Seçimin gündemi, seçmenin tercihi
31 Mart yerel seçimlerine 10 gün gibi kısa bir süre kaldı. Seçmenlere ‘Sizce ülkenin en temel sorunları nelerdir?’ sorusu sorulduğunda, çok büyük oranda ekonomik sorunlarla ilgili yanıtlar veriliyor. Uzun süredir ilk kez, siyasi görüş ayrılığı olmaksızın ülke nüfusunun ezici bir çoğunluğu ekonomide yaşanan olumsuz gelişmelerden özellikle işsizlik ve hayat pahalılığından şikayet ediyor.
Erdoğan ve damadının ekonominin durumu ile ilgili ülke gerçeklerinden çok uzak olan açıklamalarına rağmen, yakın gelecek açısından umut verici olan tek bir ekonomik gösterge bulunmuyor. Ekonomiyi bu noktaya getirenlerin giderek ağırlaşan ekonomik sorunlara kalıcı çözümler üretebileceğine inananların sayısı da her geçen gün azalıyor.
Erdoğan ve destekçilerinin çizdiği pembe tablo, küçük bir azınlık dışında kimseye inandırıcı gelmediği gibi, özellikle yerel seçimler sonrası için ekonomide ciddi bir belirsizlik söz konusu. Öyle ki, 31 Mart seçimlerinde AKP ve MHP’ye oy vereceklerini söyleyenler bile, en çok işsizlik ve hayat pahalılığından şikayet ediyor, ekonomideki yaşanan gelişmelerden olumsuz etkilendiklerini ifade ediyorlar.
Ekonomik gidişat ve yerel seçimler sonrasında uygulanması beklenen ‘kemer sıkma’ politikalarının, normal koşullarda seçmenlerin oy tercihlerini ve partilerin alacakları oy oranlarını önemli oranda etkilemesi beklenir. Ancak giderek ağırlaşan ekonomik kriz koşullarına, halkın içine düşürüldüğü kredi ve borç batağına, artan işsizlik ve enflasyona rağmen, bu durumun yerel seçim sonuçlarına ne kadar etki edeceği belli değil. Bugüne kadar işe yarayan kutuplaştırma ve tehdit söylemlerinin etkisinin geçmiş seçimlere kıyasla daha sınırlı olacağı anlaşılıyor.
31 Mart seçimlerine sayılı günler kalmışken, iktidar seçim meydanlarında seçmenin gerçek gündemini oluşturan ekonomik sorunlara dair hiçbir şey söylememeye dikkat ediyor. Bu nedenle ekonomik krizden en çok etkilenen geniş emekçi kitlelerin yaşam mücadelesi, borç batağına saplanmış olmaları, her an işsizlik ve yoksulluk tehdidi altında olmaları gibi en temel sorunlar, iktidarın seçim gündemi içinde kendine yer bulabilmiş değil.
Erdoğan’ın hoşuna gitmeyen sonuçlar çıkınca güvenmediğini söylediği anket sonuçlarına bakarak bazı adayları ve seçmenlerini açık açık tehdit etmesi, bugüne kadar kendilerine oy veren seçmenlerin en azından bir bölümünü sandıktan uzaklaştırırken, kendini muhalif olarak tanımlayan fakat sandığa gitmek istemeyenleri 31 Mart seçimlerinde oy kullanmaları için ciddi anlamda teşvik ediyor. Devletin bütün olanakları, yazılı ve görsel medyanın çok büyük bir bölümü iktidar cephesinin (AKP+MHP) seçimi kazanması için seferber olmasına rağmen, sandıktan çıkacak muhtemel sonuç, en çok iktidar cephesini endişelendiriyor.
Geçmişte iktidar partisini destekleyen çok sayıda yoksul emekçi, yıllardır çeşitli nedenlerle oy verdikleri partilerin kimlerin çıkarlarını koruduğunu, ağır ekonomik kriz koşullarına rağmen, ekonomik sorunlar üzerine tek kelime etmeyenlerin gerçek yüzünü net bir şekilde görmeye başladı.
Seçmenler, 31 Mart yerel seçimlerinde tercihini yaparken seçim süresi boyunca sürekli propagandası yapılan ‘beka sorunu’ ile yaşam koşullarını ağırlaştıran ‘ekonomik kriz’ koşullarını, işsizlik ve enflasyonu düşünecek, kendince bir karşılaştırma yapacak ve tercihini ona göre belirleyecek.
Ekonomide yaşanan olumsuz gelişmelerden en çok etkilenen ve geçmişte iktidara çoğu zaman gözü kapalı destek verenlerin içinde bulunduğu maddi koşulların ve geleceğe yönelik beklentilerin oy tercihlerine nasıl ve ne kadar yansıyacağını on gün sonra göreceğiz.
Evrensel'i Takip Et