‘Kalu bela’ meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Senin de bildiğin üzere, bir zamanlar, yani mesela develerin tellal olduğu, denizanalarının toprak sahalarda tenis oynadığı, sivrisineklerin piyano veya flüt çaldığı, kırkayakların illa da otuz altı numara pabuç giymek için direndikleri, dinozorların kertenkelelere tepeden bakıp küçümsedikleri o ilk günlerden itibaren, daha da doğrusu “kalu bela”dan beri, dünya denen şu feleğin çemberinden geçip giden “kader mahkumu” tüm canlı varlıkların varlığı gerçeğin ta kendisi!
Keza bunun yanı sıra, ayrıca irili ufaklı bilumum toplumlar da, tarih sayfalarından şu veya bu nedenlerle birbirinin ardından silinip yer ile yeksan olurken, diğer taraftan zamanın acımasız törpüsüne direnmeyi nispeten becerebilen anlı şanlı, kılıcı kanlı, bilekleri güçlü kimi devletler de, bu alemin çayırından bayırına, denizinden dağına varıncaya kadar şurasını ya da burasını parselleyip, böylece kendi hegemonyalarını sürdürmek için ellerinden geleni esirgemedikleri de ayan beyan ortada!
Nitekim yine kalu beladan beri bitkisinden börtü böceğine varıncaya kadar tüm canlıların tepesine kazulet gibi dikilip, onların başına hemen her konuda “bilirkişi”, her mesele tahtında “dere beyi” kesilen “insan” lakaplı mahlukların, zaman tüneli boyunca geçmişleri, ibreti alem babında sergiledikleri icraatları ortadayken, bundan sonraki serencamlarının nereye varıp, nerede noktalanacağı da şimdilik muamma!
Kurulduğu andan itibaren tıkır tıkır yürüyen, zembereği asla bozulmayan bu dünyanın “ilahi düzen”ine çomak sokmayı marifet belleyip, böylece ağzı var dili yok, sesi sedası tümden kısık bilumum cansız varlıklara bile yaşam hakkı tanımadıkları gibi, ayrıca hepsinin kaderini değiştirmeyi görev addedip, dolayısıyla gölünden ırmağına, taşından toprağına, demirinden, çinkosundan, petrolünden çalıp çırparak, “altın” ararken altından girip üstünden çıkarak tümünün huzurunu kaçıran bu “bencil”, bu “egoist” mahlukların topyekûn çalıp çağırdıkları türkünün ibretlik güftesi; zaten neyin nesi, kimin fesi olduklarının sanki bariz ifadesi mi ne!
“Ben varsam her şey tamam, ben yoksam her şey yalan!”
Çıktıkları yumurtanın kabuğunu beğenmeyen, beğenmek bir yana tam aksine dışlayıp ötekileştiren, keza en önemlisi de her zaman ve her yerde kendinden daha güçlü olan hemcinslerinin önünde el pençe divan dururken, öte yandan güçsüzlere kendi hükmünce “ayar” verip, her şeye “maydanoz” kesilen, bunu da; “medeniyet” kılıfı altında ustaca pazarlamaya çalışan bu “garip”lerin istikballeri, bizatihi kendi elleriyle kazdıkları kuyunun karanlık dehlizlerinde eninde sonunda kaybolup gideceği günler belki de yarından da yakın mıdır kim bilir Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30