Sermaye partilerinin gündemi başka, halkın gündemi başka
Dün gazetemizin sürmanşetinde, yerel seçimi bir çok yönüyle tarif eden iyi bir haber vardı. Haberi, bölgenin en önemli sanayi kenti Gaziantep’ten muhabir arkadaşımız Deniz Kar yapmıştı. Başlık da dönemi oldukça iyi tarif ediyordu: “Seçimi sorduk, yoksulluğu anlattılar. Misafir gelmesin diye dua ediyorum!”
Eğer bu ifadeler “normal” bir ülkede “normal” bir seçimde söylense, “siyasetin önemini fark etmemiş emekçilerin ‘geri bilinci’nin örneği” olarak gösterilebilirdi! Ama içinden geçtiğimiz dönemin gerçeği böyle değil.
Çünkü haberi okuyunca da görüyorsunuz ki; seçimi sorunca işsizlik ve yoksulluğu anlatanlar, ülke ve kentlerindeki yerel seçimleri de çok yakından izliyorlar. Ve medya üstünden ya da sokaklarda sürdürülen yerel seçim tartışmasını kendi sorunlarının dışında sürdürülen bir tartışma olarak görüyorlar.
Eğer yoksullar kendilerine verilen “yardım kömürü”nü satmak zorunda kalıyorsa, misafirperverliği ile övünen Antepli, dükkan sahibi bile “eve misafir gelmesinden korkar hale geldik” diyorsa, bütün bu sorunları dışlayan bir seçim için işçiler ve emekçiler ilgili ne söyleyebilir ki?
‘BEKA MESELESİ’ HALKIN MESELESİ DEĞİL!
“Cumhur ittifakı”nın, medya ve devlet gücünü de kullanarak kendi “bekası”nı “ülkenin bekası” olarak dayatmasına karşın “Millet ittifakı”nın ayak sürüyen “bekacılığı” ve “Onların yapamadığını biz yapacağız” demeyi aşmayan muhalefeti arasındaki bu yarışta; emekçiler kendi sorunlarını öne çıkarmanın ötesinde ne diyebilir ki?
Nitekim “Millet ittifakı”nın destek isteğinin tek gerçekçi dayanağı da, “Tek parti tek adam rejiminin inşasının önünü kesecek bir yerel seçim sonucu”nun elde edilmesi için kendilerine destek verilmesidir.
Seçim (siyaset) sorulduğunda yoksulluk, işsizlik ve hayat pahalılığından söz etmenin sadece Antepli işçilere has olmadığı da bir gerçek.
Kadir Has Üniversitesi’nin “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması (TSSEA-2018)”nın sonuçları da Antepli işçilerin söylediklerini destekler mahiyette.
(TSSEA-2018) sonuçlarına göre; halk, Türkiye’nin en önemli sorunları olarak; “işsizlik”, “hayat pahalılığı” ve “TL’nin değer kaybetmesi”ni görüyor.
Yani, “Dört yanımız düşmanlarla çevrili”, “beka yoksa belediye zaten yoktur” etrafında tozu dumana katanların iddialarına halk pek de itibar etmiyor.
Aynı araştırma, “terörle mücadele ve sınır ötesi operasyonlara olan desteğin bu yıl yüzde 56,4’ten 45,1’e düştüğü”ne dikkat çekiyor.
ANTEPLİ İŞÇİLER BÜTÜN HALKIN ŞİKAYETİNİ DİLLENDİRMİŞ!
Araştırmada; “Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” sorusuna “işsizlik” yanıtını verenler 2017’de yüzde 17 iken bu sene yüzde 27’ye; “hayat pahalılığı” yanıtını verenler ise yüzde 13,2’den yüzde 17,8’e yükselmiş bulunuyor.
Coğrafi olarak bakıldığında Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu hariç tüm bölgelerde en önemli sorun ‘işsizlik’ iken, Güneydoğu Anadolu bölgesinde ‘hayat pahalılığı’ birinci sırada yer alıyor. Doğu Anadolu bölgesinde ise “terör” en önemli sorun olarak görülmekte.
Bu araştırmaya göre, ‘FETÖ’ ile mücadele ülkenin en önemli üçüncü sorunu, “terör” ise dördüncü sıraya gerilemiş.
Antepli işçilerin söylediklerine diğer bir dayanak da Birleşik Kamu-İş’in Ocak ayı sonunda yaptığı araştırmadan geldi.
Bu araştırmaya göre 2019’un Ocak ayında gıda harcamalarındaki artış yüzde 14.75 olmuş. Böylece gıda harcamalarındaki yıllık artış da yüzde 55,3’e varmış bulunuyor.
Gıda harcamaları içinde, Ocak ayı sebze fiyatlarında yaşanan artış yüzde 84,3’e, meyve fiyatlarında ise yüzde 25,3 gibi olağanüstü bir düzeye ulaşmış!
AKP-MHP İTTİFAKI GERÇEKLERİN ÜSTÜNÜ ÖRTMEK İSTİYOR
Her iki araştırmada sunulan veriler, Antep’ten Deniz’in yaptığı haberin arkasındaki gerçeklere çok çarpıcı biçimde işaret ediyor.
Bunu elbette 17 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan ve partisi de ona destek vermeyi “beka meselesi” olarak gören Bahçeli ve partisi de biliyor. Onu içindir ki, bir seçimde elbette en çok konuşulması beklenen halkın yaşam koşulları ve zamlar olması gerekirken, “beka”, “terör”, “sınır ötesindeki kahramanlıklar”la da yetinmeyip bin yıl, bin 500 yıl öncesinin menkıbelerini “tarihi gerçek” ve “bugünün sorunu”ymuş gibi sunarak gerçeklerin üstünü örtmeyi tercih ediyorlar.
Öyle ki Kürt sorunu gibi Türküyle Kürdüyle tüm halkı ilgilendiren, “kayyım belası” gibi yerel seçimin baş sorunu olması gereken sorun, “terör sorunu” olarak sunulup tartışılması bile yasaklanıyor. Fiyatlardaki artışlar bile “dış ve iç düşmanlarının oyunu”ndan sonra “market sahiplerinin vatan haini olması”na götürülerek, “ülkenin bekası meselesi”ne bağlanmış bulunuyor.
Elbette “Cumhur ittifakı” bilerek, isteyerek, halkın yaşadığı gündemler dışında bir gündemle bu seçimi götürmeyi amaçlıyor.
“Millet ittifakı” ise kısmi kimi itirazlarla, “tek adam rejimi” tehdidinin farkında olanlar ve Erdoğan-AKP yönetiminden bıkanların çaresiz kendine oy vereceğini varsaymanın rahatlığı ile hareket ediyor.
Dolayısıyla, halkın çıkarını savunmak yine demokrasi güçlerine ve sınıfın ileri kesimlerine kalıyor.
Antep’li işçi ve emekçi (elbette Türkiye’nin halkları) böyle bir seçimde dünkü haberimizde söylediklerinden fazla ne söyleyebilir ki?
Evrensel'i Takip Et