23 Temmuz 2019 23:58

"KCK davası" kumpas mı, değil mi?

"KCK davası" kumpas mı, değil mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Fransızca kökenli 'kumpas' sözcüğünün Türkçe karşılığı, TDK sözlüklerinde "hile, düzen" olarak yer alıyor. Kumpas davaları ise, düzmece delil, tanık ve iddialara dayandırılan davalar için kullanılan bir tanımlama.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde yayımlanan "10 soruda 15 Temmuz darbe girişimi ve Fethullahçı terör örgütü" başlıklı raporda "Ergenekon, Balyoz, KCK, Selam-Tevhit, Tahşiye, Askeri Casusluk davalarında sahte delil ve kurgu mahkemeler ile rakiplerini tasfiye ettiği ortaya çıktı" deniliyordu. Burada suçlanan elbette AKP'nin uzunca bir süre iktidarı paylaştığı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ne istediler de vermedik" dediği Cemaat yapılanması, yani FETÖ'ydü. İşte darbe girişiminin 3. yıl dönümünde söz konusu raporda  KCK davasının 'kumpas davaları' arasında yer aldığı haber yapılınca bu kez Cumhurbaşkanlığı internet sitesindeki raporda 'KCK davası' kumpas davaları arasından çıkartıldı.

KCK davasının kumpas davası olup olmadığına geçmeden önce iki noktaya dikkat çekmek gerekiyor.

Birincisi, kumpas olarak adlandırılan davalar aslında egemen güçler arasındaki mücadelenin, başka bir deyişle devlet içindeki egemenlik mücadelesinin bir aracı olarak gündeme getirilen davalardır. Özellikle geçtiğimiz günlerde bütün sanıkların beraat ettiği/ettirildiği 'Ergenekon' davası, AKP-Erdoğan ve iktidar ortakları Gülencilerin ordu içindeki geleneksel güçleri tasfiye etme ve iktidarı tamamen ele geçirmek amacıyla gündeme getirdiği bir davaydı. Yani bugün Ergenekon davasına kumpas diyenler, o dönem bu kumpasın içindeydi-ki, Erdoğan'ın o dönem kendini bu davaların savcısı ilan ettiği hâlâ akıllardadır.  Öyleyse hangi davanın kumpas olup olmadığı iktidarı hangi güçlerin paylaştığına göre değişiyor. Dün Ergenekon davasını, "Ülkeyi askeri vesayetten kurtaracak büyük bir demokratik hamle" olarak değerlendiren AKP-Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ'cülere karşı Ergenekoncularla ittifak yapınca Ergenekon davası bir 'kumpas davası' haline geldi!

Diğer önemli nokta da şudur: 'Kumpas davaları', AKP-Erdoğan'ın ve Gülencilerin yargı bağımsızlığı adına gündeme getirdikleri "reform"ların aslında yargıyı denetim altına alma ve siyasi egemenlik mücadelesinde bir araç haline getirme yönünde yapılmış düzenlemeler olduğunu göstermiştir.

Gelelim KCK davasına...

KCK davası, Nisan 2009'da başlatılan Kürt siyasetçilere yönelik siyasi operasyonların toplandığı bir dava.

O dönem AKP-Erdoğan ve Gülenciler, ABD'nin Ortadoğu stratejisine uygun olarak 'açılım' adı altında Kürt halkında çözüm yönünde beklentiler yaratacak bir politika izliyordu. KCK operasyonları bu politikanın devamı olarak gündeme getirilmişti ki, Taraf gazetesinin FETÖ'cü Yazarı Emre Uslu o zaman "KCK'nın bitirilmesi açılım sürecinin sağlıklı ilerlemesiyle doğrudan ilgili" (26.12.2009, Taraf) diye yazıyordu.

Özetle atılacak kimi sınırlı adımlarla Kürt halkında beklenti yaratılırken Kürt siyasetine yönelik bir tasfiye süreci işletilecek ve Kürt kentlerinde Gülencilerin başını çektiği cemaat-tarikat örgütlenmelerinin güçlenmesinin önü açılacaktı. Böylece iktidardaki güçlerin inisiyatifinde bir 'çözüm süreci'nin önü açılmış olacaktı. Bu yüzden ilk bakışta 'açılım' siyasetine ters görünen KCK operasyonları, aslında bu politikanın bir devamı olarak gündeme getirilmişti.

KCK operasyonlarında sahte tanık ve belgeler kullanılarak aralarında belediye başkanlarının da yer aldığı binlerce Kürt siyasetçi legal alandaki faaliyetlerinden dolayı hapishanelere dolduruldu. Eğer kumpas davalarından söz edilecekse, KCK davası, bu nitelemeyi en fazla hak eden dava olmayı sürdürüyor. Çünkü Kürtler ve siyaseten yargılanan temsilcileri iktidar mücadelesinin bir parçası değil, aksine her dönem iktidardaki güçlere karşı demokrasi mücadelesinin bir tarafı oldukları için yargılanıyorlar.

Peki, o zaman KCK davası neden kumpas davaları arasından çıkartıldı?

Çünkü kumpas devam ediyor.

Çünkü Ergenekon davasında yargılananlar Erdoğan iktidarı ile ittifak yaptıkları için beraat ederken Kürt siyasetçiler "İstanbul KCK ana davası", "KCK basın davası", "KCK avukatlar davası", "KCK Önderlik Komitesi davası" gibi davalarda yargılanmaya devam ediyor.

Sadece bu da değil.

Selahattin Demirtaş'ın başını çektiği Kürt siyasetçiler, 'çözüm süreci'nde iktidarın politikalarına yedeklenmek yerine demokratik çözümde ısrar ettikleri için bugün cezaevlerinde tutulmaya devam ediyorlar. Sırrı Süreyya Önder, devletin bilgisi dahilinde ve denetiminde Öcalan'la görüşüp mektuplarını taşıdığı için hapse konuyor.

Yine Demokratik Toplum Kongresi (DTK) faaliyetlerine katılanların tutuklanıp onlarca yıl hapis istemiyle yargılanıyor olmaları kumpasın devam ettiğini gösteriyor.

Düşünün ki, DTK yöneticileri cumhurbaşkanı (o zaman Gül) ve başbakan (o zaman Erdoğan) ile görüşüyor, hatta onları karşılayan protokol içinde yer alıyor. Öte yandan DTK'nin toplantılarına AKP yöneticileri (Yasin Aktay gibi isimler) ve bugün cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığını yapan isimler (Cemil Ertem) katılıyor. Sonra 'çözüm süreci' bitiyor ve DTK birden "terör yapılanması" ilan edilip operasyonlar başlatılıyor. Operasyonun gerekçesi ise daha da çarpıcı. Çünkü operasyonun gerekçesi yapılan bütün düzmece bilgi ve belgeleri hazırlayanlar daha sonra FETÖ'den ihraç edilen polis, savcı ve hakimler. Ama mesele Kürt siyasetçilerin tasfiyesi olunca FETÖ'cülerin hazırlayıp uygun zaman için beklettiği dosyaları bugünkü iktidar raflardan indirip operasyonun gerekçesi yapıyor.

Sonuç olarak, cumhurbaşkanının önünde cübbesini iliklemeye çalışan yargı mensupları oldukça, ne yargının iktidarın siyasi emellerinin bir aracına dönüşmesinin, ne de kumpas davalarının önüne geçilebilir. AKP-Erdoğan'ın dün FETÖ'cülerle ve bugün Ergenekoncularla birlikte Kürt siyasetçilere yönelik sürdürdüğü operasyonlar bunun en somut göstergesidir.

Dünden bugüne bir kumpas davası olarak devam eden/ettirilen KCK davası, bize ülkenin demokratikleştirilmesi, Kürt sorununun çözümü ve yargı bağımsızlığının aynı zincirin halkaları olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa