Manastır okulu çağdaş dünyada, köy enstitüsü şehirde olmaz
Fotoğraf: Envato
Köy enstitüleri başarılı bir modeldi. Kendi dönemi içinde, o dönemin sosyokültürel yaşam tarzı ve ekonomi politiği içinde çok geçerli ve çok da başarılı bir model oluşturmuştur.
Aynı şey tarihi olarak belki manastır okulları için de söylenebilir. 300’lü yıllardan itibaren oluşmaya başlayan manastır okulları geniş araziler üzerinde kuruludur. Burada hem tarımsal üretim ve manastırın bütün işleri yapılmakta hem de dini eğitim görülmektedir. Mezunlar döndükleri köylerinde veya kilisenin görevlendirdiği yerlerde o günün din adamları ve topluluk önderlerini oluşturmuştur. (Bildiğim kadarıyla Osmanlı medreselerinin böyle bir özelliği olmamıştır, daha çok katedral tiptedir).
Köy enstitüleri, manastır tipi okulların laikleşmiş formuna (hümanist formuna) çok benzemekte ise de aralarında benzerlik dışında organik bir bağ yoktur. Enstitüler; özgün bir halde Cumhuriyet ve Anadolu realitesi ile Tonguç ve Yücel’in fikirleriyle buluşmasının ürünüdür. Kökleri; 1927’de iki tane açılıp iki yıl sonra kapatılan köy öğretmen okullarına, askeriyede yetenekli erlerin 6 aylık eğitmen, 8 aylık sağlıkçı yetiştirme kurslarına, 1935-36’da açılan köy eğitmen okullarına dayanır. 17 Nisan 1940’da yasası oluşur, 14 artı 7 toplam 21 köy enstitüsü açılır.
1880’lerden itibaren kurulan ziraat okulları da, köy enstitülerine yakın bir modeli oluşturmaktadır. Aradaki fark ziraat okulları doğrudan öğretmen yetiştirme amacına yönelik değildir.
1940-1943 oluşum, 1944-1946 olgunluk, 1947-1954 tasfiye dönemlerini oluşturur. 1954’te mevcut öğretmen okulları modeline dönüştürülür, tümden tasfiye edilir.
Niyazi Altunya’nın derlediği bilgilerle ifade edilirse, köy eğitmen okullarında yaklaşık bir yıllık eğitmen yetiştirme programı dahilinde 1935-36’dan 1946-47’ye 8 bin 649 erkek ve 29 kadın eğitmen yetiştirilebilmiştir.
Köy enstitüleri ilkokul mezunu alıp 5 yıllık program uygulamaktadır. Kapatıldığı 1954 yılına kadar 1308 kadın ve 15 bin 943 erkek toplam 17 bin 251 köy öğretmeni yetiştirilmiştir.
Etkileri, mezun sayısının çok ötesinde olmuştur ve bugün de farklı şekillerde bu etkiler devam etmektedir.
KÖY ENSTİTÜSÜ ŞEHİRDE OLMAZ: YÜCEL’İN, TONGUÇ’UN ŞEHİR OKULLARI BAŞKA
Köy enstitüleri köyün cumhuriyetin güçlü bir ayağını oluşturması, köylülerin ulusal kimlik kazanması, kırsal kalkınma ve uygarlaşma için çok önemli bir model olmuştur ve amaçlandığından da daha başarılı olmuştur. Köyler için Rönesans ve Reformasyon’a karşılık gelir. Ancak bu okul modeli, tarımsal kesim için, kırsal kalkınma ve gelişme için bir modeldir, şehre birebir uyarlanması mümkün değildir.
Şehirde kümes olmaz, şehirde tarım etkinliği zordur, hayvancılık zaten olmaz.
Şehir okulunda kütüphane olur, atölye, laboratuvar, müzik odası, konferans salonu, spor salonu, tiyatro salonu olur. Geniş ve güzel oyun alanları ve bahçeleri olabilir. Nitelikli fen, matematik, felsefe, dil-filoloji, sosyal bilim, edebiyat, yurttaşlık, sanat ve spor eğitimi ve etkinlikleri olur. Müzeler fabrikalar ziyaret edilir, geziler yapılır. Nitelikli bilimsel ve eleştirel eğitim olur.
Yücel ve Tonguç sadece köy enstitülerinden sorumlu kişiler değildir. Yücel bakandır, filozoftur, çevirilerin mimarıdır. Ayrıca TDK’nın içinden gelmektedir. Alman akademisyenlerin Türkiye gelişlerinde yeri vardır. Ankara Tıp ve Fen Fakülteleri onun zamanında kurulmuştur. UNESCO üyeliğine katılmıştır. 1943’te hazırlığına başlanılan 1946 yılında çıkarılan Türkiye’nin en özerk üniversite yasasının mimarıdır.
Yücel’in şehir okul modeli hümanist bilimsel eleştirel ilkokul, ortaokul, lise ve teknik liselerdir, olgunlaşma enstitüleridir, konservatuvarlardır, özgür bilim, özerk üniversitelerdir.
ÇAĞDAŞ HÜMANİST ELEŞTİREL EĞİTİM: FEN, MATEMATİK, EDEBİYAT, FELSEFE, DİL, TARİH, HAYAT-YURTTAŞLIK BİLGİSİ, SANAT, SPOR…
Köy enstitülerinde beş yıllık eğitim süresince 736 saat Türkçe, 598 saat matematik, 276 saat fizik, 232 saat tarih ve 92 saat yurttaşlık bilgisi dersi görüldüğü dikkate alınırsa bugün liselerde dört yıl boyunca görülen toplam ders saatinden daha fazladır. Müzik, resim, tiyatro, okuma saatleri, tartışma saatleri, gezi, oyun, spor eklenince bugünkü liselerden çok daha kaliteli bir program sürdürülmektedir.
Yücel’in zamanında bu programlar şehir okullarında (ilk, orta ve liselerde) zaten daha fazlasıyla yer almaktadır.
Genel bir çıkarım yapılırsa eleştirel düşünce, hümanist eğitim, özgür birey, uygar bir toplum, çağdaş ve bağımsız bir ülke, güçlü bir yurttaşlık bilinci ve kamu yararının önceliği ana ilkeleri oluşturmaktadır. Tüm bunlar yüzünden de ağa eşraf, tekke. tarikat, komprador burjuvazi, çapsız bürokrasi ve ABD kapatılmasını istemiştir.
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44