Anlayamadıklarımız
Fotoğraf: Envato
Enflasyon rakamları ürkütücü düzeyde yüksek çıktı, bu tabloya ilaveten değerleme kuruluşunun not düşürmesinin de döviz yükselişini tetikleyeceği doğaldır. Türkiye için olduğu kadar, bizzat siyasiler için de fevkalade kritik seçimin arifesinde ortaya çıkan bu tablo hiç de şaşırtıcı olmasa gerek. Bu tablo yanında, önlenemeyen işsizlik sancısı, atanamayan emekçilerin çığlığı, heyecanla atama bekleyen öğretmen adayları dururken sözleşmeli öğretmen istihdamına yönelmek ilk bakışta anlaşılamaz gibi geliyor. Oysa düşünce boyutumuzu biraz gerilere çekip, tüm bu gelişmelerin uygulanan IMF-Derviş programının kritik dönemeçlerde nelere kadir olabileceğini göstermesi açısından aslında anlaşılabilir olduğunu görürüz. Anlaşılmadık olan, maalesef, siyasilerimizin bu gidişin son durağını algılayamadan günlük politikalarla ekonomi açısından elverişli dönemi har vurup harman savurarak heba etmiş olmalarıdır.
Enflasyon ve faizler ters yönlü ayarlanarak, enflasyonu baskılamak amacıyla faizleri yüksek düzeyde tutmak dış yatırımcı için fevkalade kârlı ortam hazırlarken, iç yatırımcı için elverişsiz ufuk sergiliyordu. O zaman düşünmemiz gerekmez mi; bu program içte ekonomik yatırımları canlandırarak temel göstergeleri makul düzeye çekmek yerine, niçin geçici önlemlerle dış tasarrufa aşırı abanarak ucuz balonla siyasi yaşamımızı sürdürmeye çalıştık, üstelik bu politikalarla içte üretebileceğimiz katma değerleri dış dünyaya aktardık, bir de buna döviz ödedik? IMF-Derviş programının amacı acaba Türkiye’yi dış kaynaklı finansal ve maddi yatırım merkezleri için elverişli piyasa konumuna getirmek mi idi? Paramızın olağanüstü değer kaybını anlayamadığını itiraf eden ilgili bakan bu süreci nasıl oldu anlayamadı ve hâlâ yerinde duruyor, anlayamıyoruz!
Yüksek eğitim ve araştırma kurumları bir toplumun en üst düzeyli sinir sistemi olan beyin mesabesindedir. Üniversite tüm diğer kurumlardan çok farklıdır; bu camia gelenekleri olan, uzun süre boyunca binbir emek ve külfetle belirli seviyeye gelmiş akademisyenlerden oluşan bilim ve araştırma topluluğudur. Akademi, 1982 yılında Doğramacı tarafından uygulamaya koyulmuş olan YÖK uygulamasıyla tarihsel yarasını almıştır. Bugün akli rüştünü kazanamamış gence seçme ve seçilme hakkı verilirken, dünya bilim alemi ile ilişki içinde olup onunla kıyasıya yarışa girmiş olan akademisyenlere kendi kurumlarına yönetici seçme özgürlüğünün verilmemiş olması ülkemiz ve toplumumuz için züldür. Sürecin böylesi patolojik ilerleyişinde akademi bugün getirildiği noktada hemen tümü ile işlevsizleştirilmektedir. Doğramacı tahribatını Fethullah örgütünün üniversiteler üzerindeki operasyonu izledi, günümüzde ise hemen hiçbir komite ya da akademik kurul toplantı ve çalışması olmadan bireysel tasarrufla kuruma yapılan müdahale anlaşılır gibi gelmemektedir.
Ekonomi çeşitli alanlarda çok ciddi sinyaller verirken, seçime doğru yapılan seçim yatırımları siyasi etik açısından olduğu kadar, ekonomik yaklaşım olarak da yersizdir, yanlıştır. İşin etik boyutunu tartışma yeri burası değildir, zira yasalar her daim güçlünün yanında olduğuna göre burada bir yanlış yok denebilir. Denebilir de; bu yola girilmişse, vatandaşları “Güçlünün değil, haklının galip geleceği” tekerlemesi ile oyalamamak gerekmez mi? İşin ekonomik boyutu ise önemlidir. Şöyle ki, son seçim vaatleri, her zaman görüldüğü gibi, anlık önlem ya da sözde çarelerle günü kurtarma yönteminden başka bir şey değildir. Bir esnaf vatandaşın fevkalade veciz şekilde ifade ettiği gibi, ekonomiyi işler hale getirmeden her vergi ertelemesi ya da taksitlendirmesi fazla bir çözüm olamaz. Ekonominin düzeltilmesi salt esnafı değil, bütçeyi de kurtarmaz mı? Hazine arazisi üzerine yapılmış binalarla ilgili olarak getirilen çözüm ise, çözüm değil, gelecek seçimlerde başka vaatlere açık pozisyon olarak konuyu ileri dönemlere aktarma politikasından başka bir şey değildir. Zor durumda olan vatandaşlara söylenecek bir sözüm olamaz, ama devletin ciddiyeti ve vatandaşa sadakati, insanları günlük politikalarla oyalamadan, haklarını koruyacak ve rahat ve huzura kavuşacak gerçek ve kalıcı politikalar üretmekle ölçülür.
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33
- Boğaziçililer günü 28 Eylül 2024 05:07
- Cinayetin siyasallaştırılarak, perdelenmesi 21 Eylül 2024 04:40
- AKP’nin özü netleşiyor 14 Eylül 2024 04:45
- AKP, politikalarını düzeltebilir mi? 07 Eylül 2024 04:56