23 Kasım 2018

İş cinayetlerini azaltmak mümkün mü?

21 Kasım günü Zonguldak’ın Kilimli ilçesinde “ruhsatsız” olduğu tespit edilen İsmail Aygün’e ait maden ocağında metan gazı patlamasında 3 işçi hayatını kaybetti, biri ağır 2 işçi de yaralandı.

Patlamada hayatını kaybeden işçilerin, Evren Cinemre (38), Adem Elibaş (50), Uğur Göktaş (29) olduğu belirtildi.

Meydana gelen iş cinayetinden, maden işçilerinin kaderi haline gelen ölümlerle ilgili bir dram da çıktı.

Uğur Göktaş’ın babası Osman Göktaş’ın da 21 Haziran 2009’da Uğur Göktaş’ın hayatını kaybettiği ocağın 30 metre ötesindeki kaçak madende hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Dahası 2009’daki patlamadan kısa süre önce Osman Göktaş’ın oğlu Uğur’u patlama olma ihtimaline karşı madenden dışarı çıkararak hayatını kurtardığı da bu vesileyle gündeme geldi.

Bir maden ocağının ne ağzı çalı çırpıyla kamufle edilebilir ne de kapalı bir yere konarak saklanabilir. Koca bir ocak!

“Kaçak ocak” denilen ocak, çalışan işçilerin, varsa teknik elemanların, yöre halkının, emniyet ve jandarmanın, SGK’nin, vergi dairesinin (Bu olayda işçiler yine aynı kişiye ait yasal bir ocakta çalışıyorlarmış gibi gösterildi ancak hemen hepsinde çalışanlar sigortasız olduğu için prim ve vergi kaçakçılığı da yapılmaktadır), en başta da o sahalardan resmen sorumlu olan TTK yetkililerinin gözleri önünde bir “kaçak ocak”tır!

Yani “ocak” gizli saklı değil ama her tür denetimden, sorumluluktan bir maden ocağında olması gereken yasal her önlemden de azade olduğu için “kaçak”tır!

Bu önlemler uygulanıyor olsa zaten ocak kaçak olmazdı; daha da önemlisi böyle bir ocak açılmazdı bile!

Evet, ülkemizde ne yazık ki yasal olarak kaçak olmayan madenlerde de iş cinayetleri olmaktadır. Örneğin Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı olan Soma Katliamı’nın yaşandığı maden de resmen kaçak değildi. Ama o ocakta da yetkililerin de himayesinde bir madende olması gereken önlemler alınmadığı için Soma’da 301 işçi hayatını kaybetmişti!

Bütün bunların ötesinde iş cinayetleri sadece madenlerde değil; inşaatlar, tarım arazileri, tersaneler, modern fabrikalar, enerji santralleri... işçiler için hayatlarını kaybettikleri mekanlar oldu.

İSİG’in verilerine göre, iş cinayetlerinde günde ortalama 5-6 işçi hayatını kaybetmektedir.

Türkiye iş cinayetleri sıralamasında Avrupa’da birinci, dünyada ise üçüncüdür.

İş cinayetleri tablosu açıkça göstermektedir ki; bugünkü teknolojinin el verdiği imkanları kullanarak gerekli iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemleri alınmadığı takdirde, işyerinde sendika olup olmaması, kaçak ya da izinli olması; maden ya da petrokimya tesisi olması fark etmiyor. Eğer işçiler örgütsüzse (sendikalı olmak ne yazık ki işçinin örgütlü olduğu anlamına gelmiyor) patronlar, işyerindeki iş güvenliği önlemlerini yerine getirmiyor, resmi denetçiler de görevlerini yapmak yerine küçük çıkarlar (rüşvet) karşılığında görevlerini yapmıyor. Sendikalar bile iş güvenliği önlemlerini önemsemiyor. Onun içindir ki, iş güvenliği önlemleri ile ilgili maddeler TİS görüşmelerinde “görüşülmeden” geçiyor.

Bu yüzden de işçiler, iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda kendi göbeklerini kendileri kesmezlerse; yani işyerlerinde örgütlenerek, işçi sağlığı ve iş güvenliğini kedilerinin denetleyecekleri bir örgütlenmeyi yapmazlarsa, işyerinde sadece terlerini değil kanlarını da akıtmaya devam edeceklerdir.

Sürekli okuyucularımız, gerek gazetemizde gerekse bu köşede “Bunlar çok yazıldı” diyeceklerdir.

Ama iş cinayetleri sürdükçe de yeniden yeniden yazmaya; işçilerin canlarını ancak kendileri örgütlenirse koruyabileceklerini usanmadan yazmaya devam edeceğiz.

İş cinayetlerini en aza indirmenin başka yolu yok!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et