"Balığın bel kemiğini bulmak" meselesi (2)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Tereciye tere satmaya gerek yok; hele hele senin gibi saçlarını değirmende ağartmayan, deneyimli, güngörmüş “eski toprak” birinin karşısına dikilip, hemen her konuda suya tirit laflar eşliğinde ukalalık taslamak zaten lüzumsuz bir davranışken, buna rağmen ben özüm yine de her zamanki gibi bu “kaknem” huyumdan vazgeçmeyip iki kelam edip haddimi aşarsam lütfen bağışla!
Kirvem, senin de eskiden beri sular seller misali ezbere bildiğin üzere, herhangi bir memlekette veya tıpkı bizim gibi her bakımdan demokratik, laik bir ülkede, iktidar koltuğunda oturan yetkililer tarafından atılan bilumum adımların gayesi, tabii ki öncelikle kendi yurttaşlarının refah ve mutluluğunu hem temin etmektir; hem de bu “asli görev” a’dan z’ye varıncaya kadar bizim anayasamızın da zaten teminatı altındadır elhamdülillah!..
Nitekim bizim gibi “demokrasi aşığı” ülkelerde; ekmek, peynir, zeytin, yanı sıra bir de tahin helvasını sofralarımızda bulduğumuzda bayram edip, akabinde de seçim sandıklarına sabahın köründen itibaren hevesle koşup, demokrasinin ön koşulu mucibince oylarımızı kullanıp bunun mutluluğunu yaşarken, öte taraftan aynı mutluluktan yeterince nasiplerini almayan, alamayan, bu nedenle de milletler camiası içinde künyeleri “muz cumhuriyeti”ne kayıtlı olan bu “garip, gureba” ülkelerin hali, ahvali gerçekten de “sefalet” kıvamındaysa, eh o zaman batsın bu dünya, ya Resulullah!..
Öyle ya da böyle...Şu kırtıpil alemde her koyun kendi bacağından asıldığına ya da her kaptan, her reis, öncelikle kendi “dümen”ini, kendi takasını kurtarmaya çalıştığına göre, o zaman el alemin kendi diyarlarında, kendi “çöplük”lerinde ne tür haltlar karıştırıp, hangi telden çalıp çığırdıklarını es geçip, sonra da döne döne kendi milli misakımızın sınırlarına göz attığımızda, acaba memleketimizin umumi manzaraları ne alemde?
Demokrasimizin serbestçe cirit attığı bu ata yadigarı vatan sathında, “yerli“ duyguları bir nevi “yatak”, bunun yanı sıra “milli” hassasiyetleri “yorgan” niyetiyle başına çeken kimi “makbul” vatandaşlar, kendi düşüncelerini rahatlıkla yazıp, çizip, bunu da toptan veya perakende yollarla pazarlayıp piyasaya sürmek konusunda özgürken, diğer taraftan yerli ve milli bu “mübarek” hasletlerden yoksun kimi yurttaşların derdi, ne hikmetse bir başka!
Mesela son zamanlarda ulusumuzun milli menfaatlerini her zamanki gibi koruyup kollamak için bir an önce “Kanal İstanbul” adıyla “çılgın bir proje” ile ödüllendirilmesinin önemine devletimizin en tepesindeki yetkili makam tarafından “ferman” çıkarılmasının zerre kadar sakıncası yokken, diğer yandan aksi görüşte laflar geveleyip, dolayısıyla hazinemizin dibi delik, keza halkımızın kahir ekseriyeti yoksulluk, açlık sınırında debelenip dururken, böylesine bir “çılgınlığa” soyunmanın “yanlış” olduğunu belirtirken, künyelerine “vatan haini” notu düşülüyorsa; bu, belki de fermanların, fetvaların gölgesinde ezim ezim ezilen “sözde demokrasi”mizin belki de kaderi mi ne!
Neyse...
Her yiğit kendine göre yoğurt yiyip veya bal tutan parmağını yaladığına göre, demek ki bizler de ülke sathındaki bilumum sorunlarımızın giderek içinden çıkılmaz meselelere dönüşmeden bir an önce işin aslına faslına odaklanıp, dolayısıyla öncelikle “Balığın bel kemiğini bulmak” için aklımızı başımıza toplamamız mı gerekir bilemiyorum Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30