Seçim, halk için, tam da iktidara "ders verme" fırsatıdır

Bu seçimin bir “Ders verme seçimi olmadığı”nı 10 gün kadar önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan duyduk.

Soylu bu iddiasını, partisinin 21 Mart günü Zonguldak’ta yaptığı mitingde dramatikleştirerek yineledi: “Sevgili milletim bizi Kandil’in, Pensilvanya’nın önünde boynumuzu eğik bırakmayın ne olursunuz? Bu seçim ders verme seçimi değildir... Tayyip Erdoğan futbolu biliyor. 4.5 yılda onun ayağına topu verin de Kemal Kılıçdaroğlu ve Zillet İttifakının kalesine 90’dan çaksın!”

Vatandaş daha, “Bu seçim ders verme seçimi değilse neyin seçimidir?​” diyemeden ve “Halk seçimde iktidara yapmadıkları ya da yanlış yaptıklarından dolayı, bırakalım iktidardan indirmeyi ders bile veremeyecekse seçimin ne anlamı var? Soylu ne demek istiyor?..” diye düşünmeye vakit bulamadan, Soylu’nun yanında bu kez Cumhurbaşkanı Erdoğan belirdi. O da her konuşmasının merkezine “Bu seçim ders verme seçimi değildir” iddiasını koymaya başladı.

‘SİZ DERS VERMEYİN BEN HESAP SORARIM’ KİBRİ

Önceki gün Düzce’de yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin, “31 Mart, intikam seçimi olacak” dediğini iddia ettikten sonra; halkı “Bu seçimin neden ders verme seçimi olarak görülmemesi gerektiği”ne inandırmak için söylemini “öz eleştiri”yle birleştirdi!

“Milletimiz kırgınlığında, öfkesinde haklı mıdır? Elbette haklıdır. İnsanın olduğu her yerde hata da olur, eksik de olur, yanlış da olur. Mühim olan hataların üzerine samimiyetle gidebilmektir... Bu iradeyle pek çok adım attık. İnşallah seçimlerden sonra tüm bu konuları masaya yatıracak, kibriyle saygısızlığıyla yanlışıyla kabalığıyla milletimizi üzen kim varsa hepsini de biz üzeceğiz” diyen Erdoğan sanki bir öz eleştiri yapar gibi görünüyor. Ama gerçekte, halka, “Evet hatalar yaptık ama siz karışmayın, bunları yine ben düzelteceğim” diyerek, halkı seçimde yerel yöneticilerden “Hesap sormama”ya ve bu yöneticilerin partilerine “Ders vermeme”ye çağırıyor.

Çünkü bu seçim “Ders verme seçimi değil beka seçimi”ymiş!

Oh ne güzel dünya!

Hem, “Ülkenin en önemli sorunu beka sorunudur, bunun için oy kullanacağız” diye tozu dumana kat, halk senden hesap soracak biçimde oy kullanmaya kalkınca da; “Aman ha, bu seçim ders verme seçimi değildir. Ders verileceklere ben dersini veririm siz karışmayın!” de!

‘DERS VERİLECEKLER’İN BAŞINDA ERDOĞAN YOK MU?

Burada temel soru şudur; “Bir buçuk iki aydır her gün birkaç il ve ilçede mitingler yaparak, her gün birkaç kanaldan vatandaşın evinin içine girerek, dahası bütün yetkileri elinde toplayan ve halkın yaşadıklarının resmen sorumluluğunu taşıyan kişi olarak, halk sana ‘Ders vermek’ istiyorsa, bunun için seçimi kullanmayacak mıdır?​”

Kaldı ki, burjuva demokrasilerinin halkın siyasete müdahale kanallarını tıkadığı, siyasete müdahalenin tek aracı olarak seçimin bırakıldığı şu dönemde; vatandaşa “Seçimi ders vermek için kullanma” demek, ona demokratik tek hakkından da vazgeç demek değilse nedir?

Bu dayatma elbette ki, seçimi tamamen etkisiz hale getirmek ve iktidarın yeniden seçilmesini sağlamak için başka tüm kapıların kapatılması demektir.

7 Haziran 2015’te seçimin sonuçlarını tanımayıp, seçimi “Yeniletmeyi dayatması gibi!Dün; seçilmiş belediye başkanlarını yönetimlerini görevden alıp “kayyım” atadıkları, ya da “istifaya” zorladıkları gibi!Bugün; 31 Mart’ta yapılacak seçimde, hoşlarına gitmeyen adaylar seçilirse görevden alacaklarını yerlerine “kayyım” atayacaklarını şimdiden ilan etmeleri gibi!

‘DERS VERMEK’ SEÇİM MEŞRUİYETİNİN BAŞLICA DAYANAĞIDIR

Ancak olup bitenlerden, en çok da Erdoğan, Bahçeli ve Süleyman Soylu’nun şahsında görülen panikten anlaşıldığına göre; Türkiye’nin halkları “beka” demagojisine inanmadığı gibi, “Bu seçim ders verme seçimi değildir” çarpıtmasını da yutmamaktadır.

Tersine halk, 31 Mart seçiminin, ülkenin “bekası” bir yana; merkezi hükümeti bile değiştirmeyeceğinin (Bütün karartma girişimlerine karşın) farkındadır. Bu yüzden de belediyelerdeki yolsuzlukların, adam kayırmaların, belediyeleri yandaş sermayenin arpalığı haline getiren rantçı belediyeciliğin arkasındaki siyasi güçlerden hesap sormak istemektedir. Ve dahası halkın, yerel yönetimlerde kullanacağı her oyun, “tek parti tek adam rejimi”nin mimarları ve savunucularıyla “hesaplaşma”, en azından onlara bir “Ders verme” aleti olduğunun bilinciyle davranacağını gösteren çok sayıda işaret vardır.

Kısacası iki gün sonra yapılacak seçim; Soylu-Erdoğan ikilisinin iddialarının tersine, en önemli özelliği “Ders vermek” olan, iktidarı (merkezi ve yerel) elinde bulunduranlardan “Hesap sorma” seçimidir.

Ve ancak böyle olduğunda bu adaletsiz, hak-hukuk tanımaz, tehdit ve şantajla sonuç alınmaya seçim, bir nebze olsun kamuoyu aklında ve vicdanında kendine bir önem ve meşruiyet zemini bulabilir, hesap soran oylarla bulacaktır da.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Padişah yetkisi

Padişah yetkisi

Devlet Denetleme Kuruluna verilen sınırsız kayyım yetkisiyle Cumhurbaşkanı, bir talimat vererek kamu kuruluşlarından belediyelere, sendikalardan meslek odalarına ve barolara kadar tüm kurumların yönetimlerini, yargı kararına gerek olmadan görevden alabilecek. Prof. Dr. Metin Günday “Bu bir kayyım yetkisi. Anayasa’ya aykırı” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et