30 Mayıs 2019

"Elveda Mehmetçik, merhaba paralı asker" yasası geliyor

“Bedelli askerliğin kalıcılaştırılması” ve “Zorunlu askerliğin 6 aya indirilmesi” olarak kamuoyuna sunulan, ama gerçekte “Ordunun  profesyonelleştirilmesi” ve “Vurucu gücü artırılmış özel birliklere dönüştürülmesi” düzenlemesi olarak tasarlanan yeni askerlik yasası cumhurbaşkanına da özel yetkiler tanıyor.

Hiç kuşkusuz askerlikle ilgili bu son düzenleme ancak; Türkiye’nin 2007’den beri, bir yandan demokratikleşme mücadelesinin baskılanması öte yandan daha da önemli olarak, “aktif dış politika” adı altında Türkiye’nin dış politikasında “yeni Osmanlıcı” hayallerle de süslenmiş olan yönelişiyle bağlantılı olarak değerlendirildiği ölçüde anlamlı olur.

Nitekim uzunca bir zamandan beri yapılan fiili düzenlemelerle, bugün kara kuvvetleri ve jandarmada komando birliklerinin sayısı önemli ölçüde artırılmıştır. Bu birlikler, iç (Bölge illerinde) ve dış (İdlib, Afrin, Fırat Kalkanı vs.) harekatlarda eğitilmişlerdir. Yine Katar ve Somali’de askeri üsler oluşturulmuştur.

Ayrıca özel kuvvetler; özel birliklerle ordunun vurucu gücünü artırma ve savunma sanayiine yapılan yüksek yatırımlarla da desteklenmiştir.

‘NASIL BİR ORDU’ SORUSU ‘NASIL BİR TÜRKİYE’ SORUSUYLA BAĞLANTILI

Bugün, askerlik yasasındaki değişikliklerle yapılmak istenen aslında yeni bir şey değil, uzunca zamandır orduda gerçekleşen fiili uygulamaların yasal güvenceye alınarak sürdürülmesidir. Bu yüzden de “askerlik yasası” ile ilgili tartışmalar, Türkiye’nin iç ve dış politikasındaki yönelişlerle doğrudan bağlantılıdır.

Şöyle ki;

1- Türkiye, bölgesinde barışı, halkların kardeşliğini savunan laik ve demokratik bir ülke olarak mı dünyada tanınacak, yoksa “tek parti tek adam yönetimi”nde halkları, özgürlük ve demokrasi talep eden güçleri, sömürüye başkaldıran sınıfları baskı altında tutmak isteyen bir Türkiye mi olacak?

2- Türkiye bölgedeki sorunları, emperyalistlerin bölgeye müdahalesine karşı çıkan, bölge halklarının kendi kaderini tayin hakkına saygı duyan, sorunları halkların kardeşleşmesiyle çözmek isteyen barış içinde bir bölge politikasını mı savunacak; yoksa emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin oluşturduğu bataklığa boylu boyunca dalan ve bu çatışmalardan kendisine pay çıkarmaya çalışan, “yayılmacı” amaçlarla hareket eden bir ülke mi olacak?

İşte bu sorulara verilecek yanıtlar, bugün “Nasıl bir ordu istendiği”nin de yanıtını belirleyecek sorular olacaktır.

MUHALEFET, TARTIŞMANIN ESASINI GÜNDEME GETİREMİYOR

Çünkü kendi içinde demokrasiyi geliştiren, halkların kardeşleşmesini isteyen, dış politikasında dünya ve bölge barışını savunan bir Türkiye’nin askeri örgütlenmesi ile “tek adam yönetimi”nin baskıcı politikalarının ya da bölgedeki halklara rejim dayatan dış politikanın bekçisi olacak asker örgütlenmesi tamamen birbirinden farklı olacaktır. Bu yüzden de “Nasıl bir Türkiye istiyoruz?​”, “Türkiye’nin bölgede ve dünyada izlediği politikaların nasıl olması gerekiyor?​” sorularından bağımsız, bir askeri düzenleme ya da yasal düzenleme tartışması çok anlamlı olamaz.

Nitekim Meclisteki muhalefet, bugün bu esas üzerinde tartışmak yerine, kimi kısmi eleştiriler yapmakla sınırlı kalıyor.

Hatırlarsak, ağır bir ekonomik krizden geçerken Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de aynı anda yüzlerce savaş gemisi, savaş uçağı ve helikopterin katılımıyla yapılan ve 31 Mart seçiminde Cumhur İttifakını motive etmekle de bağlantılı olan tatbikata muhalefetin tavrı şu olmuştu: “Böyle bir zamanda bu kadar masraf niye?​”

Ya da “Bizim Ortadoğu batağında ne işimiz var” diyen CHP, yerine göre Suriye ve Irak’a yönelik asker gönderme tezkerelerine “evet” diyebilmektedir.

‘MEHMETÇİK’ TARİH Mİ OLUYOR?

Ve elbette ki, sorun sistem ve ülkenin bugünkü gerçek ihtiyaçlarından kalkarak ele alınmadığı için; S-400 (Rusya)  ve Patriot (ABD) füze sistemlerinin alınıp alınmaması tartışmasında da muhalefet tamamen etkisizdir, hatta hiç yoktur. Çünkü muhalefet;

“Bölge barışını sağlamak ve Türkiye’nin kendisini savunmak için böyle milyar dolar harcamalara, ABD-Rusya arasındaki mücadelede bağımlı hale gelen füze sistemlerine ihtiyacı var mıdır” diye soramamaktadır. Yine “Türkiye, bu füze sistemlerini hangi düşmanlara karşı savaşmak için edinmek istiyor?​” gibi soruları tartışma konusu bile edememektedir. Muhalefet “asker” deyince selama geçme geleneğinin de baskısıyla böylesi etkisiz olunca; Mlli Savunma Bakanı Hulusi Akar, gerçekte “Elveda Mehmetçik, merhaba paralı asker!” diyen yasal düzenlemeyi, “Mehmetçiği korumaya devam edeceğiz” diye savunabilmektedir.

Bu yasal düzenlemenin, cumhurbaşkanına, “Bazı kişileri askerlikten muaf tutma yetkisi” veren maddesini ise yarın tartışacağız.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Padişah yetkisi

Padişah yetkisi

Devlet Denetleme Kuruluna verilen sınırsız kayyım yetkisiyle Cumhurbaşkanı, bir talimat vererek kamu kuruluşlarından belediyelere, sendikalardan meslek odalarına ve barolara kadar tüm kurumların yönetimlerini, yargı kararına gerek olmadan görevden alabilecek. Prof. Dr. Metin Günday “Bu bir kayyım yetkisi. Anayasa’ya aykırı” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et