25 Mayıs 2018 00:15

Eğitim fakülteleri ve öğretmen yetiştirme: Bilmem kaçıncı değişiklik

Eğitim fakülteleri ve öğretmen yetiştirme: Bilmem kaçıncı değişiklik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1997’de başlayan bir furya ile eğitim fakülteleri, öğretmen yetiştirme programları ve öğretmenlik formasyonunda kaç değişiklik yapıldığını sayamadım, sorsanız YÖK de üç gün arşivleri incelemek zorunda kalacaktır.

Ana soru eğitim öğretimde, okul başarısında MEB ne kadar sorumlu ise bir o kadar belki daha fazla sorumluluk da YÖK’te ve benim de mensubu olduğum eğitim fakültelerinde bulunuyor. “Bakanlık ve YÖK söylüyor, biz de duruma uyarlanmaya uğraşıyoruz” demek tek tek biz eğitim fakültesi öğretim elemanlarını kurtarmaya yetmez, aksine inanmadığımız durumlarda, bilimsel uygunluğu ile ilgili eksiklikleri gördüğümüzde ne yaptık, hangi dirençleri gösterdik, bunlarla yüzleşmek zorundayız.

Öğretmenler ve öğrenci aileleri için de bu söylediklerim geçerli. Herkes durup seyrederse 1-Başkan emreder, 2- Bakanlık ona göre düzenleme yapar, 3-YÖK başkanı ve bakanlıktan gelecek emirlere bakar, 4- Biz de YÖK’ten gelen emirleri harfiyen uygular duruma düşeriz.

O zaman da buraya üniversite veya fakülte denemez, bizlere de öğretim elemanı sıfatı biraz fazla gelir.

1995’lerden başlayarak DB-Dünya Bankası ile, Kemal Gürüz ve Barbaros Günçer ile başlayan değişiklik süreçlerinde hangi süreç analizi yapılmıştır, daha önceki programların eksi ve artıları değerlendirilmiştir, eksiklikler düzeltilmiş, olumlu yönleri geliştirilip desteklenmiştir, hiçbiri belli değil.

Son karar son on beş güne ait. Gelecek yılın programlarını, ders içeriklerini, kazanımlarını, haftalık konu başlıklarını, ders yol yöntemlerini, ölçme değerlendirme yollarını sisteme yüklememiz istenirken bir de baktık ki toptan tüm eğitim fakülteleri programları değişmiş. Normal yıl içinde ve öğretmenlik formasyonları da dahil edilirse ki, bu kaynaktan da on binlerce öğretmen atanıyor, son 20-25 yılda öğretmen yetiştirme ve eğitim fakülteleri programları ile ilgili herhalde 20-25 civarında değişiklik yapıldı (25’den bile fazla sayıda olabilir, gerçekten kaç değişiklik yapıldığını ben sayamadım).

Hepsi de yanlış değil ama bozuk bir saatin, hatta durmuş bir saatin 12 saat üzerinden 24 saatte iki kez doğru göstermesi gibi, bir gerekçe ve ciddi bir reform sürecine dayanmayan, el yordamı veya kişisel deneyim ve kararlara dayalı bazı doğrular da elbette var. Geriye kalan YÖK’ün mutlak otoritesi ve yetkiyi ele geçirenlerin mutlak keyfiyetine teslim olmuş durumdayız.

En baştan YÖK gibi bu kadar siyasi güce bağlı ve merkezi bir zihniyet zaten üniversiteleri üniversite olmaktan, fakülteleri fakülte olmaktan çıkartıyor. Biçim içeriği de yok saymış, en azından çok değersizleştirmiş oluyor.

Buradaki temel bir yanlış böyle bir anlayışın; akademik özerklik ve bilimsel özgürlüklere dayalı  üniversite ve fakülte oluşumunu, böyle bir değeri eğitim fakültelerine fazla görmesi, “Siz bu işleri bilemezsiniz, biz merkezden planlayacağız, siz de uygulayacaksınız (Sizin aklınızı, biliminizi, mühendisliğinizi biz yeterli ve değerli bulmuyoruz)” temel yanlışıdır. Bırakın meslek bilgisi derslerini, alan bilgisi ve genel kültür derslerine kadar belirlenmiş her dersi YÖK belirlemiş durumda. Hadi zorunluları bir yana bırakalım, seçmeli derslerin bile hangileri olacağı ve içeriği belirlenmiş durumda.

Ayrıntılara bakılırsa alan öğretimleri ayrı ayrı olduğu halde, tekrar program geliştirme veya alan eğitim öğretimi gibi dersler fazladan ve hatalı olmuş. Seçmeliler arasında pek çok kültürel ders, örneğin Türk musikisi bile öngörülürken müzik ve jimnastiğe dair bir şey yok. Sanat tarihi, uygarlık tarihi, kozmoloji, jeoloji ve coğrafya gibi derslerin genel kültür dersleri arasında yer alması gerekirken bunların yer almaması, diğer yandan bazı derslerin “Türk kültür coğrafyası”, “Türk sanat tarihi” gibi etnosantrik sınırla ve yaklaşımla adlandırılması uygun olmamış.

Özlü bir eleştiri yapılırsa; eğitim fakülteleri MEB’e bağlı eski 2-3 yıllık eğitim enstitülerinin yeni bir formu, dahası biraz da etnosantrik bir forma olmuş ki, artık eskisi de olmadığına göre, bunun günümüzde bir anlam veya karşılığı bulunmuyor.

BAZI DOĞRULAR

Keyfi de olsa elbette bazı doğrular da var. 20 yıldır ihmal edilen çok temel bazı dersler öğretmenlik müfredatına yeniden girmiş oldu. Meslek bilgisi alanında EĞİTİM FELSEFESİ ve EĞİTİM SOSYOLOJİSİ yeniden ortak zorunlu dersler arasına girdi. EĞİTİM PSİKOLOJİSİ çeşitli adlar altında zaten vardı. Böylece öğretmenlik için üç elzem ders tüm programlarda yer alıyor. Eğitim bilimi, rehberlik, ölçme değerlendirme. eğitim sistemi ve okul, sınıf yönetimi ile birlikte öğretim ilke ve yöntemleri, öğretim teknolojileri-materyal tasarım, alan öğretimleri ve öğretmenlik uygulamaları zaten vardı.

Kısaca birkaç öneride bulunulursa; etnosantrik dersler yerine bunların evrensel olarak adlandırılması ve verilmesi, fakültelere tüzel bir kişilik tanınması, en azından alan derslerinin bir kısmı ile seçmeli gruptaki derslerin bölümlerin kararına bırakılması daha yerinde olurdu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa