‘Milli’ sorun çözme becerilerimiz: Sorumlulara sorun bildirmeme
Fotoğraf: Envato
Bu sene zor bir sene olacak, öyle gözüküyor.
Geçen sene zor bir sene idi, ancak bu senekinden daha iyi bir yıl gibiydi.
Gelecek sene yine zor geçecek, hatta bir öncekini arayacak duruma düşebiliriz.
Birbirini izleyen yıllar betonlaşmaya hep karşı çıkıp her sene betonlaşmanın arttığı, betonu da düzgün dökemeyip pek çok sonuçta fazla yağıştan menfezde suların üstten aktığı bir süreçte, yine de Cumhurbaşkanının, bakanının, belediye başkanının “Çok güzel şeyler yaptık” diye nutuk attığı; maalesef çoğumuzun da bu nutukları olduğu gibi kabullenip hatta “Şaşkınlıkla bu bizim ülke, bu bizim şehir, bu bizim kurum ne güzel gelişiyormuş da, bu bizim başkan veya müdür ne güzel işler yapıyormuş da ben hiç farkında değilmişim, kendi kendime bu güzellikleri göremedim, ne eşek herifmişim, haksızlık yapmışım” diye hayıflandığımız, vicdan azabı çektiğimiz durumlar çok oluyor.
Onun için bugüne kadar kim güzel şey yapmış da ben görememişsem, hepsinden af diliyorum.
İşin hayıflanma, hiddetlenme, vicdan azabı çekme kısmını bir yana bırakıyorum da sosyal bilimciler için çok esaslı bilimsel soru oluşturacak “Sorunlar birikirken biz biriken sorunları nasıl aşıyor, nasıl çözüyoruz?” kısmına dönelim.
Gördüğünüz gibi bu konuyu çok iyi işleyebilirsem birkaç uluslararası bilim başarı ödülü alabilirim. Yani ortada kötü bir şey yok, sadece çok köklü bir bilimsel sorun alanı var, araştırır, ücretini cebinden ödeyip üç beş makale yazar, TÜBİTAK’a ödetemezsen yine ücretini cebinden ödeyip uluslararası toplantılarda sunular yapar, büyük bir bilim kişisi olursun, atıf almasan da olur, ne hayıflanıyorsun, öteye beriye kendi kendine kızıp duruyorsun.
Her kötü durumdan bir güzellik çıkarmayı başarırsak, muhteşem olur, böylece her kötülük bir iyiliğe güzelliğe vesile olacağından sürekli sorun ve kötülük aramaya bile başlayabiliriz. Bir yerde sorun olsun ki biz de onu çözelim.
Türkiye’nin sorunu da zaten sorunları olmasında değil de bazen bu sorunları çözme konusunda yeterli istek göstermemesinde bulunuyor.
Gerçekten de ortada temel bir soru duruyor: Türkiye’de sorun çözme becerilerimiz nedir, nasıldır?
MİLLİ SORUN ÇÖZME BECERİLERİMİZİN FORMÜLÜ: KAMUOYUNA VE SORUMLULARA SORUN BİLDİRMEME
- Görmezden gel, üstüne alınma,
- Gözüne sokuluyorsa geçiştir,
- Geçiştiremezsen ertele,
- Erteleyemezsen başkasına havale et,
- Başkasına havale edemiyorsan ilgisiz birine aktar,
- Hiçbir şey yapamıyorsan sorun yokmuş gibi davran,
- Sorun yokmuş gibi yapamıyorsan yapıyormuşsun gibi yap,
- Yapıyormuş gibi yapamıyorsan sorunu gizle,
- Sorunu gizleyemezsen, sorun ortaya çıkarsa başkasını sorumlu tut,
- Bunu da beceremiyorsan…
- Büyüklerimiz en iyisini bilir de, vardır bir bildikleri, bunda bir hikmet bir hayır vardır de.
- AMAN ha son çare olarak üstlerine, daha üstteki sorumlulara yazmaya, bunu konuşup kamuoyuna aktarmaya kesinlikle heveslenme,
- YOKSA senin milli duruşunda sorunlu bir durum var demektir.
- Bir disiplin soruşturmasını, hatta sonu “Milli olmamaktan dolayı memuriyetten çıkarılmaya varacak” bir soruşturmayı kesinlikle hak ediyorsundur; şansın yaver giderse dışlanmayla, mobbingle durumu kurtarabilirsin, hele de görüp de bu durumu görmezden gelir, idare ederlerse çok şanslısın demektir.
- En azından ağır bir DERS ALMIŞ olursun. BİR DAHA SORUNU İFADE EDEREK SORUN ÇIKARMA!
Yoksa ne güzel de çalıştığın okulundan, üniversiteden, belediyeden, hastaneden, işinden gücünden olursun. Sorun çıkaran kişiye, sorunları gören kişiye kimse iş vermek istemez bir daha. Neme lazım milletin yaptığı iş yalan yanlışmış, bilmem ne milleti kanser yaparmış, köprü altını, bodrum katını su basarmış, ülke ötekine berikine muhtaç olurmuş. Büyüklerimiz en doğrusunu bilir, gerisi bu memlekete kötülüktür.
Benden sana naçizane tavsiye veya TEMBİH: Artık şu huyundan vazgeç, bunun gerçekçi bir tarafı yok, boş ver her şeye üzülmeyi, güzellikleri görmeyi öğren, hayatını yaşa.
Evet, bu da bir formüldür, sorunları çözemezse de her tür sorunlu durumda yaşama becerisinin formülü olabilir.
BİR ARAŞTIRMA SORUSU DAHA: YAPIYORMUŞ GİBİ YAPMAK
Bir hoca feryat ediyor: “Ben üniversitede her şeyden çok hoşnutum. Her şey her yerde muhteşem. Çalışmadığın sürece ve yıkımı izlerken üzülmezsen, soruna takılmazsan, yapıyormuşsun gibi yaparsan pek sorun yok” diyerek yaşadığı gerilimi, üzüntü ve çaresizliğini ifade ediyor. Sorunlara değil de hocanın düştüğü duruma üzüldüm. Oysa sorunlara takılıp üzülmeyi hiçbirimiz hak etmiyoruz, “Sorun çıkarmayan bilmem ne bey bilmem nereye bilmem ne olmuş, gidip kutlamazsak ayıp olur”.
Ayrıca işin esas püf noktalarından biri de “Yapıyormuş gibi yapmak” durumu ki, bu da NOBEL ödülü getirecek milli bir araştırma problemi sayılabilir.
Size benim tavsiyem aman ha “Akıl sağlığınızı kaybetmeyin, iradenizi de şartlara veya başkalarına teslim etmeyin.”
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15