Rehine gazetecilikten kurtulma yolları
Cambridge Analytica’nın yarattığı sarsıntı daha bitmemişti ki Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 200 yerel televizyon kanalının sahibi Sinclair Broadcast Group fiyaskosu gündeme oturdu.Grup bünyesindeki haber sunucuları can sıkıcı sorumsuzluk ve tek taraflı habercilik anlayışının ülkeyi mahvetmesinden endişe duyduklarını ifade eden, bunun demokrasi için ne kadar tehlikeli olduğuna dikkat çeken bir metni birebir okudular*. Metnin içeriği ortak kaygıları yansıtıyor gibi görünse de dili Trump’un medya karşıtı görüşleriyle birebir örtüşmekteydi.Farklı vurgularla ve mimiklerle okusalar da aynı cümleleri tekrar etmeleri, sunucuları ellerindeki metni okumak zorunda olan rehine görüntüsünden kurtaramadı. Yalnızca iki sunucu metni okumayı reddetti. Huffington Post’a konuşan ismini vermeyen bir sunucu izleyicilerin arayıp sürekli hakaret ettiklerini, istifa etmeleri yönünde baskı kurduklarını ancak sözleşmeleri gereği bunu yapamayacaklarını söyledi. Bir başka sunucu ise insanlar daha özgür bir medya istiyorlarsa öncelikle kanun yapıcılar üzerinde baskı kurmalılar zira rekabetin ortadan kalkmak üzere olduğu uyarısını yaptı. Sebebi, Sinclair Broadcast Group’un Tribune Media’yı satın almak için 3.9 milyar dolar teklif vermesiydi (Bazı ülkelerde medya para ediyor). Bu satın alma gerçekleşirse muhafazakar eğilimli Sinclair Group, seçim dönemi özel anlaşma yaptığı Trump’ın da desteği ile ülkenin en büyük medya grubuna dönüşecek.
İktidarın medya gruplarını çeşitli yollarla kontrol etme çabası bize özgü bir durum değil. Hatta ABD örneğine bakarak neyse ki bizde en azından yerel medyada yoğunlaşma yok diye sevinebiliriz. Sevinmeyelim çünkü her ne kadar Türkiye’de yerel medya başka ülkelerdeki kadar etkili olmadığı için göz ardı edilmiş olsa da kontrolü bir o kadar kolay. 15 Temmuz sonrası zaten muhalif görünen pek çok gazete ve televizyon kapatıldı, kalanlar Basın İlan Kurumundan gelen resmi ilanlara muhtaç, muhalif gazeteciler ise soruşturmalar ve ceza davalarıyla cebelleşmekte. Kocaeli Koz Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Yeliz Koray “Yerim Destanınızı” başlıklı yazısı nedeniyle geçtiğimiz hafta 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. AKP’nin yerel medya üzerindeki etkisi, seçim zamanı gazeteleri, televizyonları ne kadar verimli kullandığı malum yani tek grup çatısı altında olmadıkları için yerel medyanın daha özgür hareket edebildiğini düşünmek hatalı olur. Daha da ötesi biz ana akım elden gitti diye üzülürken, ülkeyi İstanbul ve Ankara’dan ibaret zannederken, başka yerlerden hiç haber alamayacağımız günlerin yaklaşıyor olması. Haber ajanslarının tümünün iktidarın kontrolüne geçtiğini düşünürsek nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlayabiliriz. Haftalardır felaket tellallığı yapıyoruz, seçim yaklaştıkça Türkiye’de gazetecilik yapmanın çok daha zorlaşacağını öngörmek için müneccim olmaya gerek yok. Peki, ne yapmalı? Okurundan, sivil topluma herkesi işin içine katan çözüm önerileri dile getiriliyor, bence hepsi çok değerli ancak bugün için biraz fazla iyimserler. Benim önerim önce gazetecileri kurtarmaktan yana. Bunun için de ulusaldan yerele gazetecilerin bir an önce örgütlenmesi, en azından bir sendikaya kayıt olması en pratik çözüm. Üstelik kimseye haber verme zorunluluğu olmadan e-devlet üzerinden iki tıkla mümkün. Mesleğe yıllarını vermiş gazetecilerin kapının önüne konup yerlerine kısa yoldan köşeyi dönen yandaş abi / ablalarına özenen yeni mezunların istihdamının önlenmesi, mesleğe yeni başlayanlar da dahil olmak üzere,özlük haklarının korunmasından editoryal bağımsızlığa kadar pek çok konu bu çatılar altında tartışılabilir. Sendikaya üye olamayan işsiz gazetecileri de kapsayan bir dayanışma ağı kurulabilir.
Gazeteciliğin ne olduğu, nasıl yapılması gerektiği konusunda sanılanın aksine bir uzlaşma yok, olmazsa olmaz gazetecilik değerleri çok kolay bir şekilde ideolojik barajlara, geçmiş hesaplara takılıveriyor. Üç kişi bir amaç uğruna bir araya gelse üçüncü gün kavga çıkıyor. Abartarak ifade ediyorum elbette ama o üç kişi de ancak tutuklu gazetecilerin özgür kalması için bir araya gelebiliyor. Son yıllardaki deneyimlerimiz ancak birlikte mücadele edersek bir şeyleri değiştirebileceğimizi gösterdi. Gazetecilerin tek elden çıkan metinleri yayımlamaya ya da okumaya zorlandıkları ve ABD’dekinin aksine bunun dalgasını bile geçemeyeceğimiz günlere hızla giderken, “Orada dur!” diyebilmenin tek yolu önce durdurabilecek güce sahip olmamız gerektiğinin bir an önce farkına varmak.
* Tüm sunucuların aynı metni okuduğu videoyu ve tartışmaları izlemek için tıklayın
Konuyu Türkiye’den yalnızca TRTWorld’ün haberleştirmesine ne denir bilmiyorum, metne Türkçe altyazı eklenmiş.
Evrensel'i Takip Et