05 Eylül 2019 19:20

Gidişat nereye doğru?

Gidişat nereye doğru?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ülke ekonomi yönetiminin her şeye zam yaparak enflasyonu düşüren “mucizelerine” tanık olurken uluslararası planda da ciddi gelişmeler gündeme geliyor. Bu gelişmeleri doğaüstü güçlere inananlar “Çok alametler belirdi” diye tanımlıyorlar. Çevremize biraz kulak verdiğimizde dini duygular ve doğa ötesi güçlerle dünyayı açıklamaya çalışan inanan insanların ağzından bu sözleri zaman zaman duymuşuzdur. Onlar bunu dünyada pek çok şeyin kötüye gitmesine ve daha da kötüleşeceğine vurgu yapmak için kullanırlar.

Her birisi farklı bir tanrıya, inanca sahip olsalar da onlara göre insanlık gizemli doğa üstü yaratıkların kötü etkileri ile genel olarak bozulmaktadır vb... Bu sözler kolayca anlaşılacağı gibi kıyametin yaklaştığını çağrıştırır. Burada derin bir kadercilik, gelişmelere engel olunamayacağı inancı bulunmaktadır. Onlar için kurtuluş öbür dünyada olacaktır, çekilen cefalara karşılık inananlar ödüllendirileceklerdir.

Yaşadığımız dünyada ise olup bitenler bir gizeme sahip değildir, olup biten her şey somut maddi nedenlere bağlıdır, gelişmeleri birbirine bağlayan iç bağlar oldukça güçlüdür. Arada bir tesadüfler, rastlantılar belli bir rol oynasa da işler sonunda genelde olması gerektiği gibi gerçekleşirler. Trump, Boris Johnson, Boris Yeltsin, Xi Jimping, Balsanoro, Modi vb. adı genellikle iyi şeylerle anılmaz ve bunlar “büyük meleklerin” isimleri değildir. “Büyük şeytanlar” demek de benzer şekilde işi gizemciliğe ve metafiziğe bağladığı için kullanıma uygun değil. Ama dünyanın kötüye gidişinden sorumlu tutulan, belirli roller üstlendikleri düşünülen aktörler bunlar ve “bizimki” ve benzerleri gibi ikinci dereceden yardımcı aktörler.

Her ne kadar ticaret savaşları, artan silahlanma, bölgesel çatışma ve gerginlikler, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı bu liderlerin kişiliklerine yüklense de onların kişisel özellikleri ve karakterleri bu gidişatta belirleyici bir rol oynamıyor. Tabii bu hiçbir rol oynamadıkları anlamına gelmiyor. Onlar bu gidişatı hızlandırma veya yavaşlatma gibi etkilere elbette sahipler. Bu nedenle bir an için bunları bulundukları yerden çekip alsak biraz da şaşkınlıkla mutlaka onların yerini dolduracak şahsiyetlerin bulunduğunu görürüz. 

Çünkü onları doğuran, yön veren ve davranışlarını belirleyen somut maddi koşullar vardır ve bu koşullar ülkeleri yöneten egemen sınıfların, yani büyük sermaye ve onun devletlerinin sınıfsal karakteri, yönelimleri, güç ve egemenlik ilişkilerine kaçınılmaz olarak yön veren vazgeçilemez, uzlaşmaz çıkarlardır. Tarihte de bunun örnekleri çoktur. Nazileri yaratan ve iş başına getiren Hitler’in “kaçık akıllı” olması değil, Alman mali sermayesinin dizginlenemez çıkarlarıdır. Mussoliniler, Bushlar, Pinoşeler, Evrenler vb. de bu ilişkilerin ortaya çıkardığı aktörlerdir. Öyle ki kimisi emeklilik günlerinde nasıl vakit geçireceklerini planlarken birdenbire kendilerini sahnenin en önünde buluvermişlerdir.

Devletlerin kirli işlerini yapan kişiler için de bunlar geçerlidir. İşler büyük çatışmalara doğru gittiğinde, çelişkiler keskinleştiğinde, hesaplaşmalar gündeme geldiğinde bütün bunları kararlılıkla yerine getirecek “akıllı”, “yarım akıllı”, “cani veya melek ruhlu” veya pejmürde etme sevdalısı aktörler mutlaka bulunur. Bunlara görev verildiğinde sömürücü egemen sınıflar veya o an dümende olanlar bütün imkanlarını, olanaklarını, güçlerini ve ilişkilerini bu aktörlerin ardına yığarlar. İşlerini “başarıyla” tamamladıklarında ise bir köşeye rahatlıkla atılabilirler.

Bugün dünyanın gidişatını 1935-40 arası döneme benzetenler çoğalmaktadır. Bu dönemin neyi çağrıştırdığını tarihe birazcık ilgisi olan, asgari genel kültüre sahip hemen herkes bilmektedir. Bilinen, bilinmesi gereken başka bir gerçek de bütün bunların insanlığın kaderi olmadığı, kötü gidişi engellemenin, tersine çevirmenin olanaklı olduğudur. Yani müminin kaderciliği değil, ezilen, sömürülen sınıf ve emekçilerin, bağımlı halkların, emperyalist ülke işçi sınıflarının mücadelesinin bu sürecin önünü kesmeye yetenekli olduğudur. Yani direnmedir, birleşmedir, mücadele etmektir.

Zalimleri, cellatları, katilleri, diktatörleri vb. ortaya çıkaran koşullar, aynı zamanda kitlelerin kahramanlığını, atılımını, mücadelesini de ortaya çıkaran zemini hareketlendiren özelliklere sahiptir. İsyanlar, ayaklanmalar, devrimler bu koşullarda ortaya çıkarlar. Yani bu dünyanın kanlı canlı insanları hesabı mahşere, ödülü öbür tarafa bırakmazlar. Emperyalist ve gerici güçler arasındaki çelişkiler sertleşip derinleşirken, işçi ve emekçi halklar da burada olduklarını, bu dünyanın geleceğini gerici güçlerin ellerine bırakmayacaklarını geçmişte göstermişlerdir ve yeniden gösterebilirler. Tarih yenilgilerle, zaferlerle, geriye dönüşlerle, duraklamalarla, atılımlarla ilerliyor. Bugün tarih yeni bir dönüm noktasına doğru ilerlerken, yeni bir atılım için güçleri hazırlamak, saflarını düzene koymak, insanlığın büyük yürüyüşü için tıpkı bir seferberlik ilanındaki gibi çaba göstermek gerekiyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa