6 Kasım 2019

Kalanlar

Fotoğraf: İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası

DİĞER YAZILARI
Hadi yine iyiyiz 6 Şubat 2025
Sorun modelde 30 Ocak 2025
Tan ile Bulu 23 Ocak 2025
İkinci çocuk 16 Ocak 2025
Pislik 9 Ocak 2025
Benim adamımdan hoca 2 Ocak 2025
Ne çabuk unutuyoruz 26 Aralık 2024
Yeter ulan 19 Aralık 2024
Esaaad 12 Aralık 2024
Zekai Çıngıllıoğlu 5 Aralık 2024
YAZI ARŞİVİ

Serin bir cuma sabahı. Şehrin sokakları yavaş yavaş hareketlenmeye başlamış. Baklava ve fırın ustaları çoktan dükkanlarına varmışlar. Sabah işe gideceklere simit, kahke satma telaşındaki fırıncı çırakları dükkan önüne serpiştirilmiş birkaç masayı temiz tutma çabasında. Çoğu geç saatlere kadar yemek yarışması programı seyredip karınlarını değilse bile gözlerini doyurmayı becermiş ama uykusuz kalmış, çalışma ayrıcalığına sahip işçiler, emekçiler; işlerine doğru akıyorlar. Fabrika servisleri kalktı kalkacak. Bu servislere binenleri uzaktan başları önde seyreden işsizler işçi pazarında kendilerini günü birlik kiralayacak çavuşları beklemekte. Her şey 10 dakika içerisinde olup bitiyor. Simitler, kahkeler 10 dakika içinde bitiyor. Servisler 5 dakika içinde gelip, kim varsa toplayıp gidiyorlar. Çıraklar 3 dakika içinde masaları tekrar düzenleyip 1 saat sonra dükkanın önünden geçecek memurlara hazırlanıyorlar. Sonra belki esnaf, dükkan sahipleri, dükkan tezgahtarları gelip geçecek. Manzara, meydanı dolduran insan şekilleri hızla değişiyor. Kravatları göbek deliklerinin üzerinde bağlanmış, enselerinin kalınlığını kavrayamayan gömlek yakalarının en üst düğmesi iliklenememiş erkek memurlar da geçtikten sonra her şey duruyor. Meydanın değişmeyen manzarası yol kenarındaki ve yol ortasındaki ağaçların altına saklanıp her yavaşlayan otomobil, şehir içi pikap, esnaf işi kamyonete doğru hayata tutunma koşusu yapan günlük işçiler. Bilmem kaç aydır buraya gelip bekliyor Abdullah, Nasser, Waleed, Hacı, İbrahim ve diğerleri.  Gelen, geçen yok o gün de. Nasser Halep’ten. “Kimse benim düşmanım değil, benim düşmanım işsizlik, yoksulluk” demiş, 4 çocuğuyla birlikte yaşlı anasını bir de avradı almış kaçmış Azez üzerinden Antep’e. Bir gün bile çalışabilse belki 10 gün idare edecek kazandığıyla kendi hariç 6 boğazı doyurmak için.

Bir kamyonet yanaşıyor şanslı insan birikintisinin yanına. Hamallık işi var bir günlük. En cılızı bile iri görünmek için göğsünü kabartıp nefesini tutuyor. Çaktırmadan öne doğru çıkmaya çalışıyor Waleed. Arkadan biri bağırıyor “Ben Mehmet. Mardin’den. Maho’da derler”, belli ki patron Türk, Kürt varken Arap’ı almasın ister gibi. Yevmiye 120. 30’u aracıya. Kalır 90.

Kamyonetten inen adam olduğundan uzun, iri, güçlü, Türk görünmek isteyenlerin üzerinde gezdiriyor gözlerini. İş 2 günlük, yevmiye 100 lira. Aracı komisyonu düşünce 70 lira. “İri, güçlü ve 70’e razı olmak önemli, berisi, Arap’ı, Afgan’ı, Türk’ü beni ilgilendirmez” dercesine 3 kişiyi seçiyor kamyonetten inen adam.

Kalanlar kalmaya devam ediyor, dünyanın kalanında ne olup bittiğini bile bilmeden.

Evrensel'i Takip Et