer duruma vaktiyle Bergama’daki altın madeni üzerinde kazı faaliyeti yapan firma ile ilgili olarak bizzat tanık olduk. Şöyle ki, sonraları Eğitim Sen ile birleşmiş olan Öğretim Elemanları Sendikası olarak bizler siyanürle altın madeni çıkarılıyor konusunu anlamak ve kamuoyuna yansıtmak için Bergama’ya gitmiştik. Fabrikanın yaklaşık iki yüz metre uzağında bir köy kahvesinde köylülerle konuşurken, köylüler bize ÇED raporu için bir profesörler heyetinin geldiğini ve uygun rapor verdiğini söylediler. Bununla yetinmeyen köylüler musluklardan akan çamurlu sudan örnekler getirdiler ve bir bakıma bize öğretim üyelerinin nasıl böyle davrandıklarını sordular. Bu soru karşısında bizim verecek yanıtımız maalesef yoktu.
Sonra bölgenin yetkilileri ile yaptığımız temasta, halkın tepkisinin önlenmesi için yukarıdan baskı geldiğini ve yöreye buna karşılık muntazam yol yapılması vaadi aldıklarını söylemişti. Ne hazindir ki, döndüğümüzde, altın madenini işleten firmanın verdiği iftar yemeğine yöre halkının tepki göstermeyip, tam tersi, gittiğini öğrendik! Demek, ulusal ve milli halk yığınının böyle bir yeteneği varmış!
Zaman öyle değişiyor ki, Yunan medeniyetinin önemli filozofu Platon’a göre devlet yönetimine geçecek kişilerin faziletli ve bilge kişi olması gerekirdi. Hani biraz uzaktan örnek vermek gerekirse, neredeyse dünya hakimi konumundaki ABD’nin başkanını şöyle bir düşünelim. Demek, bilgelik ve fazilet zamanımıza gelene dek yerini “zamane faziletlere”(!) bırakmış! Basından edinilen bilgilere göre,bu zat bugünlerde zorunlu sağlık denetiminden geçecekmiş. Demek ki, ne de olsa, ABD kabile değil, kurumları iyi-kötü çalışan bir devlet. Büyük devletlerde kurumlar yerleşmiş olduğundan en üst yöneticiyi dahi sorgulayabiliyorlar ve gerektiği durumda sağlık kontrolüne dahi sevk edebiliyorlar. Böyle bir mekanizma ülkenin selameti açısından hayırlı olsa gerek!
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33
- Boğaziçililer günü 28 Eylül 2024 05:07
- Cinayetin siyasallaştırılarak, perdelenmesi 21 Eylül 2024 04:40
- AKP’nin özü netleşiyor 14 Eylül 2024 04:45
- AKP, politikalarını düzeltebilir mi? 07 Eylül 2024 04:56
- Siyasetin derinliği! 31 Ağustos 2024 03:37