Devlet mi ödüyor, vatandaş mı?
Fotoğraf: Envato
Ekonomik krizin faturası her geçen gün biraz daha büyüyor. Fatura ağırlaştıkça büyük sermayenin çeşitli kesimlerinden kurtarılma çağrıları, feryatları da yükseliyor. Son olarak gazetemizde yer alan haberin ayrıntısına göre Merkez Bankasının “kefen parası” olarak adlandırılan 41 milyar TL’lik ihtiyat akçesinin 21 milyarı Hazineye devredilmiş ve Hazine de bu paranın önemli bir kısmını enerji ve özellikle kara yolları ile iş yapan inşaat tekellerine, aktarmış. Ama bu tip ödemeler önceden de yapıldı ve yapılmaya da devam edecek.
Sözcü gazetesinde yer alan bir habere göre Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran’da konkordato ilan eden şirketlerin borçlarının devlet tarafından ödenmesini istiyor. ATO Başkanı Avrupa’yı da örnek vererek devletin bu tür firmalara el koyduğunu ardından da tüm yükümlülükleri üstlendiğini, böylece “Piyasanın istikrarsızlığa sürüklenmediğini” ileri sürüyor. Bu örnekler epeyce çoğaltılabilir. Örneğin bankaların batık kredileri 400 milyara dayanmıştır. Burada sadece iç borçların toplamının 1.2 trilyonu aştığını vurgulayalım. Ama sonuçta olan bu tür borç ve zararların devlet üzerinden vatandaşın sırtına yıkılmasıdır.
Nedeni son derece açıktır. Devletin vergiler ve diğer gelir kaynakları doğrudan vatandaş tarafından ödenmektedir ve vergi artırımları, özel sektör ve kamu çalışanlarına düşük ücret dayatması, zamlar ve enflasyon ortaya çıkan krizin vatandaşın sırtına yıkılmasının çeşitli biçimleridir. Vatandaşın gırtlağına çökülmekte, sırtına binilmekte, oradan sızdırılan gelirler yabancı, iş birlikçi, yerli tekellere aktarılmaktadır. Devletin ayrıca bir kazancı, babasından kalan bir mirası, ülkeyi yönetenlerin cebinden çıkardığı bir gelir kalemi bulunmamaktadır.
Vatandaş ise kendi borçlarını ödeyemez durumdadır. Vatandaştan hem kendi borçlarını son kuruşuna kadar ödemesi, hem de dev şirketlerin borçlarını ödemesi istenmektedir. Burada bu borçların özel sektör veya devlete ait olması sorunu değiştirmemektedir. Sonunda işin gelip dayandığı yer “ekonomik istikrar” adına bu borçların vatandaşın sırtına yıkılmasıdır. Vatandaşın sırtına yıkılan sadece iç borçlar da değildir. Dış borçlar da 500 milyar dolar sınırına doğru ilerlemektedir. Bir taraftan yüksek kur artışları diğer taraftan enflasyon bu krizin faturasını katlamalı olarak artırmaktadır.
Diğer taraftan yine gazetemize yansıyan ve işçi, emekçi cephesinden gelen haberlere göre işçi ve emekçilere ücret artışı veya zam diye verilmek istenen ise sefaleti ve yoksulluğu daha da derinleştirecek rakamlardır. Vatandaş artık çarşı pazarda filesini dolduramamakta, geçmişte aldıklarını yarısını, üçte birini almakta, evini ailesini geçindirmeye çalışmaktadır. Buna rağmen vatandaşın cebine el atılmakta, ortaya çıkmasında hiçbir dahlinin olmadığı krizin faturasını ödemesi istenmektedir. Vatandaşın sabrının sonsuz olduğu sanılıyor galiba?
Ama vatandaş tepkisini ve öfkesini çeşitli biçimlerde gösteriyor ve bu göstermenin önümüzdeki dönemde daha farklı alanlara doğru yayılacağını öngörmek falcılık olmayacaktır. Yerel seçimler halkın tepkisinin ulaştığı boyutları bir yönü ile göstermişti. İktidar partisi ve ortağı iyi bir sopa yedi. İşçi ve emekçilerin sözleşme dönemlerine girildi ve bu dönemin sert bir kapışma ile geçmesi kaçınılmazdır. Patronlar ve devlet yine sefalet ücreti dayatmakta, bununla da yetinmemekte bazı kazanılmış hakların da gasbedilmesini gündemlerine almaktadırlar. Kıdem tazminatına el konulmasından, işsizlik fonu vb. fonlardan para sızdırılmasına kadar uzanan saldırılar söz konusudur.
Nereden bakılırsa bakılsın işçi ve emekçileri sert bir mücadele dönemi beklemektedir. Bu bir tercih meselesi değil, yaşam koşullarının onlara dayattığı zorunlu olarak verilmesi gereken bir mücadeledir ve bıçak kemiğe dayanmıştır benzetmesi artık hafif kalmaktadır. Vatandaşın dikkatinin dış politika sorunlarına çekilmeye çalışılması, milliyetçilik kışkırtmaları artık geçmiş etkilerini yitirmeye başlamıştır. Gerçekler kapıyı daha sert çalmaktadır. İş için, ekmek için, özgürlük için mücadelenin yükseldiği bir döneme girilmekte olduğunu hep birlikte tanıklık edeceğiz.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37