"Sessiz Gemi" meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Şu bizim “cennet” vatanımızda; şu bizim gözümüz gibi sakındığımız demokratik hukuk devletimizde; şu bizim üç taşı, iki çorak tarlası, suyu çoktan kurumuş kör bir kuyusu için gerektiğinde canımızı seve seve feda etmekten çekinmediğimiz bu bereketli toraklarımızda şimdilik seksen iki milyonu sollayan nüfusumuzla hep beraber el bebek gül bebek yaşayıp gidiyoruz ama, özellikle son zamanlarda şu veya bu vesilelerle ülke sathında çeşitli araştırma kurumlarının yaptıkları anket sonuçlarına bakılırsa; görünen o ki, halkımızın bir kısmı memleketimizin hemen her konudaki dahili, harici gidişatından memnunken, kahir ekseriyeti de maalesef hem gayrimemnun, hem de istikbalimiz halkında hayli endişeli...
Ülkemizin dümeninde on yedi yıldan beri oturan, daha da doğrusu zırt pırt tekrarlana tekrarlana giderek kabak tadı vermeye başlayan “Aynı gemideyiz” teranesini günde en az beş kez dillendirmeyi nedense “görev” belleyen kimi muhteremlere göre, memleketimizde her şey tıkır tıkır yolunda, yordamında gittiği halde, bunu, bu gerçeği görmek istemeyenler ne yazık ki sadece “delalet ve hıyanet” içinde değil, aynı zamanda da “yerli ve milli” hasletlerimizden yeterince nasiplerini almamış, alamamış zavallılardır...
Öyle ya da böyle...
Şu güzelim memleketimizde, bu bizim diyarlarda gerçek olan şu ki; düşman çatlatacak kertede “bol kepçeli” demokrasimiz sayesinde isteyen, dileyen her “yurttaş” , anayasamızın kendisine hak bellediği kurallar doğrultusunda düşüncelerini yazıp çizerek veya bülbül, kanarya gibi şakıyarak, saka, serçe misali istedikleri makamda ötüp, bunun keyfini sürerken, diğer taraftan da meydanı boş bulduklarında gereksiz, tıynetsiz, yampiri, falsolu, akla zarar düşüncelerini dillendirmeyi huy edinen kendini bilmez, kuldan utanmaz kimi “vatandaş” kılıklı “gafil”lerin saçma sapan laflarına, mesnetsiz dedikodularına bakılırsa; bunca zamandan beri ülkemizin önce “saltanat kayığı”na, sonra da onun başköşesine geçip oturanların sanki bir nevi “kerteriz” noktaları misali “bizler” veya “onlar” düsturuyla çizdikleri rota, zaman içinde memleketimizin şu ya da bu baptaki sorunlarını çözmek bir yana, tam aksine hemen her gün içinden çıkılması daha da zor “meseleler”e dönüştüğü için milletçe iki yakamız bir araya gelmedi, gelmiyor...
Bizler ve onlar...
Bizler... Yani ülkemizin her bakımdan “yerli ve milli” makbul vatandaşları...
Onlar... Yani ülkemizin “gayrimilli” ve her bakımdan kaknem yurttaşları...
Vee hepimiz, dişisiyle, eriyle içine hasbelkader doluştuğumuz bu geminin yolcuları olarak, kaptanıderyamızın ve onun çımacılarının önderliğinde “nurlu ufuklar”a doğru siga siga, yavaş yavaş, hedi hedi, gamatz gamatz yol mu alıyoruz, yoksa binmişiz bir alamete meçhule doğru “sessiz gemi” misali yelken mi açtık, bilemiyorum Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30