29 Ağustos 2019 20:14

Emperyalizm ve demokrasi

Emperyalizm ve demokrasi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugünün emperyalist ülkeleri, özellikle de Avrupa, demokrasinin “beşiği”, daha sonraları ise ABD, Batı demokrasisinin “bekçisi” olarak propaganda edilegelmiştir. Tekelci egemen sınıflar, serbest rekabetçi dönemde işçi ve emekçi halkın mücadelesi sonucu şekillenmiş burjuva demokrasisini tekelcilik ve emperyalizm döneminde vücuttan atılması gereken bir safra olarak görürler. Sınıf çelişkilerinin keskinleştiği dönemlerde zaman zaman faşizm türü yönetim biçimlerine başvurulur. 

Bütün bunların sonucu olarak egemen sınıflar siyasi demokrasiden, siyasi gericiliğe doğru sürekli kürek çekerler. Ama halkların mücadelesi ile kazandıkları mevzileri tasfiye etmek o kadar kolay değildir. Bu karşılıklı mücadelenin sonucu güdükleşmiş bir burjuva demokrasisidir. Batı ülkelerinin ve ABD’nin bugünkü durumu budur. Ama bu tür demokrasiler, burjuva demokrasisi döneminde olduğu gibi, başka ülkeleri sömürgeleştirmeyi, onlar üzerinde egemenlik kurmayı, onları kendilerine bağlamayı doğal bir şey olarak görmektedirler.

Bütün bu sistem işçinin artı-değer sömürüsüne, ücretli köleliğe mahkum edilmesi üzerine kuruludur. Bu ilişki kapitalizmin değişmeyen temel ilişkisidir. Bunun dışındaki her ilişki ve biçim koşullara, gelişmeye bağlı olarak, egemen sınıfların yönetimine zarar vermeyecek biçimde değişebilir. Bu nedenle sermayenin egemenliği esneklikle her türlü kurumun, sistemin, yasaların vb. içine sızabilir, onu çıkarlarını garantiye alacak biçimde kullanabilir vb.

Bütün bunları bugün neden yazıyorum? Güncel bir uluslararası haber bu duyguları yeniden uyandırdı ve emperyalist dünyada işlerin nasıl yürüdüğüne ilişkin bazı gerçekleri güçlü bir biçimde hatırlattı. ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Twitter hesabından “Başkan Trump ABD yasaları gereği, S-400 hava savunma sistemi alması nedeniyle Türkiye’ye yaptırım uygulamalısınız. Türkiye’nin menfaatlerine en iyi Kremlin ile değil, ABD ile ortaklık hizmet eder” tweeti atılıyor. Yani Rus değil ABD silahları alsınlar, silah sanayimiz tatlı kârlar vursun, Türkiye’nin bize olan bağımlılık ilişkileri gevşemesin diyorlar.

Temsilciler meclisi ve senato ABD Kongresini oluşturan “demokratik” kurumlardır. Bu “demokratik kurumlar” ABD emperyalizminin çıkarlarına hizmet etme konusunda Başkan Trump’tan daha kararlı ve militandırlar. Trump’ın bir iş adamı ve politikacı olarak ABD’nin stratejik çıkarlarını gözetmek için gösterdiği esneklik eleştirilmekte, ondan daha sert bir tutum alması talep edilmektedir. Emperyalist demokrasi, emperyalist çıkarların hizmetindedir ve boyun eğdirilmesi gereken ülkenin Türkiye, Venezuela, Suriye, İran ya da başka bir ülke olması onlar açısından sadece ayrıntıdır. Ülkelerin yakılıp yıkılması, yüz binlerce ölü vb. emperyalist demokrasinin vicdanını yaralamaz.

Yukarıdakiler emperyalist cepheye ilişkin tespitlerdir. Peki ülkemiz gibi bağımlı ülkelerin durumları nedir? Bir ABD, bir Rusya gibi devletler tarafından itilip, kakılmak bu ülkelerin kaderi midir? Kuşkusuz kaderleri değildir. Ama ekonomide, askeri alanda emperyalizme bağımlı olmak bu tür itilip kakılmaları gündeme getiriyor ve bu bağımlılığa son verilmedikçe de bu tür aşağılamalara uğramaktan, ambargolara maruz kalmaktan kurtuluş yoktur. Bağımsız ve demokratik bir ülke olmak bu yönde atılmış ilk adım olacaktır. Ama mevcut tek adam diktatörlüğü çok yönlü bağımlılığı, aynı anda birkaç sandalyede birden oturmayı, bütün bunların arasında kendi gerici çıkarlarını gerçekleştirmeyi “milli ve yerli” politika olarak pazarlamaktadır.

Bütün bu bağımlı, gerici politikalar ülkenin zaman zaman derin ekonomik krizlere yuvarlanmasına yol açmakta, uluslararası ilişkilerinde krizlere düşmesine, komşularıyla ilişkilerinin bozulmasına neden olmaktadır. İş birlikçi egemen sınıfların ülkeyi bu kaotik ortamdan çıkarmaya ne istekleri, ne iradeleri, ne de güçleri vardır. Aksine onlar halkı ancak bu koşullarda daha kolay yönetebileceklerini çok iyi bilmektedirler.

Durum böyle olunca emperyalizme bağımlılık ilişkilerinin tasfiye edilmesi, içeride demokratik bir sistemin kurulması, halkın kendi kaderini kendi eline almasına bağlı hale gelmektedir. Yaşanan her ciddi ekonomik ve politik krizin halkı biraz daha olgunlaştırdığını, politik reflekslerini geliştirdiğini görmek gerekir. Sorun ilerici güçlerin bu sürece ne kadar katkı verebileceğinde düğümlenmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa