‘İktidarları krizler götürdü’ korkusu büyüyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, AKP sözcülerine ve yandaş medyanın manşet ve köşe yazarlarına bakarsanız; bu ülkeyi 17 yıldan beri AKP değil de sanki 70 yıl önce sona eren CHP’nin “tek parti hükümetleri” yönetmiş! Ya da yerine göre “muhalefet”, yerine göre de kimliği daha da belirsiz “birileri” yönetmiş! Üstelik de bütün bu dönem boyunca; “eski Türkiye” içinde, AKP iktidardayken bile hep “mağdur” olmuş!

Nitekim son aylarda Erdoğan’ın işaretine göre yatıp kakan AKP sözcüleri, ekonomiden siyasete, iç politikadan dışı politikaya, eğitimden sağlığa, çevreden kentleşmeye kadar hemen her sorunda; kendilerinden ve koalisyonun etkin ortağı MHP’den başka herkesi suçluyorlar. Hem de artan dozda.

GERÇEKLER SAPTIRILIP HEDEF ŞAŞIRTILIYOR

AKP propagandası, neresinden tutulsa elde kalan sayısız mevzuya gerekçeler uydurmakta ustalaşmış bulunuyor. Ama iş vatandaşın geçim koşullarına geldiğinde (özellikle son aylarda), az çok inandırıcı olacak bir söz de bulamıyor.

Hele de izlenen ekonomik politikaların, faiz-dolar (döviz) ve borsa gibi emekçiler için “yukarıdan kavramlar” olmaktan çıkıp, en temel gıda maddelerine yansıdığı düşünülürse; AKP için propagandif söylemler hepten inandırıcı olmaktan çıkıyor.

Sebze ve meyve fiyatları da vatandaş için bunun en somut yansımaları.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın market sahiplerini “Çarşı pazarda marketlerde fiyatlar üreticiden alındıktan sonra tırmandırılıyor. Bunun adı ticaret değil, bunun adı fırsatçılık, tefecilik hatta ülkeye ve millete ihanet” sözleriyle suçlamasının ardından yandaş medya da beklediği işareti almış oldu. Öyle ki o günden beri yandaş medya halka, “Marketten değil pazardan alış veriş yap” çağrıları yapıyor, fiyatların böyle düşürüleceği imajını vermeye çalışıyor. Ama vatandaş kendi yaşadıklarından biliyor ki; marketle pazar arasında kimi farklar olsa da pazarda da fiyatlar marketten çok aşağı değil.

Öte yandan şu ya da bu biçimde Pazar yerlerinden yapılan haberlerden de görüyoruz ki; vatandaşın öfkesi çok ciddi biçimde birikiyor.

KRİZ, AKP’NİN ARKASINDAKİ DESTEĞİ ERİTECEK EN ÖNEMLİ ETKEN

Elbette ki AKP’nin arkasında masum emekçiler kadar ona ideolojik olarak bağlanmış bağnaz bir kalabalık da var. Ve bunlar, olup biteni hala “Allahın takdiri”inden “Başkası iktidarda olsa daha da kötü olurdu”ya kadar afaki gerekçelere bağlayan ve olan biteni AKP’nin 17 yıllık hükümet politikalarından azade tutan bir anlayışta direniyor.

Ama bu kesimin giderek küçüldüğü, en azından küçüleceği de  bir gerçek! Çünkü bu kategoride yer alan kesimlerin (sofrasında lokmaları azalan yoksullar), kendi durumları ile iktidarın ekonomik politikaları arasındaki ilişkiyi görmesini sağlayacak nedenler de hızla çoğalıyor.

Onun içindir ki AKP propagandası, Erdoğan’ın işaretine göre; bir gün aracıları, ertesi gün marketleri, daha ertesi gün “hortum”u ve “iklim koşulları”nı hedef göstermekten utanmıyor, çekinmiyor. Ve Ticaret Bakanlığının denetçilerinden belediyelerin zabıtalarına kadar genişçe bir “denetim ordusu”, marketleri denetlemek için yeniden harekete geçiriliyor.

İki ay önce yapılan benzer denetim seferberliğinin bir etkisi olmadığı gibi bu sefer de olmayacağı ortadadır. Çünkü halkın ihtiyaçları doğrultusunda bir ekonomik yöneliş, belli bir üretim planlaması olmadan yapılacak fiyat denetiminin ancak kozmetik bir etkisi olabilir. O da olabilirse!

ERDOĞAN-AKP YÖNETİMİ ZOR DURUMDA

Böylece 17 yıldır ülkeyi yönetenler; “Elektrik, doğalgaz, petrol fiyatlarında artışın sorumlusu biz olmadığımız gibi çarşı pazardaki fiyatların başını alıp gitmesinin sorumlusu da biz değiliz” demek istiyorlar.

Çünkü biliyorlar ki, bundan önceki bütün iktidar değişikliklerinin nedeni vatan-millet edebiyatının ayyuka çıkarılması ya da partiler arasındaki yüksek volümlü polemikler değil, ekonomik krizler, bu krizlerin vatandaşın cebini ve canını yakması olmuştur. Bu yüzden de AKP propagandası, kriz ve onun vatandaşa yansıyan sorunlarını, kendisinin dışında göstermeyi esas alan bir yol tutmuştur. Ki, yeni durumda “iç hainleri” “market sahiplerine” kadar yaymıştır.

Oysa market sahipleri, süper ya da hiper merketler ve onların sahiplerinden ibaret değildir. Tersine mahalle aralarında yüz binlerce market vardır ve en yüksek fiyatlar da bunlardadır!

Ki bu marketler, AKP’nin oy desteğinin yerellerdeki ana kolonudur. Ama Erdoğan-AKP yönetimi öylesine zordadır ki, milyonlarca market müşterisinin oyu karşısında birkaç yüz bin market sahibini feda etmeyi tercih etmektedir.

Kısacası AKP’yi, “Bugüne kadarki bütün iktidarları krizler götürdü” korkusu sarmıştır.

Bu yüzden Erdoğan-AKP yönetimi, bütün gayretini krizin sonuçlarının 31 Mart yerel seçimi sonrasına ertelemeye vermiştir.

Çünkü eğer 31 Mart seçimi, “tek adam rejimi”nin meşruiyetini sorgulamaya yol açacak bir sonuç ortaya koymadan atlatılırsa; sonraki 4,5 yıl boyunca AKP-MHP ittifakı, seçimleri “sorun olmaktan çıkaran” bir rejim kurabileceklerini düşünmektedir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Padişah yetkisi

Padişah yetkisi

Devlet Denetleme Kuruluna verilen sınırsız kayyım yetkisiyle Cumhurbaşkanı, bir talimat vererek kamu kuruluşlarından belediyelere, sendikalardan meslek odalarına ve barolara kadar tüm kurumların yönetimlerini, yargı kararına gerek olmadan görevden alabilecek. Prof. Dr. Metin Günday “Bu bir kayyım yetkisi. Anayasa’ya aykırı” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et