HDP’nin seçim bildirgesi: “Kuşatma”yı yarma mücadelesi!
Halkların Demokratik Partisi (HDP), 31 Mart yerel seçimleriyle ilgili seçim bildirgesini cumartesi günü Ankara’da aday tanıtım toplantısında açıkladı. HDP, 31 Mart seçimini, "Yeni yaşamı kurmak için tarihi bir fırsat" olarak tarif etti.
Bildirgede, "Birlikte yaşam, gençler, kadınlar, mülteciler, çocuklar, engelliler, konut hakkı, emek temelli istihdam, afetler, ulaşım, doğa, özgür ve eşit bir yaşam, halkın kendi kendini yönetmesi,..." başlıkları altında HDP’nin yerel yönetim anlayışı ifade edildi.
Hiç kuşkusuz her parti gibi HDP’nin yerel seçim bildirgesi de “Keşke yapılsa” denilecek vaatlerden oluşuyor. Ama bir farkla ki, HDP bu vaatlerini belediyeleri kayyım tarafından el konulmadığı dönemde, en azından bazı konularda yapmaya çalışmış, bu hedefler doğrultusunda önemli adımlar atmış bir partidir. Dahası HDP, yapmak istedikleri merkezi yönetim tarafından engellenmiş bir parti olarak, AKP ve CHP’ye sorduğumuz, “Bunları neden yönetimde bulunduğunuz yıllarda yapmadınız?” sorusuna en az muhatap olacak partidir.
HDP ÇOK AĞIR KOŞULLARDA SEÇİME GİDİYOR
Elbette HDP belediyelerinin gerek hizmet gerekse demokratik yerel yönetim vaatleriyle ilgili eleştirilecek anlayış ve uygulamaları vardır. Nitekim bunların geçmişte zaman zaman tartışıldığı, uygulamalarla söylenenler arasındaki farktan dolayı ciddi eleştirilerin yapıldığı da olmuştur.
Ancak HDP’nin belediyeciliğinin olağanüstü ağır koşullarda hayata geçirilmeye çalışıldığı da tartışmasızdır.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan aday tanıtım toplantısında; “Dünyanın hiçbir yerinde böylesine fütursuzca baskıya maruz bırakılan, kesintisiz her gün yönetici ve üyeleri gözaltına alınan bir parti yoktur. Bizi biz yapan zalimlerin önünde diz çökmeyişimizdir” dedi. Bu baskıların bu döneme has olmadığı da biliniyor. Daha seçim kampanyası başlamadan, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer terörle bağlantılı adaylar seçilirse, bunları görevden alıp yerlerine kayyım atar geçeriz” diyerek, HDP ve ona oy verecek olanların ağır bir baskı altına alınmak istediğinin açık örneğini vermiştir.
Yani, yasal olarak faaliyet gösteren, Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP’nin adayları olarak seçime girecek kişilere savcılar, “iyi hal belgesi” verecek, YSK partinin ve adaylarının “seçime katılmasında bir mahzur görmeyecek” ama “tek adam”, bu seçilenler “terörle bağlantılı” diyerek kimin verdiği hatta verilip verilmediği de belirsiz “raporlar” üstünden halkın seçtiği yöneticileri görevden alıp, yerlerine kayyım atayacak! Buna da “demokrasi” denecek, “Türkiye’de yöneticiler seçimle gelip seçimle gidiyor” denecek!
HDP’NİN SEÇİM TAKTİĞİNİN İKİ GEREKÇESİ VAR
HDP bir yandan daha önce seçimle iş başına gelen 103 belediyesinden 96’sına “kayyım”la el konulmasından sonraki ilk seçime, öte yandan da ülkenin sürüklendiği tek adam rejimi hamlelerine karşı bir tutum ifade etmek amacıyla;
Bu seçimde, kayyımın elindeki belediyeleri geri almak,AKP-MHP ittifakını geriletmek, “tek parti tek adam rejimine ‘hayır’ dediğini” göstermek için Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere bazı illerde aday göstermeyerek seçime giriyor.
Bu, sadece seçimde değil seçimden sonra da sonuçları olacak, HDP’nin etki alanını genişletmeyi amaçlayan bir taktik.
Kuşkusuz HDP’nin tanıtım toplantısında da açıkça görüldüğü gibi HDP’de belediye başkanlıklarında kadın erkek oranı yarı yarıyayken, belediye meclisleri listelerinde de bu oran buna yakındır.
Bu da bu yerel seçimde sermaye partilerinin ittifak ve parti içi kliklerinin taleplerini kadınlar üstünden çözmeyi en kolay yol olarak gören partilerde bir kadın kırımına yol açıldığını gösteriyor.
“Kadın”dan söz edildiğinde herkesten önde koşan CHP’nin bile 30 büyükşehir içinde sadece tek bir büyükşehirde, 40 ilçesi olan İstanbul’da sadece 1 ilçede kadın aday gösterdiği seçimde, kadın erkek eşitliği konusunda atılan adımın seçimde HDP’nin sözü edilecek bir ayrıcalığı olduğu tartışmasızdır.
HDP SEÇİMİN EN ÇOK SÖZÜ EDİLEN PARTİSİ!
HDP bugün Meclisteki üçüncü büyük partidir ama bu seçimde doğrudan ya da dolaylı olarak adından en çok söz edilen parti olduğu tartışmasızdır. Çünkü bir yandan cumhurbaşkanından başlayarak “Cumhur ittifakı” sözcülerinin her biri karşılarına aldıkları muhalif partiyi, HDP’yle bağlantılı olmakla suçlarken, HDP’nin aday çıkarmayarak destek verdiği “Millet ittifakı”nın sözcüleri de “HDP’yle bağlarının olmadığı, gizli ya da açık ittifaklarının olmadığı” konusunda her gün birkaç kez açıklamalar yapmaktadır. Üstelik HDP’nin en azından CHP’ye açık desteğine karşın!
Kuşkusuz bu durum HDP’nin üstünde ağır bir baskı atmosferi oluşturuyor. Ve HDP de etrafında oluşturulan kuşatmayı yarmaya odaklanıyor.
Bu baskının ve baskının uyandırdığı tepkinin HDP’nin ne kadar aleyhine ne kadar lehine bir sonuç doğuracağını seçim sandıkları açıldığında daha somut göreceğiz.
Evrensel'i Takip Et