'Şehir hastaneleri' meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Son günlerde birbirinin peşi sıra inşa ettiğimiz “şehir hastaneleri” sayesinde artık karada, havada, tabii ki denizde de bizlere ölüm mafiş!
Binaların temellerini “yerli ve milli” çimentolarla, keza yine “yerli ve milli” kum ve mıcırlarla, yine keza “yerli ve milli” duygularla karıp, koz helvası kıvamında yoğurduktan sonra hepsini beş yıldızlı otel konforuyla halkımızın hizmetine sunduk, sunuyoruz elhamdülillah!
Ayrıca... En doğru, en isabetli teşhisleri, neredeyse anında gözler önüne serecek tıbbi cihazların hepsini yerine göre Çin ya da Maçin’den veya imal ettikleri modern alet edevatlarla, robotlarla işlerimizi kolaylaştıracak bu baptaki ürünleri Japonya’dan; çekik gözlü, kısacık boylu ahalinin yaşadığı Kore’den, en önemlisi de arada bir laf ola beri gele kabilinden de olsa sözde “papaz” olduğumuz ama gerek ekonomik alanda, gerekse siyaset sahnesinde yörüngesinde “uydu” misali dolanıp dolaştığımız “Sam Amca”mızın “gavur icadı” olan cihazlarıyla donattığımız hastanelerin kuruluş sermayelerini de, “yap, işlet, devret” modeliyle bu hepsi de birbirinden “ahmak”, hepsi de tümüyle “dangalak” olan gavurların sırtlarına yükleyip, böylece ne denli “uyanık”, ne denli işinin ehli siyaset bezirganları, ekonomi uzmanları olduğumuzu kanıtladık, kanıtlıyoruz çok şükür!
Nitekim tamı tamına on altı yıldan beri ülkemizin hangi yönde ve hangi “dava” peşinde koşmasının kendilerince daha “doğru” olduğunun sihirli koordinatlarını direkt ya da dolaylı şekilde empoze eden “tek”çi iktidar sevdalılarının, gari neredeyse tekrarlana tekrarlana kabak tadı veren “Durmak yok, yola devam” tekerlemesiyle ardı ardına kurdelelerini kesip, dolayısıyla yüce milletimizin hizmetine sundukları tünel, yol, metro, köprü falan feşmekan bilumum yapıların neredeyse tümünün maddi kaynaklarını Gavuristan diyarlarından temin ettikten sonra her birinin işletmesini, daha da doğrusu gelirlerini sıkı sıkıya yapılan “at pazarlığı” sonucunda bilmem kaç yıllığına “yerli ve milli” olmayan paralar karşılığında “garanti” verip, sonra, buralardan geçen veya geçmeyen bilumum vatandaşlarımızın ceplerine fatura etmek, sosyal hukuk devletimizin şanına nasıl yakışmasın ki!
Babadan, dededen kalma asırlık hastanelerimizin artık miadının dolduğunu, son kullanma tarihlerinin sonuna gelindiğini, tıpkı şu ya da bu bahanelerle milletimizin yarısını kendi işkembelerince “hain” damgasıyla yaftalayıp, geriye kalan kısmını da “milli ve yerli”, ehh tabii ki “makbul” vatandaş safında değerlendirip, bir bakıma üzerine tir tir titrediğimiz “milli bütünlüğümüzü” parça pinçik ederken, aynı şekilde de hastanelerimizin bir kısmını da kim bilir kimlerin “rant” hesaplarına peşkeş çekip, ardından da bunların yerine “şehir hastaneleri” adı altında ama şehirlerimizin kuytu yerlerinde, hani deyim yerindeyse kuş uçmaz kervan geçmez yörelerinde inşa edip böylece halkımızın sağlığına derman olmak ne asil bir yaklaşım!
Memleketimizin bitip tükenmeyen meselelerinin halli için tam da şu sıralarda seçim sandıklarına yönelmek üzereyken, maalesef her zamanki gibi yakamızdan bir türlü düşmeyen “dış güçler”in el birliğiyle tezgahladıkları komplolar sonucunda hortlayan “enflasyon” nedeniyle, zaten sinir küpüne dönüşmüş halkımızın özellikle “ruh” sağlığını, bundan kellim şehir hastaneleri acaba ne derecede koruyup kollayacak, bunu, kendi payıma hiç mi hiç bilemiyorum Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30