09 Mayıs 2019 19:58

ABD, İran’da savaşa mı hazırlanıyor?

ABD, İran’da savaşa mı hazırlanıyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye’de İdlib’e yönelik operasyonların yoğunlaşması, 2011’de başlayan savaşın sona yaklaşıldığını gösteriyor. Ancak bu kez savaş bulutları İran üzerinde dolaşıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen yıl 8 Mayıs’ta İran ile yapılan nükleer anlaşmayı tek taraflı feshetmesinden tam bir yıl sonra bu kez İran anlaşmaya kısmen uymayacağını açıkladı ve anlaşmanın diğer muhatapları Rusya, İngiltere, Çin, Fransa ve Almanya’ya “ültimatom” gibi bir çağrıda bulundu.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından yapılan ve muhatap devletlerin Tahran elçiliklerine iletilen mektupta, 60 gün içerisinde ABD’nin yaptırım politikalarına karşı tutum almaları ve petrol ihracatına güvence verilmesini talep etti. Aksi takdirde anlaşmadan tamamen çekileceğini ve 2015 öncesine dönüleceğini duyurdu.

Görünen o ki Ruhani’nin ültimatomu, asıl olarak Avrupa ülkelerini tutum almaya zorlamak. Alman basınında yer alan haberlere göre, haftalardır bu tür bir ültimatomun verilmemesi için diplomatik görüşmeler yapılmış, ancak sonuç alınamamış. İran’ın anlaşmadan çekilmesi durumunda savaş tehlikesinin büyüyeceği genel bir endişe.

Yeni sürecin muhatabı beş emperyalist devletin ABD’yi durdurma konusunda nasıl bir hamle yapacakları henüz belirsiz. Bir araya gelip ortak bir strateji mi belirleyecekler yoksa tek tek iki devleti de eleştirip seyirci mi kalacaklar...

Bugüne kadar yapılan açıklamalara bakılırsa, beş emperyalist devletin bir araya gelip İran konusunda ABD’ye cephe almaları, siyasi ve ekonomik olarak buna göre hareket etmeleri pek mümkün görünmüyor. Bunun farkında olan Trump, aynı gün Ruhani’nin ültimatomuna yeni yaptırımlarla yanıt verdi.

ABD yönetimi, özellikle Almanya, Fransa ve İngiltere’nin sonunda İran konusunda pes edeceğinden hareket ediyor. Bu nedenle müzakere etmeye bile gerek görmüyor. Dahası, İran’ın anlaşmadan çekilmesinden sonra aynı Avrupa ülkeleri, politika değiştirip yaptırım kararları da alabilirler.

ABD’nin Avrupa ile müzakere niyetinde olmadığını Dışışleri Bakanı Mike Pompeo’nun hafta başında Berlin’e yapmayı planladığı ziyareti birkaç saat kala iptal etmesi de gösterdi. Finlandiya’da bulunan Pompeo, son anda rotayı Berlin yerine Bağdat’a çevirdi. Konuyu görüşmek üzere hazırlıklar yapan Başbakan Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Haiko Maas tam anlamıyla ofsaytta kaldı.

Bu demektir ki; ABD yönetimi Almanya’dan çok Irak ve bölgenin diğer ülkelerinin vereceği desteği önemsiyor. Alman basınının yazdığına göre Pompeo’nun Irak’taki temasları tamamen askeri müdahale hazırlıkları temelinde oldu. 85 savaş uçağı taşıyan Abraham Lincoln savaş gemisinin Hürmüz Boğazı’na gönderilmesiyle birlikte bölgeye daha fazla askeri yığınak yapılacak. Muhtemel bir savaş için Irak, bazı Körfez ülkeleriyle birlikte arka bahçe olarak kullanılmak isteniyor.

İçeride Halkın Mücahitleri üzerinden bir muhalefetin yaratılacağı belirtiliyor. Halkın Mücahitleri ile ABD yönetimi arasında bir süredir yakın bir temas var. Ayrıca Arnavutluk’taki kamplarda örgüt militanlarına askeri eğitim verildiği de Der Spiegel dergisinde bir süre önce yer almıştı.

İran ile yapılan nükleer anlaşmanın en çok Rusya, Çin ve Avrupalı emperyalist devletlerin işine yaradığının farkında olan ABD, savaş tehdidi, gerilim ve yaptırımlarla bu ülkelerin tekellerinin sağladığı avantajı kesmenin planlarını da yapıyor. Tam 40 yıldır ambargonun uygulandığı İran’ın büyük iç pazarı uluslararası tekeller için bulunmaz fırsatlar sunuyor. ABD tekelleri ilişkilerde görece yumuşamaya rağmen İran’a girebilmiş değil.

Anlaşmayla İran’a giremeyeceğini yaşayarak gören ABD, şimdi çekmecedeki savaş planlarını bir kez daha masanın üzerine koymuş bulunuyor. Pompeo’nun yaptığı diplomasi trafiğine baktığımızda, İran’a müdahaleyle görevlendirildiği anlaşılıyor. Müdahale konusunda ilk etapta diğer emperyalist devletlerden destek alamayacağı ise ortada. Bu durumda geriye, bölgede İran’ı zayıflatmak isteyen devletleri bir araya getirerek harekete geçirmek kalıyor. Ne var ki bu, Ortadoğu coğrafyasının ortasına atılacak yeni bir bomba demektir. Zira olası bir müdahale başta Irak olmak üzere bölge ülkelerinde bir iç savaş potansiyelini de taşıyor.

İşgal ve müdahalenin sonuçlarının bölgede yeni bir felakete yol açacağı sır değil. 22 milyonluk Suriye’de rejim değiştirme hayallerinin nasıl sonuçlandığı ortada. Benzer bir senaryonun 82 milyonluk İran için devreye konulması bölge için çok daha büyük bir felaket anlamına geliyor.

Ancak emperyalist devletler savaşın insani boyutuyla değil, getireceği kâr, rant, pazar alanı ve silah satışıyla ilgileniyor. Gelişmeler elbette komşu ülke durumundaki Türkiye için ayrı bir önem taşıyor. Umarız, Suriye’den bir ders çıkarılır ve benzer bir macera tekrarlanmaz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa