Sarı yelekliler
Fotoğraf: Envato
Seçmenlerin, Le Pen korkusundan cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasına rıza gösterdiği Macron, sağı iktidara taşımayı hedeflediğini söyleyerek Sarı Yelekliler eylemine karşı bir kuşkunun kaynağı olmuştu. Eylemlerin asıl kışkırtıcısı, vergi düzenlemeleri ve akaryakıt zammının sebebi kendi sağ politikaları değilmiş gibi.
Fransa’nın başta CGT olmak üzere büyük sendikaları ve Komünist Parti de oyların Le Pen’e gittiği taşradan yükselen bu eyleme burun büktüler. Taşra hafta sonu Şanzelize’ye inip kentin kalbini yoklayıncaya kadar mensuplarının göçmen karşıtı, cinsiyetçi, milliyetçi söylemleri nedeniyle harekete küçük burjuva-sağ etiketini yakıştıran kentli küçük burjuva solculuk, bu eylemlere mesafeli durulması gerektiğini yazıp çiziyordu. Fransa’da mukim Türkiyeli entelektüeller de bunun Gezi’ye benzer bir şey olmadığını söyleyerek Türkiye sol’una heyecanlanmamasını tavsiye ediyordu! Fransızlar onları dinlemedi. Eylemler öğrencileri, işçileri, kent merkezindeki emekçileri de kapsayarak genişledi.
Gelişmeler CGT ve aslında kedisinin de sınıfsal bir politika yürütüp yürütmediği tartışılır FKP’nin tutumunu değiştirdi ve Le Pen’in baştan beri yaptığını yaparak eylemleri desteklediklerini ilan ettiler.
Bu eylemlerin ne Gezi’ye ne 2016’daki Gece Ayakta eylemlerine, daha önceki siyahların banliyöde başlattığı isyana benzemediği doğrudur. 1995 yılında, Fransa emekçilerini güvencesizliğe ve geleceksizliğe mahkum eden neoliberal Juppe Planını püskürtmek için aylarca süren direnişlerini Paris meydanlarında milyonlarca kişiyle taçlandıran işçi sınıfının eylemine de benzemiyor.
Hepsinin üzerinden yıllar geçti. Bu arada gelip geçen iktidarlar ve Macron döneminde toplumun tüm yoksul kesimlerinin kayıpları arttı. Bugün başkentin yakın taşrasında, işçilerin 1995’te uyardığı gibi, artık eski statülerini sürdüremez hale gelen Fransızların, bıçağın kemiğe dayandığı yerde ortaya çıkan yıkıcı tepkisiyle karşı karşıyayız. Bu kesimin anti kapitalist olmadığını, neoliberalizme karşı sloganlar yükseltmediğini, katılımcıların ağzının bozuk olduğunu ve Le Pen’e oy verdiğini tekrarlamanın izah edici gücü yok. Bir kez harekete geçen gücün, başlangıçtaki talebin sürprizlere açık niteliğini hesap etmeyen bir saptama bu çünkü.
Fransa’da göçmen karşıtlığının, geleneksel değerlere geri dönüşün, cinsiyetçiliğin ve faşist partinin oyundaki artışın nedeni zaten sol, sosyalist etiketli veya merkez sağ yöneticilerin halkın hayatını giderek cehenneme çevirmiş olması.
Sonuçta Fransızlar da bu dünyada yaşıyor. ABD’lilerin, birikmiş tepkileri örgütleyen Trump’a, 2013’te sol liberal Dilma Rousseff yönetimine karşı ayaklanmış Brezilyalılar’ın Bolsanora’ya oy verdiği; başka ülkelerde de birer birer iktidara kurulan faşist ve sağ popülist hareketlerinin beklenmedik bir seçmen desteği sağladığı rüzgara yakalanmaları doğal. Bu durumda Sarı Yeleklilerin eyleminin Le Pen hareketini iktidara taşıyan bir kaldıraç olması da mümkün.
Ama bu sürecin tek suçlusu da Le Pen ya da ona oy verenler değil Le Pen’in yükselişinden pek hazzetmediği halde Fransa halkını bile bile ona teslim eden liberal Fransız burjuvaları olacaktır önce. Sonra ise, olayları seyreden Fransa Solu.
Bir tür sol, emekçilerin eylemlerini rafine taleplerle ayaklandığında meşru görür. Basbayağı vergi artışı, akaryakıt zammına karşı isyan eden kitlelerin kendilerini politika yapmıyoruz diye tanımlarken göçmen karşıtı söylemlerde bulunmaları irrite edicidir. Ne var ki 1905’te “Tanrı Çar babamızı kapitalistlerden korusun” pankartı taşıyan işçiler de devrim yapıncaya kadar cinsiyetçi, milliyetçi ve boş inançlıydılar. Metal grevine Cuma namazı kılarak başlayan, ‘Geziciler’e karşı olduklarını her fırsatta ilan eden ama fabrika bahçelerine Gezi’nin kültürel söylemini taklit ettikleri dövizler asan işçiler bir sarı sendikayı dize getirmişlerdi. İşçilerin yüzde 80’i milliyetçi-muhafazakar partilere oy veriyorlardı. Fakat yaptıkları gayet “sol” bir eylemdi.
Kıssadan hisse şu; kitleler bir eylemi, yaşananlar canlarına tak ettiği için başlatırlar ama bu eylemin neye dönüşeceğini belirleyen, hareketin süreç geliştikçe şekillenen politik hedefleridir. Faşist Le Pen, eylemi kapsamak ve kucaklamak, yelkenini direnişin rüzgarıyla doldurmak için aktif destekle bir kenarda beklerken Fransa’nın uzlaşmacı, tereddütlü ve sol olmaktan çıkmış partileri ve sendikalarının, dönüştürücü bir temasta bulunmadıkları bir harekete erken dudak bükerek reaksiyon vermeleri, sonradan ortaya çıkacak tablo karşısında “biz demiştik” büyüklenmesini haklı çıkarmayacaktır.
İsyankar Fransız emekçileri şu anda taleplerinin bir kısmını kabul ettirmiş görünüyorken, yapılması gerekip de yapılmayanlar bu hareketin Mussolini’nin siyah gömleklilerinin Roma’ya yürüyüşüne eşdeğer bir zemin hazırlayıp hazırlamadığını, sönümlenip geri mi çekileceğini yoksa kıtada bir yankı mı uyandıracağını da belirleyecektir.
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00