İngiltere AB’den ne zaman ayrılacak?

İngiltere’nin (Birleşik Krallık) AB’den ayrılma süreci labirent içinde durumdan çıkışı aramaya benziyor. Ayrılma için belirlenen 29 Mart’a iki hafta kalmasına rağmen, henüz çıkış kapısına yaklaşılabilmiş değil. Bunda İngiltere’deki iç siyasi çatışmanın belirleyici rolü var. Çıkışa odaklanıp arayışa girme yerine farklı güçlerin çatışması daha baskın hale geldi ve Başbakan Theresa May bu nedenle bir türlü çıkış kapısında yaklaşamadı.

Hal böyle olunca, AB’den ayrılma süreci kontrolden çıkmış şekilde ilerlemeye devam ediyor.

Daha önce AB ile İngiltere arasında imzalanan anlaşmayı reddeden İngiliz Parlamentosu bu hafta içinde hem bu anlaşmanın revize edilmiş halini hem de anlaşma olmadan AB’den ayrılma seçeneğini reddetti.

Bütün bu oylamalardan sonra şimdi bir tek ihtimal kaldı. O da AB’den ayrılma tarihinin uzatılması için başvuruda bulunmak. Dün akşam yapılan oylamada bu yönde bir kararın meclisten çıkması bekleniyordu.

Hem anlaşma reddedildi hem de anlaşmadan ayrılma. Bunun asıl nedeni elbette iki buçuk yıl boyunca yapılan görüşmelerin ardından hazırlanan, Başbakan May tarafından da imzalanan anlaşmanın İşçi Partisi ve Muhafazakar milletvekillerinin hoşuna gitmemesi.

Pazarlık süreci, tarafların birbirini zayıflatma süreci olarak yaşandı. Son tartışmalara ve belirsizliklere bakılırsa Alman-Fransız ekseni İngiltere’yi köşeye sıkıştırmış, ağır şartlar dayatmak için elinde geleni yapıyor.

Parlamentonun ayrılma tarihini erteleme yönünde karar vermesi durumunda AB’nin daha ağır şartlarla masaya oturacağı iki gündür Alman basınında yazılıyor. Uzatma gerekçelerinin ayrıntılı talep edilmesi ve bunun 27 AB üyesi tarafından onaylanması söz konusu. Bu da AB’nin işi ağırdan alacağı anlamına geliyor. 21 Mart’ta yapılacak AB zirvesinin ana gündeminin de İngiltere’nin “uzatma” başvurusu olacağı şimdiden dillendiriliyor. Bütün kozlarını tüketen İngiltere’nin masaya zayıf şekilde oturacağı her halinden belli. “Anlaşmasız ayrılık” şimdi AB’nin elindeki güçlü koza dönüştü. Yapılan hazırlıklara bakıldığında bu ihtimal hiç de az değil.

Brexit anlaşmasından geri adım atmayacağını ilan eden AB, bir değişiklik olmaması durumunda 26 Mart’tan sonra İngiltere’den gelecek mallardan gümrük vergisi almaya başlayacak. Spiegel Online’de önceki gün yer alan bir haberde, daha önce sınır kontrollerinin yapılmaması konusunda üzerinde anlaşma sağlanan İrlanda ve Kuzey İrlanda sınırında da kontroller yapılacak. Başka bir değişle AB, sanki İngiltere hiç üye olmamış gibi “üçüncü ülke” muamelesi yapacak.

Bu da İngiliz mallarının AB ülkelerinde kolayca satılmayacağı anlamına geliyor. Dış ticaretinin yüzde 40’ını AB ile yapan İngiltere ise ülkeye gümrük vergisi alınmadan giriş yapan malların oranını artırdı. Haberlere göre İngiltere “Anlaşmasız ayrılık” durumunda AB’den aldığı mal ve hizmetlerin yüzde 82’sinden gümrük vergisi almayacak. Buna rağmen fiyatlarda bir artışın olmaması için toplamda 12 ay boyunca ithal edilecek gümrüksüz mal oranı yüzde 80’den 87’ye çıkarılıyor.

Bütün bunlar İngiliz hükümetinin ilk etapta fiyat artışı olmaması için gümrük vergisinden feragat ettiğini gösteriyor. AB ise tersi bir hamleyle pazarını İngiliz mallarına kaparak İngiliz ekonomisini zora sokmayı hedefliyor.

Brexit ile birlikte Londra’nın yerine Frankfurt’un AB’nin mali sermaye merkezi olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Sadece bu bile Almanya’nın süreçten kârlı çıkacağını gösteriyor. Tahminlere göre Brexit ile İngiltere’de yaklaşık bir milyon işyeri yok olabilir ve 130 milyar avroluk maddi zarara yol açabilir. Alman Ekonomi Araştırmaları Enstitüsü, Brexit’in uzun vadede zararın 300 milyar avro olacağını tahmin ediyor. London School of Economics and Political Science (LSE) ise ayrılma İngilizler için 2008 mali krizi düzeyinde bir sarsılmaya yol açacak. OECD’nin hesaplarına göre ise Brexit her İngiliz hanesine 1950-6 bin 500 avro arasında değişen bir maliyete yol açacak.

Evet, kurulduğu günden bu yana hep üye alan AB, bir ilkle karşı karşıya. Bu ilk aynı zamanda AB’nin küçülme evresinin de başlangıcı. Muhtemelen çok uzak olmayan bir süreçte yeni ülkeler AB’den ayrılmak için kapıyı çalacak.

Bir zamanlar kıta ülkelerini bir mıknatıs gibi çeken AB şimdi bütün parıltısı dökülmüş, itici bir hal almıştır. Bunun başlıca nedeni ise kapitalizm koşullarında farklı ekonomilere sahip ülkelerin aynı kriterler altında, eşit bir şekilde birleşmesinin mümkün olmadığı gerçeğidir. Ekonomileri güçlü ülkelerin rekabet gücünü artırarak dünyadaki paylaşım mücadelesinde bir kalkan olarak kullandığı AB, pek çok açıdan artık zayıf ülkelerin aleyhine işleyen bir birliğe dönüştü. Bu nedenle kıta genelinde ırkçı-milliyetçilik AB karşıtlığı üzerinden güç topluyor.

AB’de bütün bunlar olurken aday ülke Türkiye’nin tam üye olmasını düşünmek bile artık hayal. Avrupa Parlamentosunun önceki gün aldığı karar malumun ilanından başka bir şey değil.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et