Bağdadi’nin öldürülmesi Trump’ın kendini kurtarma operasyonu mu?

Trump’ın, IŞİD lideri Bağdadi’nin ABD operasyonu ile öldürüldüğü açıklamaları çeşitli yönleriyle tartışılıyor. Trump’ın, Bağdadi’nin öldürüldüğüne dair daha önceleri de açıklamalar yapmış olması bazı kuşkular yaratsa da bu kez farklı kaynaklardan yapılan açıklamalar ve sahadan gelen son bilgiler Bağdadi’nin öldürüldüğünü gösteriyor.

Biz de tartışmaya Trump’ın Bağdadi’nin öldürüldüğü operasyon konusunda Rusya, Türkiye, Irak, İsrail ve SDG’ye (Suriye Kürtlerine) teşekkür etse de operasyonu ABD’nin tek başına yaptığı açıklamasından hangi sonuçların çıkarılabileceğinden başlayalım.

Türkiye’nin ‘Barış Pınarı’ operasyonu öncesinde Trump’ın, ABD’nin Fırat’ın doğusunda Kürtlerle işbirliği yaptığı alanlardan askerlerini çekmesi talimatını vermesi, hem ABD’de ve hem de dünya kamuoyunda tepkilere yol açmıştı. Trump’ın bu kararı sonrasında SDG’nin sınır bölgelerinin güvenliği konusunda Rusya’nın garantörlüğünde Suriye yönetimi ile anlaşması, Rusya’nın daha önce ABD’nin etkin olduğu Fırat’ın doğusunda da inisiyatifi önemli oranda ele geçirmesini sağlamıştı. Tam bu noktada artık ABD’nin Suriye’deki varlığı ve hatta bölgedeki (Ortadoğu) etkinliği konusunda tartışmalar yapılırken Bağdadi’nin ABD operasyonu ile öldürüldüğü haberi geldi.

İşte Trump, öncelikle ABD’nin operasyonu tek başına yaptığı vurgusuyla ABD’nin bölgedeki etkisini ve tek başına operasyon yapma kapasitesini/gücünü koruduğu mesajını vermek istiyor. İkinci olarak Trump, bu operasyonun istihbaratının SDG tarafından verildiğini söyleyerek ABD’nin SDG ile IŞİD’e karşı işbirliğinin devam ettiğini göstermek ve ABD’deki 2020 başkanlık seçimleri öncesinde bu konuda kendisine yöneltilen eleştirileri bertaraf etmek istiyor. Üçüncü olarak, tüm dünyanın nefretini kazanmış bir terör örgütünün liderinin ABD tarafından öldürülmesi, dünya halkları nezdinde ABD’nin olumsuz imajını düzeltmeye yönelik bir hamle olarak da anlam kazanıyor.

Burada IŞİD ile mücadelenin ABD’nin bölge stratejisi bakımından tuttuğu yeri daha ayrıntılı tartışmaya geçmeden önce Türkiye’deki iktidar cephesinden Bağdadi’nin öldürüldüğü operasyon konusunda yapılan açıklamalar için bir parantez açmak gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bağdadi’nin öldürülmesi için “DEAŞ, PKK/YPG ve diğer tüm terör örgütleriyle mücadelede en çok bedel ödeyen ülke olarak, bu gelişmeyi memnuniyetle karşılıyoruz” derken DEAŞ/IŞİD’in yanına terör örgütü olarak bütün dünyada IŞİD’e karşı mücadelesiyle öne çıkıp kabul gören ve Bağdadi’nin öldürüldüğü operasyona da istihbarat desteği veren  YPG/DSG’yi eklemesi dikkatlerden kaçmadı. Öte yandan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da “Türkiye Cumhuriyeti olarak NATO müttefikimiz ABD’nin eli kanlı bir teröristi adalete teslim etme çabalarına destek olmaktan memnuniyet duyduk” dedikten sonra dünyada Türkiye’nin IŞİD’i desteklediği konusundaki yaygın kanıyı değiştirmek için “Dünyayı DEAŞ teröründen korumak için hayatlarını feda eden kahraman askerlerimizi minnetle anıyoruz” sözleriyle Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadele ettiğine özel bir vurgu yaptı.

Operasyona destek amacıyla yapılan bu açıklamalar bile Erdoğan iktidarının uyguladığı politikaların ciddi bir meşruiyet sorunu olduğunu gösteriyor ve ayrıca Suriye politikasının açmazlarını fazlasıyla gözler önüne seriyor.

ABD’ye gelince, öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki; ABD’nin zamanında Sovyetler’i kuşatmak için uyguladığı ‘yeşil kuşak’ projesinin radikal İslamcı örgütlenmelerin gelişmesine zemin sağlamasını ve hatta Afganistan’da El Kaide’nin de desteklenmesini bir tarafa koyarsak bile IŞİD benzeri örgütlerin ortaya çıkmasında ABD ve batılı emperyalistlerin bölgeye müdahalesinin belirleyici bir rol oynadığı gerçeği değişmez.

Bugün Libya’nın radikal İslamcı örgütlenmeler üzerinden kaosa sürüklenmesinin nedeni ABD ve Fransa’nın başını çektiği NATO müdahalesidir.

Yine Bağdadi’nin liderliğini yaptığı IŞİD’in ABD’nin Irak müdahalesi sonrasında 2004’te IİD (Irak İslam Devleti) olarak Irak’ta kurulması ve Türkiye, Katar ve S. Arabistan’ın batılı emperyalistlerin desteği ve teşvikiyle Suriye’ye müdahalesi sonrasında Suriye’de güç kazanıp IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) adını alması, bu örgütlerin ortaya çıkıp güç kazanmasında emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin müdahale ve savaş politikalarının belirleyici etkisini göstermek için yeterlidir.

Suriye’ye müdahale politikasının mezhepsel bir görünüm kazanıp radikal İslamcıların rejime karşı mücadelede belirleyici konuma gelmeleri ve bunun karşısında önce İran ve sonra Rusya’nın etkin müdahalesinin Suriye rejiminin yıkılması bir tarafa İran’ın bölgesel etkisini artırması, ABD’nin bölge stratejisini değiştirmesine yol açmıştı. O dönem ABD Başkanı olan Obama, Eylül 2014’te ‘IŞİD ile Mücadele Stratejisi’ni açıklamıştı. Bu strateji, ABD’nin zayıflamaya başlayan bölgesel gücünü yeniden tesis etmeyi ve bu amaçla ABD işbirlikçisi rejimleri ABD politikaları ekseninde birleştirmeyi amaçlıyordu. ABD, bu stratejiye meşruiyet kazandırmak için o dönem IŞİD’e karşı mücadelesiyle bütün dünya halklarının sempatisini kazanan Suriye Kürtleri ile de işbirliği geliştirme yoluna gitmişti.

Özetle ABD, bölgedeki paylaşım mücadelesindeki pozisyonunu korumak için aslında kendi müdahale politikasının ürünü olarak ortaya çıkıp gelişen IŞİD’e karşı mücadele adı altında bir stratejiyi uygulamaya çalıştı. Gelinen yerde de Trump, IŞİD lideri Bağdadi’nin öldürülmüş olmasını bu stratejinin bir başarısı olarak pazarlamaya çalışıyor.

Ancak bölgede emperyalistlerin ve işbirlikçi bölge gericiliklerinin yüz yılı aşkın bir süredir devam eden paylaşım/egemenlik mücadelesi bize gerçeğin başka olduğunu gösteriyor. Bu paylaşım mücadelesinin tetiklediği etnik ve mezhepsel savaşlar IŞİD benzeri örgütlenmelerin ve Bağdadilerin kendilerine sürekli yeni yaşam alanları bulmalarını sağlıyor.

Sonuç olarak Bağdadi gibi bölge halklarına büyük acılar yaşatan bir teröristin ortadan kaldırılmış olması elbette önemlidir. Ama her ne kadar gerek bölgede ve gerek ABD’de zor zamanlar yaşayan Trump, Bağdadi’nin ABD operasyonu ile öldürülmüş olmasını kendisi için bir kurtarıcı gibi görse/gösterse de aynı şey bölge halkları için geçerli değildir. Çünkü bölge halklarının gerçek anlamda kurtuluşu için sadece Bağdadilerden değil; onları yaratan Trumplardan ve işbirlikçilerinden de kurtulmaları; demokrasi ve barış içinde yaşayacakları bir geleceği birlikte kurmaları gerekiyor.

Evrensel'i Takip Et